Avukat Deman Güler, Esad Hükümetinin devrilmesinin ardından Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşünün hukuki ve siyasi boyutunu İz Gazete’ye değerlendirmişti. Güler, Suriyeli sığınmacı meselesinin artık Türkiye’nin bir iç sorunu olduğunu, Suriye’de istikrar sağlanmadığı ve gerekli altyapı, üstyapı yatırımları gerçekleşmediği sürece sığınmacıların ülkelerine dönmeyeceğini düşündüğünü belirtmişti. Güler, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacı meselesini, “Bu artık Türkiye’nin iç problemidir” diye değerlendirerek, şöyle konuşmuştu: “Koruma statüsü kaldırıldığı anda bu insanların Türkiye’de kalmak için yasal dayanağı kalmaz. Bunlar direkt ‘kaçak’ statüsüne düşer ve yakalandıkları yerde ülkelerine gönderilebilirler. Irkçı, popülistler en başından beri ayakları yere basmayan bir siyaset, bir söylem ürettiler. ‘Otobüslere bindirip göndereceğiz’ söyleminin fiziken mümkün olmadığını en başından beri söylüyoruz. Bu kişilerin statülerini kaldırsanız bile bu insanların mevcut sistemde uluslararası korumaya başvurmasının önünde bir engel yok. Standart iltica prosedürünü Afganlar, İranlılar başvuruyor ve benim diyen 5-10 sene ülkede kalıyor. Bu işin politik bir tarafı var. En iyi ihtimalle Şam hükümetiyle bir anlaşma yapılır, güvenli geri dönüşün önündeki engeller kaldırılır. Tümü için bu uygulanabilir mi, mantıklı mı? Çok ihtimal vermiyorum. Tam sayısını kestiremediğimiz bu insanların büyük bir kısmının Türkiye’de kalacağını düşünüyorum. Suriyeli sorunu, artık Türkiye’nin iç problemidir.”

Avukat Güler İz Gazete'ye konuştu: Büyük bir Suriyeli göçü beklemiyorum Avukat Güler İz Gazete'ye konuştu: Büyük bir Suriyeli göçü beklemiyorum

CHP'li Akdemir'den tepki

Avukat Ali Deman Güler'in açıklamalarına tepki gösteren CHP Göç Politikaları Danışma Kurulu Üyesi Şener Akdemir, CHP’ye yönelik göç politikası eleştirilerine yanıt verdi. Akdemir, şu açıklamaları aktardı; "Suriye yönetimini 1961 itibariyle elinden tutan Baas Rejimi ve 1971'den 8 Aralık 2024'e kadar süre gelen Esad Ailesi yönetiminin hukuki ve siyasi varlığı ortadan kalkmıştır. Arap Baharı'yla birlikte bir çok ülkede yaşanan düşük ve yüksek yoğunluklu çatışmalardan dolayı insanlar yer değiştirmeye, göç etmeye mecbur bırakıldı. Mezhep çatışması olarak başlayan Suriye İç Savaşı, daha sonra selefi, cihatçı, ayrılıkçı terör örgütleri aracılığıyla vekalet savaşlarının verildiği bir hal aldı. Bu dönemde Suriye'den gerek şiddetli çatışma ve katliamlardan dolayı gerek Beşşar Esad yönetiminin baskısıyla ülkemize milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye geldi. 

Gazetenize ve başkaca gazetelere verdiği demeç ve röportajlarında bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu Göç Krizini ve Göç Politikalarını tümüyle CHP üzerinden değerlendiren partimizin Göç Politikasının eleştiren bunu yaparken iktidardan ziyade CHP’nin yaklaşımını eleştiren Ali Deman beyin bizi yeterince takip etmediğini düşünüyorum. Savaş dolayısıyla insanların sığınma talebini insani gerekçelerle kabul edebilirsiniz.  Göçün her ne maksatla olursa olsun gerek sığınmacı gerek düzensiz göçmen olarak sadece insani değil, güvenlik, ekonomi, sosyal, eğitim ve sağlık, toplumsal katılım boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sınırlarınızı hiçbir kritere tabi olmadan geçen sığınmacılara  "buyrun istediğiniz yere gidebilirsiniz" denildiğinde durumun insani boyutunun yanı sıra ülkenizin güvenliği bakımından da değerlendirilmesi gerektiği tartışmasızdır. Bu durumun hem gelenler hem de onları misafir edenler bakımından radikalleşmeye yol açabileceğini her iki tarafta da aşırı milliyetçi bir tutumun gelişebileceğini öngörmek gerekir.  Dolayısıyla konuyu sadece romantik ve insani bir bakış açısıyla değerlendirmek sizi “Mülteciler Türkiye’deki eşitlik ve özgürlük mücadelesinin asli unsurudur.” demeye sevk eder ki bu tek yanlı ve romantik bakış açısının sınırlarımızı geçerek gelen yüzbinlerce cihadist, selefi anlayışa sahip teröristleri de eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir unsuru olarak görme gibi bir açmaza sürükler.

“Türkiye'nin sorumluluğu artık hukuken bitti”

Esad Rejimi ve savaş durumu sona erdi. Dolayısıyla insani durum için, Türkiye'nin zaten bu kadar uzamaması gereken, sorumluluğu hukuken bitti. İnsani durumu ise göz ardı etmiyoruz Suriye’de durum hala stabil değil bu bakımdan hızlı bir geri dönüş beklemiyoruz ancak yukarıda saydığım kriterlere uygun ve elbette Türkiye’nin ulusal çıkarlarını önceleyen bir tutum içinde davranmamız gerektiği açıktır bizim de yaptığımız tam olarak budur. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in başkanlığını yaptığı Genel Başkan Yardımcımız ve İzmir Milletvekilimiz Sayın Murat Bakan'ın sevk ve idaresinde, multi disipliner ve inter disipliner şekilde çalışan Göç Politikaları Danışma Kurulumuz Suriye Sorununu bir çok boyutta ele alıyor. 

“Duygusal yaklaşıyor”

Av. Ali Deman Güler'in Genel Başkan Yardımcımız Sayın Murat Bakan'ın açıklamalarına eleştirel yaklaşmasının konuyu eksik ve biraz da duygusal ele almak olarak görüyorum. Ya da Murat Bakan'ın açıklamalarını okumadı. Sayın Murat Bakan ne diyor açıklamalarında; Suriyeli misafirlerin dönüşlerini engelleyen gerekçeler ortadan kalktığına göre dönüş geçici koruma statüsü kaldırılaın ve gidiş için bir süreç başlatılsın. Neyi içeriyor bu süreç, evlerini taşıyabilecekleri, kurdukları işleri tasfiye edebilecekleri, dönüş hazırlıklarını içeren gayet insani dönüş aşamalarını tarif ediyor. "Onlar dönsün ülkelerini, demokrasilerini kursunlar biz de onlara destek olalım" diyerek partimizin tavrını ortaya koyuyor. 

Yoksa Av. Ali Deman Güler'in de dediği gibi sadece insani boyuttan meseleyi ele alırsak kimseyi gönderemeyiz, kimse de gitmez. Yeryüzünde hiçbir ülke yoktur ki göç meselesini kuralsız ve ulusal çıkarları ve ülkenin geleceğini gözetmeden romantik bir tavırla karar versin.  Suriyeli ve diğer birçok göçmene ciddi bir ekonomi ayıran halkımız da yıllardır insani trajedi yaşıyor. Türkiye’de kendi yurttaşlarımızın bir varoluş problemi yaşadığı insanlarımızın açlıktan yoksulluktan yaşamına son verdiği bir ortamda Türkiye’de geçici koruma altında olan Suriye’lileri özgürlük ve eşitlik savaşçısı olarak görmeyi bırakıp Türkiye’nin sosyal güvenlik, sağlık, eğitim sistemlerine yarattığı mali yükün yanı sıra yaşanan ve yaşanabilecek toplumsal çatışmaları da göz önüne alarak elbette meselenin insani boyutunu göz ardı etmeden rasyonel kararlar vermek gerekir. 

Bizim beklentimiz iktidarın bu konuda hızla bir aksiyon planını devreye sokmasıdır. Suriye’lilerin geri dönüşünün planlanması ve makul sürede dönebilecekleri bir düzenleme yapılmalıdır.  Ayrıca geriye dönüş için Suriye’lileri teşvik edecek bir takım düzenlemeler i öneriyoruz. Burada doğan Suriye’lilere eğitim gibi konularda kolaylaştırıcı bir takım düzenlemeler geri dönüş yapanlara da teşvik edici bir takım vize ve çalışma izni kolaylığı gibi düzenlemeler yapılabilir. Biz Suriyelilerin, tüm toplumsal kesimleri kapsayan bir anayasa düzenlemesi ile birlikte yeni bir ülke inşa etmelerini ve ülkelerinde özgürce yaşamalarını arzu ediyoruz. Hem dönüşlerine destek olmak hem de döndüklerinde ülkelerini yeniden ayağa kaldırmalarına destek olmak istiyor bunu arzu ediyor bunu destekliyoruz.

Esad Rejimi ve savaş durumu sona erdi. Dolayısıyla  Türkiye'nin zaten bu kadar uzamaması gereken, sorumluluğu hukuken bitti. İnsani durumu ise göz ardı etmiyoruz Suriye’de durum hala stabil değil bu bakımdan hızlı bir geri dönüş beklemiyoruz ancak yukarıda saydığım kriterlere uygun ve elbette Türkiye’nin ulusal çıkarlarını önceleyen bir tutum içinde davranmamız gerektiği açıktır bizim de yaptığımız tam olarak budur."

Kaynak: HABER MERKEZİ