Yabancılaştırılıyoruz. Ülkemize, kültürümüze, kentimize ve kendimize! İlgilendirmiyor sonrasında bunlar bizi. Ülke gitmiş, kent bitmiş, kültür yozlaşmış; kimin umurunda ki? Bir de bakmışsınız sonunda biz de köleleşmişiz! Gidiş bu…
Ülkenin her değeri, her yaşam unsuru “ham” ediliyor. Sevgili Çeşme Belediye Başkanı Kardeşim Ekrem Oran’ın deyimi bu; “Çeşme’yi ham yaptırmam!” Ama iktidar sahipleri kararlılar; “ham” yapmak istiyorlar. Hukuk tanımazlıkları, yasaları uygulamama geleneklerinden ve sonuçlarından alıyorlar cesaretlerini. O zaman biz de “ham” yaptırmamak konusunda kararlı mıyız? Cesaretimiz var mı?
Bergama, Kışladağ, Çaldağ, Kazdağları ve ülkenin dört bir yanındaki diğer ekolojik yıkımlarla ve yağmalarla; suların borulara hapsedilmesi, orman yangınlarından oteller fışkırması gibi, yabancılaştırılıyoruz da.
TOKİ’lerle tüm kentler ve kentliler de kişiliksizleştiriliyorlar, yabancılaştırılıyorlar. Tek tip bina, tek tip insanlar, tek tip kültür; tek tipleştiriliyoruz, renksiz ve yoksul bir toplum haline getiriliyoruz.
Yabancılaşmanın sonu ülkenin sömürgeleştirilmesi, insanlarının da köleleştirilmesidir.
Zaten süreci de işletmeye başladılar, sonunda yüz dolar olan dünya köle piyasası aylık ücretine geriletecekler emeğin değerini. Bir bütünlük içinde düşünmeliyiz bunları; ekoloji, insan hakları, emeğin değeri, kadın hakları, özgürlüklerimiz…
Şimdi bağımsızlık, özgürlük, lâiklik, insan hak ve özgürlükleri, kardeşlik ortak paydasında omuz omuza olma zamanlarındayız.
Çeşme’ye yapılan saldırı bütün bu değerlerimize yapılan saldırıdır. O zaman haydi davacı olmaya, Av. Senih Özay’a vekâlet ve açılacak davalara destek vermeye.
Bu mücadele yalnızca Çeşme’nin mücadelesi değildir nasıl ki Hasankeyf mücadelesi yalnızca Hasankeyfliler ’in, Kazdağları mücadelesi yalnızca Kazdağlılar’ın mücadelesi değilse…