Eğitim-İş Malatya Şubesi tarafından Malatya Büyükşehir Belediyesi Nikah Sarayı'nda 'Dayanışma yemeği' programı düzenlendi. Programa Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Yunus Millioğulları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile öğretmenler katıldı.

Programda konuşan Eğitim-İş Malatya Şubesi Başkanı Hüseyin Kara, şunları söyledi:

"Eğitim-İş kurulduğu günden bu yana bütün eğitim emekçilerinin gönlündeki sendika. Yani biz okullara, öğretmenler odasına gittiğimizde arkadaşlarımız, ‘Sendikacılığı siz yapıyorsunuz, iyi ki Eğitim-İş var’ diyorlar ama çeşitli gerekçelerle sendikaya üye olma imza atma konusunda tereddüt gösteriyorlar. Biz o nedenleri biliyoruz. Ama şunu duymak çok güzel, sendikası ne olursa olsun, sendikacılığı Eğitim-İş’in yaptığını söyleyen eğitim emekçisini görmek bizi mutlu ediyor. Elbette ki niteliğin yanında nicelik de gerekir. Çünkü yasa diyor ki; ben muhatap olarak karşıma sayısı en fazla olan sendikayı alıyorum diyor. Onun için önemli. Ama bugün sayısı en yüksek olan ve işverenle masaya oturan sendikanın sendikacılık yapmadığını, adeta siyasi iktidarın memur kolları gibi çalıştığını hepimiz biliyoruz. Yoksa bugün eğitim emekçileri özlük haklarıyla, ekonomik haklarıyla, sosyal haklarıyla çok daha farklı yerde olurdu. Fakat bugün toplumun bütün kesimleri ekonomik yoksulluk içerisinde. Ama öğretmenler yaptıkları görev nedeniyle hiç hak etmedikleri bir ücrete çalışıyorlar. Bunun bir an önce düzelmesi ancak Eğitim-İş’in yetkiyi alıp, gerçek bir sendika olarak işverenin karşısına oturması ile mümkün olacaktır."

Her 3 çocuktan birinin okulda açlık ve susuzlukla karşı karşıya

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Çok büyük acı yaşadı bu ülke. Ama bu acının sebebini aslında hepimiz biliyoruz. Doğal bir afetin felakete dönüşmesinin sebebi bu kadar çok canımızı kaybetmenizin sebebi; aslında merkezine insanı, yaşamı koymayan politikaların mimarları... Bölgeyi birçok kez ziyaret ettik. 1’inci yılında tekrar ziyaret ettik. 2’inci yılında tekrar ziyaret ediyoruz. Hala birçok şeyin değişmediğini görüyoruz. Bakın Türkiye, OECD verilerine göre, eğitimde eşitsizliğin en çok yaşandığı ülke. 22 milyon çocuğun yaklaşık 7 milyonu derin bir yoksulluk altında. Her 3 çocuktan birinin okulda açlık ve susuzlukla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Sağlıklı beslenemeyen çocukların sağlıklı bir şekilde yetişmesini bekleyebilir miyiz? Bu nedenle ben diyorum ki; ortada gerçekten bir devlet aklı yok. Ortada bir devlet aklı olsa en önemli yatırım eğitim olur. Malatya'ya geldik, sayın başkanım anlattı birde biz görelim dedik. Gerçekten biz utandık. Ama Millî Eğitim Bakanlığı'nı yönetmekle sorumlu olanlar, o tablodan utanmıyorlar. 3 binin üzerinde çocuk konteynerlerin içerisine sıkıştırılmış, öğretmenlerin ellerini sıktık öğretmenlerin elleri buz gibi. Güya ısıtıcı koymuşlar; ısıtıcı bir yan sınıfta çalışıyor diğer yan sınıfta çalışmıyor. Isıtıcıyla da ne kadar ısınabilirsiniz? Bir tane lavabo kullanmaya çalışıyorlar, 70'in üzerinde öğretmen. Cumhuriyetin 100. yılı okulların durumu, eğitimin durumu.

'20 bin köy okulu kapandı'

Hatay'a gittim, Hatay'da bir tane sağlam bina varmış, ona da emniyet müdürlüğü el koymuş. Anadolu lisesi yazıyor, altında da emniyet müdürlüğünün tabelası var. Bir tane çalışmayan gemi bulmuşlar. Bir yandaşın herhalde boş kalmasın diye pansiyonlu okulu gemiye taşımışlar. Sizin de Malatya'da yaşadığınız o kadar çok örnek var. Deprem sonrası eşitsizliğin daha da derinleştiği eğitim ortamını sizler de görüyorsunuz. Bakan diyor ya, 'Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında camilerin kapısına kilit vuruldu ve adeta ahıra çevrildi' diyor. Bunu Milli Eğitim Bakanı söyledi. Bunun yalan olduğunu emin olun kendisi de biliyor. Buna bu ülkedeki hiçbir yurttaş da inanmıyor. Ama şunu da herkes çok iyi biliyor ki; 22 yıllık siyasi iktidarınızda 20 bine yakın köy okulunun kapısına kilit vuruldu. 20 bin köy okulu kapandı.

'Temizleyemediğiniz okullar adeta ahıra çevrildi'

Cumhuriyet'in 100 yılı devirdiği bu dönemde temizlemediğiniz, temizleyemediğiniz okullar adeta ahıra çevrildi. Asıl siz bununla utanın diyorum. 100 yıllık cumhuriyetin kurumlarında oturuyorsunuz, yarattığınız ortam bu. Bugün, bu ülkede eğitim çalışanları, yoksulluk sınırı altında bir ücretle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Büyük şehirlerde birçok öğretmen arkadaşımız, inanın kirasını ödeyemediği için, oradan gidebilmenin yolunu ya da ek iş yapmak zorunda kalıyor. Ne diyorduk başarılı olan tek lider diyor ki; 'Bir toplumun uygarlık düzeyi öğretmene verdiği değerler ölçülür' hem 'Geleceğin mimarı, geleceği yetiştir' diyeceksin bir milyon atanmayan öğretmeni dışarıda bırakacaksın, 200 bin özel sektörde ne kadar ücret aldığı belli olmayan, güvencesiz çalışma ortamına mahkûm bırakacaksın, 100 bine yakın ücretli öğretmen çalıştıracaksın, güvencesi yok."

Kaynak: ANKA