‘Demokratik bir ülke’ olmanın küresel olarak koşulları çok nettir.

Bunların başında fikir ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, azınlık haklarının gözetilmesi, bağımsız yargı, adil seçim gibi kriterler gelir. Bizde hangisi var derseniz, hepsinin ruhuna Fatiha!.. En son elimizde, her seferinde üzerine şaibe gölgesi düşen kör topal seçimlerimiz vardı, o da bir anlam ifade etmez hale geldi.  

Son yerel seçimin üzerinden iki ay geçti, geçmedi; yine aynı filmi vizyona soktular ve Hakkari’ye kayyum atadılar. Belediye Meclisi’nde seçim de yapmıyorlar, belediyeye külliyen el koyuyorlar. Bildiğin çöküyorlar!.. Seçime soktukları parti, aday olmasında bir engel bulmadıkları isim seçime giriyor ama sen misin kazanan!.. Bahçeli’nin değimiyle ‘demir yumruk’ tepesine iniyor!..Demokrasiymiş, sandıkmış, halk iradesiymiş hepsi hikâye…Tek bildikleri faşizan yöntemler, savaş ve kan!..Neymiş şehitler tepesi boş kalmamalıymış!..

Bu olay ‘yumuşama, normalleşme’ söylemlerinin boşa düştüğünün, kazananın MHP olduğunun en bariz işareti. Nitekim Bahçeli, ‘bu kadarı beni kesmez’ deyip DEM in kazandığı tüm belediyelere kayyum atanması hatta milletvekillerinin de içeri alınması gerektiğini açıkça dile getirip, Erdoğan’a ayar veriyor. Toplumsal ve siyasal barıştan değil kin nefret ve savaştan beslenen bir zihniyet!..

Görülüyor ki, iktidar kanadında bir sıkışma ve çekişme söz konusu. Oyları düşen ve ikinci parti konumuna gelen AKP, bir açılım yapmaya çalışıyor. Bunun adı ‘yumuşama’ mı ‘diyalog süreci’ mi olur her neyse, ama Erdoğan bir hamle yapma çabasında. CHP de doğru bir politika ile bu sıkışmışlığı kullanma gayretinde; kamuoyuna ‘biz barış ve diyalog yanlısıyız’ mesajı veriyor. Bu politikanın kamuoyunda bir karşılığı olduğu da görülüyor.

Ne var ki, iktidar ortağı Bahçeli tüm bu süreci elinin tersiyle itiyor ve Erdoğan’a gözdağı verebiliyor. AKP’nin oy kaybetmesi ve Erdoğan’ın bunun üzerine bir siyaset değişikliğine gitme gayretinin de önünü kesiyor.

Gücü ele geçirenin demokrasiyi hiçe sayıp, kendi varlığını ve gücünü korumak için baskı kurmaya çalışması bu ülkenin acı kaderidir. Değişir mi, bilmem çünkü demokrasiyi tesis etmesini beklediğimiz CHP içinde bile güç sarhoşluğu içine girildiğini görebiliyoruz.

Son seçimlerin siyaset çöplüğüne attığı Akşener de ‘ben buralardayım’ dercesine Saray’a koşuyor, orada ayrı bir atraksiyon dönüyor. CHP oylarını düşürme misyonunu yerine getiremedi kendi partisini bitirdi ama hala Erdoğan’ın kendisinden beklentisi var demek ki… Yeni görevlendirme yakında ortaya çıkar.