Gizem TABAN/İZ GAZETE- Türkiye’yi yasa boğan depremde can kayıpları giderek artarken bölgede arama-kurtarma ve yardım çalışmaları sürüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Psikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi, Türk Psikologlar Derneği (TPD) İzmir Şubesi Travma, Afet ve Kriz Birimi Üyesi, Uzman Klinik Psikolog Zehra Gem, depreme doğrudan ve dolaylı maruz kalanlar için deprem sürecinin psikolojik etkilerine dair değerlendirmelerde bulundu. 

manşet (Zehra Gem)

Şok aşamasındayız

Depremin psikolojik etkilerine dair açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Zehra Gem, “Şu an yakınlarını kaybedenler de dahil olmak üzere kitlesel olarak şok aşamasındayız. Kayıp yaşayan kişilerin yas süreci olduğunu biliyoruz. Yas süreci; şok, inkâr gibi aşamalardan geçiyor. Biz henüz şoku atlatıp, daha sonrasında inkâr ardından da kabul aşamasına ancak geçeceğiz. Yani henüz yas aşamasına geçiş aşamasındayız. Bir sürü süreç iç içe girmiş durumda… Kayıpların tek boyutlu olmaması da bu yas süresini artıran bir durum… Hem insan kaybı hem ilişki kaybı hem ekonomik kayıplar var. Şu an akut stres belirtileri dönemindeyiz” dedi.

Gözlenen tepkiler…

Depremden doğrudan etkilenenlerde görülen akut stres belirtilerinden söz eden Uzman Klinik Psikolog Gem, “Hayatta kalanlar için en çok gözlenen duygusal tepki; suçluluk… Kişi, hayatta kaldığı için kendini suçlu hisseder, ‘Ben kurtuldum ama yakınımı kurtaramadım’ gibi tepkileri deprem sahalarında sıklıkla görürüz. Üzüntü duygusu çok yoğun olur, çünkü kayıplar var. Kişinin ‘Bu neden benim başıma geldi?’ şeklinde öfke duygusu çok fazla olur. Kaygı belirtileri görebiliriz. Çünkü artçı depremlerin ne kadar devam edeceğini bilmiyoruz. Özellikle bu duyguların çok yoğun olduğu bir tablo görürüz. Kişilerin, ‘Güvende değilim veya güvende değiliz’ duygusu ön plana çıkabilir, bu da kaygı belirtisidir. Kişilerin güven duyguları zarar görür ve güvensiz hissederler. Sürekli bir endişe hali olabilir. Kişiler, kendilerini sürekli endişeli bulurlar ve kolay sakinleşemezler. Davranışsal olarak, kişilerin yeme ve uyku düzeninde bozulmalar görürüz, bedenlerinde sürekli bir gerginlik hissedebilirler. Kişiler, en ufak bir uyarımda sanki deprem yeniden oluyormuşçasına, depremin ilk anındaki bedensel tepkileri yeniden gösterebilir. Buna, aşırı uyarılma diyoruz. Sanki o an yeniden oluyormuş gibi hissedebilirler. Odaklanmakta güçlükler yaşanabilir. Bunlar yaklaşık 1 ay devam eder” açıklamalarında bulundu.

Ölü bakış

Depremzedeler ve deprem bölgesindeki görevlilerde gözlemlenen psikolojik etkilere değinen Uzman Psikolog Gem, “Donma belirtileri yaşanabilir. Bu, özellikle arama-kurtarma çalışmalarında olanlarda görülür. Çünkü tehlike durumu söz konusu olduğunda 3 tepki veririz; savaşma, kaçma ve donma… Eğer gücünüz varsa o tehditle savaşırsınız, gücünüz yoksa ve kaçmaya fırsatınız varsa kaçarsınız, gücünüz yoksa ve kaçmaya da imkânınız yoksa donmaktan başka bir çare yoktur. Çünkü zihin, gördüğü görüntülerle baş edemediği için kendini otomatik olarak kapatır ve donarsınız. Fiziksel olarak da bir donma söz konusu olabilir, gözlerde ‘ölü bakış’ dediğimiz bakışı görürsünüz. Kişi aslında o an orada değildir. Biz şu anda sahaya giden bazı kişilerde ve orada bulunan depremzedelerde bunu görüyoruz. Bu, zihnin kendini koruma mekanizmasıdır. Bundan korkmayalım ama bu bize olayın ne kadar büyük olduğunu gösteren durumlardan da bir tanesi aslında… Bu nedenle kişilerde bu tepkileri görmemiz çok normal…” ifadelerini kullandı.

Medya diyeti şart

Süreci afet bölgesinden uzak ama basın ve sosyal medya aracılığıyla yakından takip edenler için uyarılarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Gem, şunları söyledi: “Kişi, travmatik yaşantıya doğrudan veya dolaylı şekilde maruz kalabilir. Yani kişiler travmatizasyona farklı şekillerde maruz kalabilir. Bunlardan biri yardım çalışmalarına giden kişiler ve süreci dışarıdan belli kanallar aracılığıyla öğrenen kişiler… Bunu bir çember olarak düşünürsek; çemberin tam ortasında doğrudan etkilenenler vardır, o çemberin hemen bir sonraki çemberinde yer alan hayatını kaybedenlerin yakınları vardır, o çemberin tam içerisinde yardım çalışmalarının içinde yer alan ekipler vardır. Bu kişiler aslında ikincil travma mağdurudurlar. Halkanın en dışında da genel toplum yer alır. Şu an herkes TV kanallarından veya sosyal medyadan olayları takip etmeye çalışıyor. Şu an hangi haber kanalına girseniz bu haberlerden kaçış yok. Sürekli biçimde bir yayın var. Bundan kaçmak çok da mümkün değil. Şu an herkes bilgi almaya çalışıyor ancak bu nedenle bu süreçte önerilen şey şu; öncelikle doğru ve güvenilir haber kaynaklarının takip edilmesi, ikincisi ise bir süre medya diyeti yapmak… Yoğun bir biçimde görüntülere, içeriklere ve haberlere maruz kalıyoruz. Bunlardan bir süre uzaklaşılmasında fayda var. Çünkü şu an uzaktan izleyenler de dahi duygusal etkiler başlamış durumda… Bunun sebepleri şu; biz empatik canlılarız ve o kişilerle empati kuruyoruz, ikincisi başka şehirde yaşıyordur, depreme maruz kalmamıştır ancak bölgeye gitmediği ve orada bir şey yapmadığı için kendini suçlu hissediyordur. Bir de daha öncesinde travması olan kişilerin travması tetiklenmiş olabilir. Medya ve sosyal medya eliyle bu sürece maruz kalma devam ederse bir süre sonra, orada depremi yaşayan kişiler gibi akut stres belirtileri gösterebilir. Endişe, aşırı uyarılma, gerginlik gibi benzer belirtileri gösterme ihtimalleri var. Kişinin illa ki haber alması gerekiyorsa günde yarım saat veya 1 saat haberleri izleyebilir ancak gündelik rutine dönmesi gerekir. Gündelik rutine dönmek, travma müdahalesinin en önemli parçasıdır. Tabi şu an da bu söylediğim çok zor ama olabildiğince uzaklaşmaya çalışmak iyi gelebilir.”

Temel ihtiyaç ilk koşul

Uzman Klinik Psikolog Gem, ‘Depremzedeler için psikolojik destek süreci ne zaman başlamalı?’ sorusuna şu yanıtı verdi: “Aslında bir afet anında psikologlar ne zaman müdahale etmeli sorusunun cevabı; sıfırıncı saatten itibaren… Ama bu, sahaya inip hemen terapi yapılsın demek değil. Öncelikle psikologlar alana gidip ihtiyaç tespiti yapar ve koordinasyon çalışması yapılır. Kimlerin psikolojik desteğe ihtiyacı var, ne düzeyde ihtiyaç var, öncelikle bunların tespitinin yapılması gerekir ve ilk iki hafta boyunca psikolojik müdahale yapılmaz. İki haftadan sonra psikolojik müdahalelerin başlaması gerekir. Ancak çok yoğun kayıplar var. Depremden kurtulanlar için öncelikle güvenli barınma ve temel ihtiyaçların sağlanması gerekiyor, ki kişiler sakinleşebilsin. Güvenli barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanmadan hiçbir şey yapılamaz. Deprem, bizim stabilizasyonumuzu bozar ve şu an stabilize olmaya ihtiyacımız var. O yüzden şu an temel ihtiyaçlar; ısınma, barınma, giyinme, yeme-içme önemli… Bunlar psikolojik iyi oluşun ilk koşulu…” 

Editör: Duygu Kaya