Bunlar yere düşse, bir avuç toprakla kalkma becerisi edinmiş çıkarcı, fırsatçı takımı, ötesi yok! Şu salgın belasını bile işlerine geldiği gibi kullanmayı öyle iyi biliyorlar ki… Söz konusu, Milli Bayramlar, Baro genel kurulları, hak arama yürüyüşleri vb. etkinlikler ise bir anda ‘hassasiyet’ gelişiyor; Covid akıllarına geliyor ve hop yasaklanıyor.
Ama iktidar gövde gösterisi yapacaksa, üç beş oy devşirmek için Ayasofya açma, miting yapma, çay fırlatma, parti genel kurulları düzenleme gibi işler için milyonların sağlığını tehlikeye atmakta beis yok. ‘Milis gücü’ haline getirildikleri anlaşılan Işid bayraklı Suriyelilerin protesto gösterileri ise bırakın salgın yayılma riskini iç barış riski bile taşımayan ‘masum’ işler! Eskiden ‘bir grup öfkeli genç’ denilen bu grup, iktidar yanlısı ‘şeker çocuklar’a dönüşmüş sanki!
Anlaşılan Covid, iktidar etkinliklerine veya yancısı eylemlere gayet ‘hoşgörülü’ oralara uğramıyor; ama hoşlanmadıkları her türlü etkinlik için Covid görev başında!
Şu geçen 18 yıl içinde adım adım Milli Bayramları değersizleştirme, Atatürk’ü görmezden gelme, hatta ağız dolusu hakaretlere sessiz kalma politikalarını uyguladılar. Gelinen noktada, artık ‘yasak’… Neymiş Covid varmış, Vali kutlayacakmış. Sanki Cumhuriyet Bayramı Vali için var! Bu bayramlar halkın, hepimizin. Belediyeleriyle, STK’larıyla, askerleriyle, okullarıyla, genciyle, yaşlısıyla… Caddeleri doldurduğumuz o görkemli kutlamaları bizden alıyorlar. ‘Covid bahane, yasak şahane’ anlayışına sessiz kalmaya devam edersek Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini yok etmeye devam ederler!
Elbette Atatürk’ten nefret ederler!
Bu yobazlar, bu din taciri siyasetçiler Atatürk’ten nefret ediyor ama toplumda yok edemedikleri Atatürk sevgisinden de bir o kadar korkuyor. Atatürk, o çok öykündükleri zavallı, perişan, ülkeyi dış güçlere peşkeş çeken son padişahlarıyla birlikte ‘hasta adam’ Osmanlı’yı tarihe gönderdi. Yeni Cumhuriyet, yönünü Batı’ya dönmüş ‘medeni bir ülke’ hedefiyle kuruldu.
Atatürk, tekke, tarikat ve zaviyeleri kapattı, yobazların başına balyoz gibi indi. Bu yobazlar ki, Osmanlı’nın son yıllarında yönetimde etkin olmuş, çöküşün nedeni gerici kafalardı. O dönemde ‘yeraltına’ inen dinci yobazlar yeniden etkin olmanın fırsatını bekledi. Atatürk’ün çok erken vefatı, sonrasında devrimlerin giderek sulandırılması, çok partili döneme geçişle din tacirlerinin başta Demokrat Parti olmak üzere siyasete sızması istedikleri ortamı yavaş yavaş sağladı. Siyaset yapanlar baktı ki din üzerinden oy almak çok kolay, giderek vites artırdı. Ve işte gelinen nokta! Siyasi partiler eliyle devleti ele geçirdiler, var mı ötesi? Bakanlık paylaşıyorlar! Atatürk’e alenen küfür, hakaret gırla, Cumhuriyet değerlerinin yerle bir edilmesi, tarikat, cemaat ne ararsan yobazların siyaseti devleti ele geçirmesi, darbe yapmaya kalkması… Evet, Atatürk’ten nefret ederler çünkü bilirler ki, O’nun hala yıkamadıkları görüşleri ve halk desteği kurmak istedikleri şeriat devleti önündeki en büyük engeldir. Ama bilsinler ki Atatürk ve Cumhuriyet, bu ülkenin gerçek ve tek kırmızıçizgisidir!