Gazeteci-Yönetmen Kazım Kızıl, İz TV’de yayımlanan Gündem Özel programında Nil Kahramanoğlu’nun konuğu oldu. Programda 6 Şubat’tan bu yana Hatay’da yaşananları ve bölgenin mevcut sorunlarını anlatan Kızıl, “Genel bir Hatay fotoğrafı çizmek gerekirse, şehre girdiğinizde bir yıkım sizi karşılıyor. Mevcut şartlar değişmiş değil, orada 1’inci 2’nci haftada demir toplanıyordu ve şimdi de demir toplanıyor. Bu demirin toplanması lazım hem geri dönüşüm hem de oranın yeniden inşa edilebilmesi için lazım. Ama bu kadar ay geçmesine rağmen neden halen demir toplanıyor? Bence bu AKP iktidarının bakış açısını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Her şey ranta bağlanıyor
Bölgede yaşanan çevre sorunlarını anlatan ve “20 yıl sonrasının sorunları oluşturuluyor” diye konuşan Kızıl, “Çevre konusunda barınma konusunda güvenlik konusunda her şey ne yazık ki ranta bağlanıyor. Bir şeyi satabiliyorsa, nemalanabiliyorsa oraya bir şeyler yapıyorlar. Samandağ örneğini verelim. Samandağ’da konteynerlerin dibinde devasa büyüklükte bir moloz alanı belirlendi. AKUT dönemde oraya boca ettikleri molozları deniz kenarına ve dere yataklarına atıyorlar. Binlerce kamyonluk moloz var ve molozlarla ilgili yönetmeliklere bağlı şekilde taşırsa milyonlarca dolar zarar edecek. Ne yapıyor? Oradan alıp 15-20 dakikalık uzaklıktaki deniz kenarına, dere yataklarına, ormanlara atıyorlar. Bir anda inanılmaz güzel bir ormanın arasında inanılmaz boyutta molozlar var. Bazı molozlar dolgu için kullanılıyor bazıları nehir kenarına dökülüyor. Bunlar orada yaşayan insanların 20 yıl sonra yaşayacağı sorunlara yol açacak” dedi.
Devlet özel mülkiyeti gasp ediyor
AKP iktidarının çıkardığı “Rezerv Alan” yasasıyla yurttaşların özel mülkiyetlerinin gasp edildiğini ifade eden Kızıl, “Mafya üyeleri arazilere, tarlalara çökerler ya, bir mafya üyesi çıkıp, ‘Bunu kanuna uyduralım’ dese ancak böyle bir kanun yapılırdı. Devletin var oluş nedenlerinden biri vergidir, özel mülkiyettir. Devlet bunlar üzerine inşa edilir. Rezerv alan yasasıyla devlet özel mülkiyetleri gasp ediyor. Az hasarlı binanıza bir gün gelip bir yazı asıyorlar, ‘Burayı tahliye edin 3 gün içinde yıkacağız’ diyor. Buradaki en büyük sorun belirsizlik, bir geliyorsun 3 gün önce olan tapun artık yok. İnsanlar istememesine rağmen bu devam ediyor çünkü inanılmaz bir rant var. İnsanların iktidarla, devletle olan güven bağı çok ciddi zayıflamış durumda, modern bir toplumda güven ilişkisi vardır ama burada verilen herhangi bir söz insanları ikna etmiyor. İkna etmemesinin sebebi de tecrübeler, atıyorum bir yerde 500 evlik bir yapı stoku varsa 600’e 700’e çıkarılıp ekstra bir rant yaratılmayacağının garantisi yok. Bu sadece Hatay’ın da değil her yerin sorunu çünkü her yere uygulanabilir bir yasa var” şeklinde konuştu.
Deprem artık satmıyor
Hataylıların başta medyaya olmak üzere kırgınlıklarının olduğunu aktaran ve artık ulusal medyaya göre depremin satmadığını belirten Kızıl, “Hatay’daki yurttaşlarda aşırı bir kırılmışlık hali var. Sıradan yurttaşlar hayatlarına devam ediyor, zaten ülkede ekonomik kriz başta olmak üzere birçok sorun var. Unutmak, sıradan bir yurttaşın hakkıdır ama kurumlar unutamaz. Kurumlarda çalışanlar, AFAD, Kızılay, Polis, Bakanlık unutamaz. Devlet kurumlarının ve açıkçası medyanın unutmaya hakkı yok. Bölgede çalışan gazeteciler var, çok zor şartlarda çalışan arkadaşlarımız var. Medyanın gözünden de bakınca bir şeyin, ‘Satılıp satılamaması’ çok önemli, ilk günlerde çok güzel satıyordu ama sonrasında gel gör ki satmadı. Medyanın, ajansların, haber kanallarının bunları ara ara da olsa gündemine alması için kaç bin insan ölmesi gerekiyor? Kaç insan ölmeli ki anmaların ve özel günlerin dışında da oraya muhabir göndersinler? Toplumsal yas tutmayı da bilmiyoruz. 53 bin insanın yasını tutamadık. Sağlıklı bir süreç yaşanmadı ve bunların üzerine de sorunlar, unutulmuşluk, belirsizlik de eklendi. Bunların etkilerini oradaki yaşam daha da yoğun bir şekilde devam ettiğinde göreceğiz” diye konuştu.
10 yıl çok iyimser
Hatay’ın mevcut iktidar tarafından toparlanması için 10 yılın çok iyimser olduğunu ifade eden Kızıl şöyle konuştu
“2011 senesinde Van’da yaşanan depremden 2 sene sonra oraya gittim. Van Depremi tabii ki Hatay depremiyle kıyaslanamaz ama bize bir prototip sunuyor. Önümüzde Van örneği varken ben çok iyimser değilim. Örnek vereyim, Samandağ’da TOKİ’nin inşa ettiği konutların kolonlarının fotoğrafları düştü. Herhalde böyle 6 şiddetinde yıkılacak binalar üretmişler. TOKİ de açıklama yaptı, ‘Gerekli incelemeler yapıldı, önlemler alındı’ diyerek fotoğraf paylaştı ve sadece sıva çekmişler, ben bunu paylaşmaya utanırım. Diğer deprem konutlarında da durum böyle mi? Böyle mi toparlanacak Hatay? Şunları gördükten sonra 10 yıl bana çok iyimser geliyor.”