Ben bu şehre 1985 yılının Mayıs ayının minnoşluğunda demirimi attım. Demir attım çünkü bir süre İstanbul’da üniversite nedeniyle de Bursa’da yaşamam dışında başka bir şehirde yaşamayı asla istemedim. Bugünkü konumuz İzmir olacak, İzmirlilik değil ama hiç unutmam üniversite bir arkadaşım nerelisin diye sorduğunda İzmir deyince, ‘belli’ demişti. Her aklıma gelişinde kahkaha atıyorum. Artık laf mı soktu ne yaptı bilemem ama üzgünüm ‘İzmir’in kızları’ işte. Kanım buram buram İzmir kokuyor ve bu beni çok mutlu ediyor.
Dedem Kemeraltı’nda ayakkabı ustasıydı, babam ilkokuldayken Saat Kulesi önünde oyuncak satardı, alışveriş için ma’aile kuzenli halalı büyükanneli Kemeraltı’na inilir, daracık mermer masaları olan pidecide pideler yenilir, üzerine Mennan’da tatlılar gömülür, yorgun argın eve dönülürdü.
Dedem ben daha dünyada yokken, Enternasyonel Fuar zamanı, Lunapark Gazinosu’nda akşamları işe gider, annemi, anneannemi, dayımı ön sıralara oturtur, Ayhan Işık, İzzet Günay, Fatma Girit dinletirdi. Bu şehrin eline doğdum. Coğrafya kaderdir derler ben biraz buradan yırtmışım. Güzel bir şehre, tarihi çok eskilere dayanan bir şehrin eline doğdum.
Tartışmalar Kültürpark uzun bir süredir. Kültürpark benim de köklerim, benim de hafızam. Hayatımın hiçbir döneminde kopmadım oradan. İşten kovuldum koştum orada ağladım, sabahları sırf onu görmek için işe gitmeden evvel yolumu uzattım, biraz soluk almak istesem otoparkın oradaki banklara oturup önümde uzanan İzmir’i izledim, ara ara sevdiğim ağaçları görmeye gittim, canım sıkkın olduğunda gittim uzun uzun yürüdüm, heykellerinin çeşitli açılardan fotoğraflarını çekerek arşivledim.
Gezi eylemlerinde AKP binasının ötesine polis geçirtmezken hepimizi kucaklayan yine Kültürpark’tı. Çünkü Kültürpark benim evim, hepimizin evi.
Toplumsal bellek çok kafa yorduğum konulardan biri. Köklerine bağlı olmanın ve bu kökleri geleceğe aktarmanın önemine inanıyorum. Kültürpark hakkındaki tartışmalar hepimizin onu çok sevmemizden kaynaklanıyor. Herkes gönlünce oranın iyisini düşünüyor.
İz Gazete’nin köşe yazarlarının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile buluşmasında ne yazık ki yoktum. Lanet bir grip virüsü yüzünden yataktan çıkamıyordum ama Soyer’in Kültürpark ile ilgili fikirlerini öğrendim arkadaşlardan. Zaten bir yazı dizisi de yaptık, siz de okumuşsunuzdur.
Soyer, Kültürpark’ın eğitim amaçlı kullanılmasını istiyor. O da yayalaştırmak, halkın alandan her haliyle yararlanmasını istiyor. TMMOB bileşenleri ile iletişimde olacaklarını da söylüyor. TMMOB İzmir Şehir Plancıları Oda Başkanı Özlem hanımla, Kültürpark Revizyon Projesi hakkında bir haber yaptık Kent Suçları Yazı Dizimiz için. Kültürpark için sanırım en önemli ayrıntı, Koruma Amaçlı İmar Planı yapılması. Bu yasal ve yazılı bir plan. Kültürpark bu plan ile ancak korunabilir ya da koruma esasları bu plan üzerinden değerlendirilirse Kültürpark korunarak geleceğe miras bırakılabilir.
Soyer de toplantıda böyle bir plandan bahsetmiş. Bu iyi bir şey.
Ayrıca, UNESCO’nun önderlik ettiği anlaşmalar ve Venedik Tüzüğü ilkeleri söz konusu. Bunlar da Kültürpark için bağlayıcı ve rehberlik edici nitelikle yaptırımlar.
Tamam İzmir, ha dediğinde soluk alabilecek nitelikte alanlara sahip bir kent. Sasalı var, İnciraltı var, Seferihisar, Foça var. Ama başka bir Kültürpark yok. Kent merkezinin tam ortasında, yemyeşil bir habitatı olan bir alana sahibiz. Kesinlikle daha az araç, kesinlikle daha az yapı (yazar burada hangarları işaret edip, o hangarlar oradan gitsin kardeşim, diyor), daha az konser, daha az beton, daha çok kedi, daha çok doğa, tarihi yapıların daha çok korunması, daha çok bisiklet yolu istiyoruz bence.
Sabah anneme Kültürpark ile ilgili bir şey sorduğumda, ‘Ay Asya orayı yıkmayacaklar değil mi? Aman sakın yapmasınlar öyle bir şey’ dedi. Üzmeyin benim minnoşumu ya. Çünkü Kültürpark İzmir’in belleği, hepimizin de anılarıdır.