Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Uygulayıcısı Uzm. Dr. Müge Yetener, uykunun önemine, uyku ile ağrı arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Yıllardan beri ağrı ile uğraşan bir hekim olarak ağrının, bir kök neden sonucu ortaya çıkan uyarıcı bir semptom olduğunu gözlemlediğini kaydeden Uzm. Dr. Yetener, “Yapılan araştırmalar, ağrının kök nedenlerine de ışık tutuyor. Ağrı nedenlerinden birisi olarak uyku bozuklukları ‘uyku’ ve sonuçlarına bütünsel yaklaşmayı da zorunlu kılıyor. Kaliteli uyku ilaç gibi” şeklinde konuştu.

AW012005_01

Vücut uykuda yenileniyor

Vücudumuza gerekli olacak çok sayıda kimyasal maddenin genellikle uyku döngüleri sırasında üretildiğini vurgulayan Yetener, “Bu süreçte büyüme faaliyeti gerçekleştirilir ve savunma, sinir, kas ve iskelet sistemlerinin yeni güne hazırlanması sağlanır. Uyku sırasında adeta bir ‘temizlik’ yapılır ve vücudun fonksiyonlarını olumsuz olarak etkileyen birçok faktör vücuttan uzaklaştırılmak üzere bir sonraki güne hazırlanır. Karaciğer, böbrek, bağırsak ve hatta kalp gibi organlarımızın faaliyetleri yavaşlar. Böylelikle dinlenmeleri mümkün olur. Oysa beynimiz, karaciğer ya da böbrek gibi organların aksine, uyku sırasında gerçek anlamda iş başı yapar. Beyin, gece olduğunda müthiş bir faaliyet göstererek beden ve zihnimizi adeta yeniler” dedi.

Uyku bozuklukları ağrıya neden oluyor

Uzm. Dr. Yetener, yapılan araştırmaların, uyku bozukluklarının akut ve kronik ağrıya neden olduğu veya ağrıyı değiştirdiğini, etkilediğini gösterdiğini söyledi. Yetener, kronik olarak ağrılı durumların sıklıkla uyku bozukluklarıyla, yani uyku sürekliliği ve uyku yapısındaki değişiklikler ile ilişkili olduğunu kaydetti. Ağrının uykuyu bozduğu iyi bilinirken, ikisi arasındaki ilişkinin karşılıklı olduğunun son zamanlarda daha net olarak görüldüğünü belirten Yetener, “Uyku ve ağrı arasındaki ilişki karşılıklı olsa da, kanıtlar kötü uykunun ağrının kötüleşmesine yol açması açısından çok daha büyük bir itici güç olduğunu düşündürüyor. 13 çalışmanın meta analizinde kronik ağrısı olanların yüzde 42’sinde uyku bozukluğu gözlenmiş. Rahatsız uyku aynı zamanda hastanın hayatındaki duygusal sıkıntıya (korku, öfke, sosyal yaşamda bozulmalar) ve hatta depresyon gibi psikolojik bir yandaş hastalık olabilir. Uykusuzluk çeken yetişkinlerin yaklaşık yüzde 40'ında teşhis edilebilir bir psikiyatrik bozukluk, çoğu durumda uyku yoksunluğunun bir sonucu olabileceği gibi gelişimi için bir risk faktörü de olabilen depresyon veya anksiyete bozuklukları vardır. Boyun ve bel ağrılarında kronikleşme sürecini tetikleyebilirler veya hastalık sırasında ortaya çıkabilirler” diye konuştu.

Tedavi seçenekleri

Uzm. Dr. Müge Yetener tedavi seçeneklerini, gevşeme terapisi (örneğin, meditasyon veya progresif kas gevşemesi), bilimle alakalı davranışçı terapi, psikodinamik terapi veya kombinasyonları olarak sıraladı. Bunların uzun vadeli fayda sağlarken ilaç tedavisi kadar da etkili olduğunu kaydeden Yetener, “Ağrı yönetimi, uyku yönetimi, gevşeme, bilimle alakalı davranışçı tedavi ve fiziksel egzersizi birleştiren yoğun ve disiplinler arası yaklaşım ağrı tedavisinde umut verici bir seçenek olmaktadır” ifadelerini kullandı.

Editör: Duygu Kaya