T24 yazarı Candan Yıldız, İzmir'de eğitim ve öğretim hayatına bu yıl başlayan Bayetav Okullarını'nı yazdı. Yıldız, okulda sınıflardaki havalandırmanın dikkate alındığı, okul giysilerinin seçiminde kumaşlardaki toksik madde oranının araştırıldığı, yemeklerin nasıl pişirildiğinin hesap edildiği bir eğitim modeli hedeflendiğini belirtti.

Candan Yıldız'ın köşe yazısı şöyle:

“Başka bir okul olabilir”e inananlar İzmir Bornova’da bir araya geldi, ortaya umut olan bir model çıktı

Okullarda hijyen sorunu var çünkü temizlik personeli bulunamıyor. Zira brüt ücret 8 bin 447 TL ve genel sağlık sigortası dışında sigorta yapılmıyor.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin okullar açıldıktan ancak üç hafta sonra, “30 bin temizlik personeli alınacak” sözü verse de kervanın yolda dizilmediği bir önemde olmalıydı eğitim ve öğretim…

Bir diğer sorun da devlet okullarında okuyan öğrencilerin yetersiz beslenmesi… Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nun devlet okullarında bir öğün yemek ve temiz su talebi henüz karşılık bulamadı.

Derin Yoksulluk Ağı’nın 2024 verilerine göre (119 öğrenciyle yapılan anket) öğrencilerin yaklaşık yüzde 50'si okulda geçirdiği uzun saatlerde yalnızca ekmek arası sandviç ve tost yiyebiliyor. Ayrıca okula ev yemeği götüren öğrencilere en çok ne tüketebildikleri sorulduğunda makarna ve pilav cevabı öne çıkıyor. Et, tavuk, yumurta gibi yiyecekleri götürebilen yok.

Tablo böyle…

Oysa başka bir okul, eğitim ve öğretim modeli olabilir…

Alt ve orta gelirli ailelerinin çocuklarını hedefleyen bir okuldan söz edeceğim. İzmir -Bornova’da…

Evet özel okul ama başka bir okul… Kurucu kadro eğitim ve sağlığın temel insan haklarına uygun biçimde ücretsiz sağlanması gerektiğine inanıyor. Buna karşın çocukları paralı okula gönderme alışkanlığının ailelerde bu kadar yaygın olduğu bir sosyal iklimde bir öğretmen, bir işçi çocuğu da iyi eğitim alabilsin diye kolları sıvamışlar. Bu nedenle fahiş fiyatlar yok. Kâr amacı da yok… Çalışan ve öğretmenlerin maaşları ile okulun diğer temel giderlerini ve öğrencilere sunulan yemek giderini ödeyebilmek için belirlenen eğitim ücreti KDV hariç yıllık 105 bin ile 130 bin TL (lise) arasında değişiyor, yemek ücreti ise yıllık 36 bin TL. Bu rakamlar 10 eşit taksitte ödenebiliyor.

Nargile tütünü üreticiliğinden kazandığını eğitime aktaran bir iş insanı, “sadece eleştirmek olmaz, bir model oluşturmak lazım” diyen eğitimcilerle bir araya gelmiş ve ortaya başka bir okul çıkmış.

İçecekleri su, soluyacakları hava, giyecekleri kumaş bile düşünülmüş

Eğitim ve öğretim hayatına bu yıl başlayan Bayetav Okulları’nda öğrencilerin içeceği suyun bile düşünüldüğü, sınıflardaki havalandırmanın dikkate alındığı, okul giysilerinin seçiminde kumaşlardaki toksik madde oranının araştırıldığı, yemeklerin nasıl pişirildiğinin hesap edildiği bir eğitim modeli hedefleniyor.

Öğretmen kadrosunda üst sınıf ailelerin çocuklarının okuduğu en iyi özel okullardan gelenler de var, kamudaki görevinden ayrılanlar da…

Peki, devlette olmanın güvencesini, iyi okulların sunduğu sosyal imkanları elinin tersiyle iten eğitimcileri bu projeye ikna eden şey neydi?

“Asıl amaç kamuya model oluşturmak”

Okulun eğitim koordinatörü İsmail Örnek’ten dinleyelim:

“Sistemin işlemediğini görüyorduk. Hem özel okul tarafında hem kamuda. Biraz merhamet yorgunluğu diyeceğimiz bir hali yaşayan öğretmenlerdik. Yani siz bireysel olarak kendi yapabileceklerinizi yapıyorsunuz ama karşınızda sistemsel koca bir sorun var ve yaptığınız şey sadece kendi etki alanınızda kalıyor. Yan sınıfta hiçbir şey değişmiyor. Bir model olma amacıyla yola çıktı Bayetav Okulları… Asıl amaç kamuya model olmak, topluma bir model gösterebilmek. Ben aynı zamanda ebeveynim. Lise sona giden bir kızım ve ilkokula başlayacak bir oğlum var. Acı olan şu ki, lise sona giden kızımın derslerinin hepsine yardım edebiliyorum, oysa edememeliyim… Dolayısıyla bu okul bize şu fırsatı tanıyor: Çağın gerektirdiği bilimsel, demokratik bir eğitim nasıl olur, öğrenci merkezli bir eğitim nasıl olur? Bu konuda model olabilmeyi… Aslında burada hepimiz kamusal eğitimi savunuyoruz, ücretsiz kamusal eğitim herkesin hakkı. Ama ortada hakikaten eğitimine güvenebileceğimiz bir kurum olmadığı için dedik ki böyle bir modeli biz ortaya koyalım ve kamuya örnek olalım. Kamu kendi okullarını ne yazık ki nitelikli okullar ve niteliksiz okullar diye ayırıyor. Dışarıdaki eşitsizlikleri giderebilecek, herkese aynı imkânı tanıyan ve birbirinin benzeri okullar olması gerekirken, bugün kamuda kendi içerisinde, işte LGS sınavlarıyla nitelikli okullar ve öyle olmayan okullar gibi bir ayrıma gitmiş durumda. Bu kamusal eğitimin varlık nedenini tehdit eden bir durum.”


Yemek listesi bu konuda uzmanlığı olan Bülent Şık’tan

Okulda yemekhane sorumlusu olarak çalışan Mustafa Kurşun da iki çocuğunu bu okulda okutabiliyor…

“Bu okulda asıl derdimiz çocuklarımız sağlıklı besine, onların sağlığını tehdit etmeyen gıdalara ulaşabilsin. Besin listelemesini Bülent Şık hazırladı. Okulun felsefesi güzel. Çok heyecanlıyım.”

Mustafa Kurşun’un adını zikrettiği Bülent Şık’ı biliyorsunuz. Uzun yıllardır çocukların maruz kaldığı kimyasal toksik maddelere dikkat çeken, gıda güvenliği konusunda cesur raporlarıyla tanınan bir akademisyen… O da bu projenin öncülerinden…

“Başka bir okul mümkün” felsefesini bir de ondan dinleyelim…

“Sürece dahil olduktan sonra bir çocuk için çevre ne anlama geliyor, buna kafa yordum. Çevre, bedenimizin dışında kalan her şey. Soluduğumuz hava. Temas içinde olduğumuz yüzeyler. Giydiğimiz kıyafet. Yediğimiz içtiğimiz şeyler. Akademik literatür bilgisi üzerinden konuşursak, insanların çevresel tehdit unsurlarına en hassas oldukları dönem 0- 14 yaş aralığıdır. Bu yaş aralığında Türkiye’de 19 milyon çocuk var. Ağır çevresel kirlenmeden, gıda krizinden, yetersiz beslenme sorunlarından en ciddi hasarı gören, mağdur olan kesim de çocuklar. Burası ise çocuk odaklı bir yer. Daha mimari proje aşamasında, sınıflardaki taze hava sirkülasyonu nasıl olabildiğince hızlı yapılabilir, bunlara kafa yorduk. Kendi mutfağımız olsun istedik. Bunu zaten ben yıllardır savunuyorum. Suya bedava erişim çok önemli. Bunu sağladık. Şebeke suyunu arıtan su ünitelerimiz var. Çocuklar gidip hem direkt çeşmeden su içebilecek, mataraları varsa su doldurabilecek. Çocuklarda gelişimi bozan, yani nörolojik gelişimi, üreme sağlığı sisteminin gelişimini ya da hormonal sistemi kötü etkileyen çeşitli toksik kimyasallara maruziyeti ne kadar azaltırsak çocuğun akademik başarısı da o ölçüde yukarı gitmeye başlıyor. Bunun için okul üniformaları için de kafa yordum. Tekstilci değilim ama kimyacı olduğumu söyleyebilirim. Konuyu araştırmaya başladıkça dehşete kapıldım. Çocuklar okula çıplak gelse daha iyi ya. İnanın abartmıyorum. Ama bilimin söylediği şeylerle uygulama arasında bir optimal nokta bulmak durumundayız. Sağ olsun bir tekstilci dostumuz geldi ve onunla uzun bir toplantı yaptık. Arkadaşlar, giysi seçeceksek kriterler şu olmalı dedik. Bir çocuğun toksik kimyasala en az maruz kalacağı kumaşlardan kıyafetler üretildi. “

Bülent Şık’ın sözünü ettiği çocuk ve doğa dostu mimariyi gözünüzle de görebiliyorsunuz.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Kaynak: T24