‘Parti siyasetini bıraktım’ diyen Çıray’ın ‘zor’ ve ‘tehlikeli’ sanılan sorulara verdiği cevaplar kayda geçsin istedik. Çıray CHP içi tartışmalara dair yorumlar yapmaktan ise kaçınmadı: “Koskoca CHP kantin siyaseti ile yönetilemez”
Öncelikle umarım iyisinizdir. Ülke ve dünya gündemi, yetişilemeyecek bir hızda ilerliyor. Bu ‘tufan’ı nasıl değerlendiriyorsunuz ve kendinizi tüm bu gelişmeler karşısında nasıl hissediyorsunuz?
İnsanlık tarihi savaşlar tarihidir. Bugün sadece savaşlar bilimsel gelişmelere bağlı olarak şekil değiştiriyor. Konvansiyonel silâhların yerini ekonomik ve siber savaşlar alıyor. Bir de vekâlet savaşları çıktı. Tufan ise kaosun olağan neticesidir. Dünyada varoluştan bu yana kaotik bir düzen vardır. Bu şekil değiştirerek tekrarlayan gelişmeler bende bıkkınlık hissi yaratıyor.
Devlet Bahçeli’nin başlattığı, Abdullah Öcalan’ın metni ile devam eden süreci sosyal demokratlar nasıl tanımlamalı? ‘Kürt Sorunu’nun çözümü ve demokratikleşme’ tarifi ile ‘Terörsüz Türkiye’ tarifi arasında nasıl bir fark ve benzerlikler söz konusu?
Türkiye’de sola yakın insan sayısı % 17, en sola yakın ise % 6. CHP’ye oy verenlerin de %12’si Sosyal Demokrat. Bana gelince sadece Atatürkçüyüm. Realistim ve bilimsel düşünceyle verilecek kararlara bakarım. Yani hayatımda kendimi sağcı veya solcu diye tanımlamadım. Cemaatçilik gibi görürüm. Sürecin iki nedeni var; Sayın Erdoğan’ın iktidar süresini uzatmak ve Suriye’de İsrail’in güvenliği için oluşturulan 85 bin kişilik PYD/PKK güçlerini meşrulaştırmak. Bu da “Devlet aklı” diye takdim ediliyor. Ancak devlet aklı işleyen demokrasilerde ve kurumların var olduğu devletlerde olur. Bunu Sayın Bahçeli’ye söyletmek ise taktiksel. APO ise sadece emekli bir terörist. 1995’den beri bu kaçıncı silâh bırakma çağrısı! Keşke her şey göründüğü gibi olsa ve tek bir insanımızın kanı akmasa. İsrail’in ve ABD’nin belgelere girmiş hedefleri var. Hedefleri dört parçalı Kürdistan aracılığı ile Dicle-Fırat’a hakim olarak İsrail’in güvenliğini ve Ortadoğu’ya hakimiyetini sağlamak. Asıl korkuları da Çin. Yeni “barış tiyatrosu”na gelirsek son durum şu: YPG, “Öcalan’ın çağrısı bizi kapsamıyor,” dedi. Kandil, “Öcalan’ı serbest bırakın; gelsin kongreyi yönetsin ve öylece silâh bırakma kararı alalım” diyerek çamura yattı. DEM’liler de kakafonik ses vermeye başladılar. Öcalan’a özgürlük ve sınır ötesi operasyonları durdurun demeye başladılar. Samimiyetsizlik diz boyu!
Silahların susması, örgütün silah bırakması, çözüm tartışmalarının başlaması, CHP tabanını irrite eder mi? Burada CHP yönetimi nasıl bir dil ve yöntemle ilerlemeli?
Bu ülkede kan dökülmemesi başta CHP’liler herkesi ancak memnun eder. Ama silâhlar artık Suriye’de, çözüm ise gerçek değil. CHP’nin yönetimine gelince “Sorunu Meclis’te çözelim” demekten başka bir şey söylemiyor. Ben tv’lerde soruyorum; “Bir sabah uyandığımızda Kürt Sorunu çözüldü” dendiğinde ne olmuş olacak? Cevap veren yok. Yahu anayasanın 10. Maddesini işletin, demokrasiyi bütün kurum ve kuralları ile getirin hiç kimsenin sorunu kalmaz. Bu ülkede, emperyalistlerin tüm oyunlarına, 40 bin insanın kaybına, milyarlarca doların heba olmasına karşın Türkler ve Kürtler hiç kavga etmediler. Çatışma PKK ile güvenlik güçleri arasında. Bir ülkede hiç kimseye pasaport sorulmuyorsa ve “Beşli çete”nin bile çoğu Kürtse, İzmir’de en büyük müteahhitlerden biri -ki bence sorun yok- Leyla Zana’nın yakınıysa, en önemlisi herkes hakim ve savcı olabiliyorsa sorun ırklarla değil, demokrasi ile ilgilidir.
Anayasa değişikliği tartışmalarında sosyal demokratların kırmızı çizgisi ne olmalı? 66. Madde, 4. Madde gibi kamuoyunda tartışılan maddeler üzerinden söylenecek söz, topyekûn bir ‘demokratik anayasa’ mücadelesinin önüne set koyar mı?
Topyekûn anayasa yapılabilmesi için ya bir savaş kazanılması, ya bir darbe ile kendini kurucu güç ilân edenlerin olması veya kurucu meclis olması gerekir. Aksi halde hiç kimse yeni anayasa yapamaz. Yaparız derse önce darbe yapmalıdır. Bizzat bu ülkenin kurucusu vatandaşlığı tarif ederken ırk üzerinden tarif etmemiştir. Sadece cumhuriyet döneminde 20’den fazla ırkçı kalkışma olmuştur. Çok önemli bir konu daha vardır; PKK’nın üst düzeyinin çoğu Kürt değildir. İngiltere’nin 1919 Haziranı´nda Bedirhani Ailesi’nin ayaklanmasını İngiliz Binbaşısı Noel örgütlemiştir. Nitekim Fransız istihbaratının 1920´deki bir raporunda şöyle yazar: "Botan aşiretinden Bedirhan ailesi İngiliz ajanları ile anlaşmış ve İngiliz mandasını kabul etmiştir." Kısacası geçmişi kaşımak bize büyük zarar verir. Darbe dönemleri yapılanlar, işkenceler terörün mazereti olamaz. Üstelik PKK’nin işe yarayanları PYD’ye katılmış ve önemli bir kısmı da eroin, telefon, bilgisayar kaçakçılığı yapmaktadır. Paradan vazgeçmeyeceklerdir.
İktidarın 400 vekile ulaşma hayalini engelleme yöntemi olarak algılanan, başka partilerden vekil transferi konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada anahtar DEM’dir.
Tek aday ile ön seçim olur mu? Cumhurbaşkanı adayını belirleme hamlesi, eli kuvvetlenen siyasi iktidarı erken seçim kararı alma konusunda sıkıştırır mı? Mansur Yavaş’ın ‘gerçek gündem’ tarifi, aday belirleme sürecini ertelemek üzere bir adım mı yoksa, başka bir yolu mu işaret ediyor?
Tek adaylı “onay seçim” olur. Bana göre Mansur Bey de önseçimi kendine kurulmuş bir tuzak olarak algılıyor. Tayyip Bey CHP’ye nasıl zarar veririm diye düşünse ancak bu kadar iyi kurgulayabilirdi. Koskoca CHP kantin siyaseti ile yönetilemez. Bu beni demokrasiye ulaşmamamızı geciktireceği için çok üzüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok parçalı görüntüsü size kaygı veriyor mu? CHP bu karmaşadan nasıl çıkar?
Ben, bir siyasi mühendisliğin gereği olarak CHP Genel Başkanı’nın cumhurbaşkanı olması için CHP’den zorunlu olarak ayrılmış biriyim. Nitekim ayrılırken “ölünceye kadar CHP’nin manevi üyesiyim” diye açıklama yapmıştım. Bu pozisyonumla söylüyorum; hukuki baskılardan tek çıkış yolu olağanüstü kurultay ile Ekrem Bey’in Genel Başkan olmasıydı. Bunu önce kapalı ortamlarda, kulak asılmayınca tv’lerde söylemeye başladım. Bana cevap CHP’ye yakın bazı tv’lerde ambargo konularak geldi. Yani herkes Tayyip Bey’e özenir olmuş. Ben de “yaşasın demokratlar!” diyorum.
Siyasi iktidarın artan baskılarını nasıl yorumlamak gerekir? Ekrem İmamoğlu hedefe konulduysa, onu korumanın yöntemleri nelerdir?
Sayın İmamoğlu’nun Genel Başkan olmasıydı.
Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse, bunun nasıl sonuçları olur? Öyle bir karar açıklanırsa ne yapılması gerekir?
Bunu konuşmamak gerekir. Sayın Özel gibi, “şunları yaparız” dersek yasağı olağanlaştırırız.
Gitgide umutsuzluğa kapılan seçmenin umutlarını yeniden ayağa kaldırmak için ne yapmak gerekir? Bugün yetki sizde olsa, nereden başlardınız?
Araştırmalar milletin bir lider arayışı içinde olduğunu ortaya koyuyor.
‘İktidar, atı alıp Üsküdar’ı geçti’ denilebilecek bir tablo söz konusu mu sizce?
Umutsuzluk aşılamak istemiyorum. Tayyip Bey gayet rahat çevre düzenlemesine devam ediyor.
CHP bir süredir, mücadelenin merkezine belediyeleri koydu. Belediyelerin topyekun mücadelenin ana öznesi olması doğru mu? Belediyelerin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP yönetimleri uzun yıllardır örgütler atlayarak partiyi belediye başkanları ile yönetme rahatlığına yönlendiler. Bu örgütleri belediye başkanlarının emrine soktu. İstediklerini delege ağalarını belediye imkânları ile elde ederek il, ilçe başkanı yaptılar. O başkanların çoğu da belediye başkanlarının adeta emrine girdiler. CHP’yi tekrar örgütleri yönetmeli. İtiraf etmeliyim ki bu hale gelinmesinde Sayın Kılıçdaroğlu hatalı.
Tüm bu tablo ve gelişmeler içerisinde, ‘sorsaydın cevaplamak isterdim’ dediğiniz bir soru var mı? Eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Parti siyasetini bıraktım.
BİR SONRAKİ KONUK: SEMA PEKDAŞ