Çok heyecanlıyım!
İzmir Seferihisar’da genç gazeteci meslektaşlarımın bir hayali olarak başlayan ve gerçeğe dönüşen “Basın Kampı”na katılmak için yola çıkıyorum.
Üreten, düşünen, fark yaratmak isteyen, yaratıcı bir emek için direnen herkesin hayatını cehenneme çeviren 21 yıllık bu düzen mesleğimizi, yani gazeteciliği de “erişilmesi imkânsız” bir mağaraya hapsetti!
Her şey iktidarların “algı yönetimi” denilen ve aslında istihbaratın bir deyimi olan olguyu tüm medyaya uygulama planıyla başladı.
Ve ne yazık ki başardılar…
İktidarın önce medya patronlarını sonra da ekran yüzlerini, köşe sahiplerini teker teker değiştirdiği o yılları “Aaa, ana akımın kirli günleri sona erdi, bak demokrasi geliyor” diye izleyenler, bugün sanırım o tartışmalı günleri dahi mumla arayacak noktaya gelmişlerdir.
Ana akım böylece tamamen iktidarın kontrolüne geçti.
“Ama neyse ki sosyal medya geldi” diye yükselenler “onlayn” mı peki ?
Mesela biri de benim.
Sandım ki “işte budur ifade özgürlüğü, bilginin yataylaşması, hiçbir şeyin gizli kalmadığı” internet devrimi…
Büyük yanıldım!
Hepimiz algoritma gerçeğiyle tanıştık ve gazetecilik yaptığımızı düşündüğümüz bütün paylaşım alanları önce vasatın ve bayağılığın ve ne yazık ki son süreçte baştan sona manipülasyonun, yalan haberin ve hatta provokasyonun ana akımı haline geldi.
Sosyal medya denilen ve her gün aslında otoriterliğe hizmet ettiğini dehşet içinde izlediğimiz bu çukurda debelenip duruyoruz…
Bir yol arıyoruz.
Haberin alınıp satıldığı, iletişimin tamamen algı odaklı olduğu ve üstelik muhalefetin de bayılarak bu korkunç modelin aynını kopyaladığı bu karanlıkta iğneyle kuyu kazarak kaybettiğimiz mesleğimizi arıyoruz.
Ben Basın Kampı’na yola çıkarken aklımda iki soru var:
*İnsanlar neden gerçeği bilmek istesin?
*Gazeteci sadece gerçeğin peşinde koşarak nasıl geçinsin?
Sorularımız hazır.
Bakalım cevapları bulabilecek miyiz?
Seferihisar’dan umutlu haberler verebilmek dileğiyle…

Editör: Özlem Çimen Durmaz