Yaşlıları iki genel gruba ayırabiliriz. Birinci gruptakiler güler yüzlüdür, gençlerle nükteli konuşurlar, ton ton dede, nine kıvamındadırlar. İkinci gruptaki yaşlılar ise asık suratlıdırlar, sürekli sağlık sorunlarından ve insanlardan yakınırlar, torunlarına kızarlar, çocuklarını onlarla yeterince ilgilenmemekle, arkadaşlarını ise vefasızla suçlarlar. Bu iki grup yaşlı profili arasındaki farklılığın temel nedeni ne olabilir? Bu farklılığa Erikson’un psikososyal gelişim basamakları açısından bakalım.    

Erikson'un gelişim basamakları

İlerdeki yazılarda daha ayrıntılı olarak ele alacağız ancak bu noktada kısaca belirtmek gerekirse Erikson sekiz psikososyal gelişim basamağı tanımlamıştır, kişiler her bir basamaktan -göreceli olarak- kârlı veya zararlı çıkabilirler.

- Bir bebek yaklaşık 0-2 yaş arasındaki birinci psikososyal gelişim dönemindedir. Bu dönemde fiziksel ve duygusal ihtiyaçları büyük ölçüde karşılanırsa temel güven kazanarak çıkar, aksi halde güvensizlikle çıkar.   

- Yaklaşık 2-4 yaş arasındaki ikinci dönemden özerklik kazanarak veya utanma, şüphe edinerek çıkar.  

- 4-6 yaş arasındaki üçüncü gelişim döneminden girişkenlik kazanarak veya suçluluk duygusuyla çıkar. 

- 7-10 yaş arasındaki dördüncü gelişim döneminden kişi çalışma alışkanlığı kazanmış olarak veya yetersizlik duygusuyla çıkar.  

- Ergenlik dönemi olarak adlandırılan beşinci dönemden genç kimlik kazanarak veya rol karmaşası içinde çıkar.  

- Altıncı dönemden insanlarla anlamlı yakınlıklar kurarak veya izolasyonla çıkar. 

- Yedinci dönemden üretkenlik edinerek veya durağanlıkla çıkar. 

- Sekizinci dönem olan yaşlılıkta ise ego bütünlüğü veya umutsuzluk içine girer.  

İlk gelişim döneminden temel güven kazanarak çıkan kişinin ikinci gelişim döneminde özerklik kazanması, özerklik kazananın üçüncü dönemde girişkenlik kazanması ihtimali yüksektir. Üçüncü dönemden girişkenlik kazanarak çıkan kişinin dördüncü dönemde çalışma alışkanlığı yani herhangi bir konuda beceri kazanması ihtimali yüksektir. Bu dönemden kârlı çıkan kişinin beşinci dönemde kimlik kazanan bir ergen olması, kimlik kazanan ergenin altıncı dönemde insanlarla anlamlı yakınlıklar kurması, bunu başaranların ise yedinci dönemde üretkenlik içine girmeleri ihtimali yüksektir. Böylece yaşamlarının son dönemine giren kişilerin ego bütünlüğüne ulaşmaları, kendilerinden hoşnutluk duymaları, kendilerini ve yaşamı sevmeleri mümkün olur. Bu durumdaki kişi anlık öfkeler dışında genelde kendisiyle ve çevresiyle barışıktır, bir anlamda iyi huylu bir yaşlıdır.  

Bir de bu durumun tersi söz konusudur. Bazen kişiler önceki yedi psikososyal gelişim döneminden kârlı çıkmazlar. Sırasıyla dünyanın güvenli bir yer olduğun duygusuna sahip olmazlar, fazlaca utandırılmışlardır, suçluluk duyarlar, yetersizlik hissederler, ergenlik döneminde sağlıklı bir kimlik edinemezler, rol karmaşası içine girerler, insanlarla anlamlı yakınlıklar kuramazlar, yalnızlık hissederler, yeterince üretken olmadıkları için yaşamları durağanlaşır. Bu durumdaki yaşlı kişi geriye dönüp yaşam muhasebesi yaptığında açıkça olmasa da yaşamda zarar ettiğini, yaşamını ziyan ettiğini hisseder ve büyük bir öfke duyar. Kime öfke duyar? Kendisine öfke duyar. Ancak bir insanın kendisine açık açık sürekli olarak öfke duyması katlanılabilir bir şey değildir. Kişi kendisine duyduğu öfkeyi çevresindeki insanlara yansıtmak zorundadır, mecburen yansıtır. “Ben yaşamımı ziyan ettim” demek yerine, “Gençler saygısız, eşim anlayışsız, yakınlarım nankör, insanoğlu çiğ süt emmiştir” diyerek öfkeli bir insana dönüşür, eğer yaşamda etkili bir konuma sahipse saldırgan ve despot bir yönetici olur.   

Bu açıklamada haklılık payı bulunabilir ancak doğruluğunu ispatlayamayız, bu yüzden aksi bir yaşlıya gidip, “Sen gelişim dönemlerinden zararlı çıktığın için şimdi böylesin” derseniz hata yapmış olursunuz, yorumunuz işe yaramaz, üstelik ona saygısızlık ederek saldırmış da olursunuz. Yapılabilecek şey, öfkesiyle acı çeken ve çevresine zarar veren yaşlıları, bu alanda çalışan psikiyatristlere yönlendirmektir. Aslında kendisiyle ve insanlarla fazlaca çatışan, bu yüzden mutsuz olan herkes vakit varken bir psikiyatriste, psikoloğa veya bir psikolojik danışmana başvurmalıdır.

Editör: Duygu Kaya