“Yazar, iletişim eğitmeni Mario Levi 66 yaşında hayatını kaybetti.” cümlesini duyduğum an içimde bir yerlerden, sakin, dingin gülümsemesi ile çıkageldi karşıma sevgili Mario Levi ve beni bir anda 2013 yılının güzel bir aralık gününe götürdü. O zaman çalıştığım İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi’nde her yıl düzenlediğimiz Kitap Haftası ve Okuma Günleri’nin o yılki onur konuğu olarak Mario Levi’yi okulumuza davet etmiştik. O da büyük bir incelikle davetimizi kabul etmişti. İzmir’e geldiği akşam adına verilen yemekte onunla bire bir sohbet etme fırsatımız oldu. Nasıl geçtiğini anlayamadığım o geceden geriye beyefendiliği, doğallığı, zarifliğiyle bezeli sohbetinden kalanlar en kıymetli anılarımda şimdi.
Ertesi gün öğrencilerimizle buluştu. Onlara hayattan damıttığı; edebiyatla, kitaplarla, yaşamla, sevmekle ilgili düşüncelerini büyük bir samimiyetle anlatırken bütün salon usulca onun çekim alanına girmişti sanki. Özellikle Türkçe üzerine “Ne mutlu bana ki ülkemi yani dilimi, Türkçemi yüreğimde taşıyorum ve dünyanın neresine gidersem gideyim bavulumda olacak. Onu benden alamazlar” sözleri hepimizi çok etkilemişti.
Beş yüz yıl önce İspanya’dan İstanbul’a göç eden bir Sefarad Yahudisi aileden gelen Mario Levi 1957’de bu kentte doğar” Çocukluğu, gençliği, azınlık nüfusumuzun yoğun olduğu Şişli, Feriköy, Teşvikiye ve Kadıköy semtlerinde geçer. Saint Michelle Fransız Lisesi ile İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olur.
TRT, NTV geçmişi
Bir süre aile işini devam ettirir. Reklam yazarlığı, dergi yöneticiliği, Fransızca öğretmenliği, iletişim danışmanlığı yapar. TRT, NTV ve Açık Radyo’ya programlar hazırlar.
1997’den beri Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan Mario Levi, Yaratıcı yazarlık atölyelerinde ders vermeyi de sürdürür. 19 yaşında aşk acısını dindirmek için yazdığı -ama bastırmadığı- bir hikaye ile başlar Levi’nin edebiyat yolculuğu. Ustam dediği Selim İleri’ye götürür öykülerini ilk önce. Dergilere yollamaya hiç ara vermeden devam eder. Yayıncı bir dostunun ısrarı üzerine üniversite tezini romanlaştırdığı ilk eseri Jacques Brel: Bir Yalnız Adam 1986’da yayımlanır. Çocukluk, ilk gençlik yıllarıyla hesaplaşmasını konu alan Bir Şehre Gidememek kitabıyla 1990 Yılı Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanır. Haldun Taner’in hem öğrencisi hem de hayranıdır. “Haldun Taner Öykü Ödülünü kazandıktan sonra yazar olacağıma inandım, ondan sonra devamı geldi“ der.
Türk edebiyatından Sait Faik, Yaşar Kemal, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Selim İleri; dünya edebiyatından Virginia Wolf, Dostoyevski, Çehov, Proust Levi’nin hayran olduğu yazarlardır.
Mario Levi tam bir İstanbul aşığı, aynı zamanda bu kadim kenti en iyi tanıyan ve anlatan yazarlar kuşağından gerçek bir İstanbullu. Kuşkusuz bunda; aile köklerinin bu şehirle kurduğu yüzyıllara dayanan kültürel ve dilsel bağların çok etkisi var.
“Anne tarafım has İstanbullu. Anneannem ile dedem Fransız Okullarında eğitim görmüş., hayatlarının bir dönemini Paris’te geçirmişlerdi. Evde Fransızca konuşulurdu. Dolayısıyla ben Fransızcayı evde bir anneanne dili gibi öğrendim. Babaannem de bana atalarımızın İspanya’dan getirdiği 15.yüzyıl İspanyolcasını yani Ladino’yu öğretti. Fransızca, İspanyolca, Türkçe bedavadan gelince yabancı dilim sadece İngilizce oldu. Çok dillilik bana bir nevi bir aile geleceğimizdir.”
En iyi Türkçe’de hisseder
O, hepsini çok iyi konuştuğu dil zenginliği içinde, kendini en iyi Türkçe’de hisseder ve edebiyatını bu dille inşa eder. Yurt içinde ve yurt dışında bunu merak eder edebiyat çevreleri. Ona en çok yöneltilen sorulardan biri, neden Fransızca, İspanyolca, İbranice yazmamış da Türkçe yazmıştır.
“Fransızca yazabilirdim. Yazsaydım da işim kolaylaşırdı, bir dünya yazarı olmak açısından. Bunu tercih etmedim. Zor yolu seçtim belki ama kendi doğallığı içinde gelişti bu. Çünkü; çocukken sokakta hangi dille top oynamışsan, gençken hangi dilde ilk aşkını yaşamışsan, çok kızdığında hangi dilde sövmek geliyorsa içinden, o dil senin dilindir ve o dil Türkçeydi. O sebepledir ki kendime hep şunu söylerim. Benim en derin vatanım Türkçedir” sözleri Türkçe’yi gönendirir, bazılarını da düş kırıklığına uğratır.
Levii’nin eserleri pek çok dilde yayımlanmıştır. Fransızca’ya çevrilen İstanbul Bir Masaldı romanının anlatımını Fransız eleştirmenler Proust’a yakın olarak nitelemişlerdir.
Modern Türk hikayeciliğinin öncüsü, İstanbul’u tüm renkleri ile kalemine getiren Sait Faik, Mario Levi’nin, ardından gittiği yazarların başında gelir. Kendisi onun bir izleyicisi olarak şöyle diyor: “Sait Faik, Attila İlhan, Sevim Burak gibi çok saygı duyduğum yazarlar İstanbul’un farklı kültürlerinden insanları eserlerinde anlatmışlardır. O zaman kendime dedim ki; ben onların anlattığı yerden geliyorum. Ancak sonra bu da bana yetmemeye başladı. Kendimi topluma uyum sağlamakta zorlanan insanlara yakın hissediyordum. İşte o zaman, trajedisi olan insanları anlatmak istediğimi fark ettim. Çünkü edebiyatın kesinlikle trajediden kaynaklandığına inanıyorum. Benim insanlarım yaralı insanlar. Onların sözcülüğüne soyundum”
Tam da söylediği gibi, arka planına göç olgusunu yerleştirdiği, 1920- 1980 yılları arasında İstanbul’da yaşamış bir Yahudi ailesi üzerinden geçmişle hesaplaşmayı konu alan İstanbul Bir Masaldı romanı 1999’da yayımlanır. Köklerinden gelen birikimi kendi gözlemleriyle harmanlayarak bir yerde yabancı ya da azınlık olma, oradan gitme-gidememe psikolojisini, aidiyetle kimliğin varoluşa etkisini içten bir dille anlattığı bu romanı ile 2000 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi olur.
Yurt dışındaki görevimi tamamlayıp yurda döndüğüm o yıl İstanbul Bir Masaldı romanı çok ses getirmişti. Ne çok ortak nokta yakalamıştım kitapta, bir yerde “öteki” olmakla ilgili. İster yabancı bir ülkede ol ister kendi ülkende, yaşadığın ortamda kendini var edememekle başlıyor ötekileşme sıkıntısı. Mario Levi yazdığı tüm öykü ve romanlarıyla bunu en iyi anlatan yazarlardan. Çünkü bunu gerçek anlamıyla da yaşayanlardan biri o.
Edebiyata ihtiyaç var
İnsanoğlu ne kadar acı çekiyor, ne kadar acı çektiriyor bu nedenle. Tarih örnekleriyle dolu bu trajedinin. Sene 2024. En yakınımızdan en uzağımıza farklı olanın kabul görmediği her yerde, hala, üstelik gittikçe vahşileşerek devam ediyor maalesef, insanlık adına utanç verici bu durum. Dayanmak ve değişim yaratmak için hangi açıdan olursa olsun, birbirimizi dışlamadan, farklılıklarımızla birlikte barış içinde yaşamayı seçmeliyiz, mutlaka. Sait Faik “Her şey insanı sevmekle başlar diyor ya ona ekleyelim, her şey ağzımızdan çıkan bir sözle başlıyor. Dille örüyoruz dostlukları da düşmanlıkları da. Dille yaşıyor dille kuruyoruz kimliğimizin çatısını. Bu çatıyı güçlendirmek için Mario Levi’in kaleminde yazarlara ihtiyaç var, onun da dediği gibi “edebiyata ihtiyaç var.”
Mario Levi’nin kırk yıla sığdırdığı eserleri, edebiyatın sağaltıcı gücünün birer yansıması gibidir. Ustam dediği sevgili Selim İleri “Mario Levi bize çok değişik öyküler bırakmıştır. Türkçeye katkısı sonsuz bir yazardır. Madam Floridis Dönmeyebilir kitabı bence Türk edebiyatının en güzel kitaplarından birisidir.” diyor.
Eserleri pek çok dilde yayımlanmıştır. Fransızca’ya çevrilen İstanbul Bir Masaldı romanının anlatımını Fransız eleştirmenler Proust’a yakın olarak nitelemişlerdir.
Bir Yaz Yağmuru adlı deneme kitabında 1984-2004yılları arasında gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından bir seçki yapar Mario Levi. Bu yazıları bir ara metinle birleştirir. Bu ara metinlerde hem yazıları hakkında otobiyografik bilgiler verir hem de bu yazıları değerlendirir.
Edebiyata adanmış bir hayat
Eylül 2023’te Edebiyatta 40. yılını kutlarken Zeynep Bilgehan’a verdiği röportajda “Tüm yaptıklarım ve yaşadıklarım bir yana benim için en önemlisi, beni hayata bağlayan, çıldırmamı engelleyen şey hep yazmak ve yazmaya yüklediğim anlam oldu. Galiba bütün bunlardan yola çıkarak 40 yılın özeti edebiyata adanmış bir hayat. Ben böyle hatırlanmak istiyorum.”
Edebiyatımızın Türkçe ve İstanbul aşığı, ince ruhlu yazarı güzel insanı Mario Levi’yi sonsuzluğa uğurladık 1 Şubat 2024’te. Birleştirici yanıyla, birikimiyle, duruşuyla, çalışkanlığıyla, çok yönlülüğüyle, yetiştirdiği öğrencileriyle, yüreklerimize dokunan kitaplarıyla ne çok iz bıraktı geride. Edebiyata adanmış hayatınla seni hep hatırlayacağız sevgili Mario Levi.