Utkucan Akkaş-Her an farklı deneyimlere açık, yeni öyküler anlattığınız, bambaşka karakterlere hayat verme özgürlüğüne sahip olduğunuz kaç meslek var? Oyunculuk, kişiye bu keyifli alanları açan yegane işlerden biri. Bir kere içine kapıldığınızda ise asla vazgeçemediklerinizden... Söyleşi serimizin 26’ncı konuğu olan Numan Aydın da ‘Sahne tozu’nu yuttuktan sonra bir daha iflah olmayanlardan… İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde son sezonda üç farklı oyunda rol alan Aydın ile kariyerini, İzmir Şehir Tiyatrolarını ve oyunculuğu konuştuk. Aydın, ‘Net olarak bildiğim şey; oyunculuğu çok seviyor olduğum’ diyor…
Numan Aydın kimdir? Oyunculuk kariyeri sizin için nasıl başladı?
Kocaeli doğumluyum. Üniversiteye kadar burada yaşadım. İlk olarak Kafkas Üniversitesi’nde eğitim aldım. Mezun olduktan sonra Derince Gümrüğü’nde çalışmaya başladım. Her gün belli bir rutin içinde olmak canımı sıkıyordu. Bu düşüncelerle boğuştuğum bir gün, sokakta kocaman bir Kocaeli Bölge Tiyatrosu tabelası gördüm. Lisede tiyatro deneyimim olmuştu. Gidip bir bakmak istedim. Girmem ile kursiyer olarak oraya kaydolmam bir oldu. Bir sene sonra ise konservatuvar sınavlarına hazırlanırken buldum kendimi. İkinci hazırlık yılımda Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarını kazandım.
Tiyatro ile ilk tanışmanız lise yıllarına dayanıyor o halde…
Evet, edebiyat öğretmenlerimiz Hatice Meriç ve Metin Çakır sayesinde tanıştım. Tiyatro koluna oyuncu arıyorlardı, ben de bir hevesle gitmek istedim. Orada bana, ‘Sevgi Çiçekleri’ isimli bir oyunda birkaç rol verdiler. Hala metni duruyor o oyunun bende. Lise yıllarında bu şekilde piyeslerde rol aldım. Böylelikle başlamış oldum.
Ailem için çok önemliydi
Peki ailenizde tiyatro ile ilgilenen, sizi buna teşvik eden kimse oldu mu?
Annemin mutfakta söylediği türküleri saymazsak ailemde sanat ile ilgilenen kimse yok. Ben de o kursa başlayana kadar konservatuvarın ne olduğunu bilmiyordum desem yeridir. Ama ailem bir şekilde sanatla aramda bir bağ olmasını istiyordu. Bu nedenle saz çalmayı öğrenmemi isterlerdi, çocukken elime bir bağlama verdiler. Bir süre onu çaldım, sonra sıkılıp gitar çalmak istediğimde ailem yine teşvik etti. Başka bir meslek yapmak istiyorum dediğim zaman da yine tüm imkanları ile yanımda oldular. Onlar için eğitim almam çok önemliydi, yolumu çizmem konusunda çok özgür bir alan bıraktılar bana.
Yine seçerim
İyi ki o ilanı görmüşüm ve tiyatronun içinde var olmuşum diyor musunuz?
İyi ki dediğim çok zaman var elbette. Çünkü mesleğimi çok seviyorum. ‘Gümrük müşavirliği mesleğime devam etse miydim acaba?’ dediğim zamanlar da oluyor, ‘İyi ki o ilanı gördüm’ dediğim zamanlar da oluyor. Hayatın bugün bize sundukları, ülkenin içinde olduğu durum ve bizim ona dahil olduğumuz yer ile alakalı fikirleri değişiyor insanın. Oyunculuk çok güzel bir meslek. Tekrar olsa yine aynı mesleği seçerim. Ama imkan olsa başka yerde, başka şekilde mi yapmak isterdim, bilmiyorum. Dediğim gibi, net olarak bildiğim şey; bu işi çok seviyor olduğum.
Geçmişte hangi projelerde izleme fırsatı buldu seyirci sizi, kariyeriniz nasıl seyretti?
Üniversite boyunca çeşitli projelerde yer alma fırsatı buldum. Henüz ikinci sınıfta hocamız Erhan Gökgücü’nün rejisörlüğünü yaptığı ‘Venedik Taciri’ adlı oyunun kadrosuna, ben ve bir sınıf arkadaşım seçildik. Sonrasında Yves Jamiaque’nin yazdığı ‘Ben Ödüyorum’ adlı oyunda rol aldım. Dolayısıyla üniversite boyunca Devlet Tiyatrosu’nda çalıştım. Çok güzel bir ortamı vardı Ankara Devlet Tiyatrosu’nun… Yine bu dönem sokak müzisyenliği yaptım. Üniversitenin ardından İzmit’e döndüm. Bir yıl boyunca burada hiçbir şey yapmadım diyebilirim. Daha sonra bir arkadaşım arayarak Volkan ve Bora Severcan’ın Tiyatro Sahnekarlar’a asistan aradığını söyledi. Böylelikle kendileriyle tanışma fırsatı buldum; iyi ki tanışmışım... Orada iki projede çalıştım. Sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’na girerek yine iki projede yer aldım. Daha sonra İstanbul’da birkaç dizide birkaç bölüm oynama fırsatı buldum. Ardından Oyun Atölyesi’nin ‘Woyzeck’ adlı oyununda bir sezon, oyuncu olarak çalıştım. İstanbul’da olduğum süre içinde Dijitürk ve İmaj Seslendirme çatısı altında dublaj yaptım. Başka birkaç firma için daha bu işi sürdürdüm, güzel insanlarla çalışma fırsatı buldum. İzmit’te merkez ilçe belediyesinde kent tiyatrosu kurulma ihtimali doğdu. Burada 6 ay kadar çalıştım ancak süreç istediğim gibi ilerlemedi ve o sayfa kapanmış oldu. Ardından da pandemi süreci başladı.
Keşke diyecektim
İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na gelişiniz nasıl oldu? Nasıl karar verdiniz İzmir’de yaşamaya…
Pandemi sürecinde herkes gibi ben de bir, bir buçuk sene evde oturdum. Farklı işler yapabilir miyim diye düşünürken İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın sınav açtığını duyunca durduğumu hatırlıyorum. O an, bu kurumun sınavına girmezsem hayatım boyunca ‘keşke’ diyeceğimi düşündüm. Sonuç ne olursa olsun denemem gerekiyordu. Düşünsenize İzmir’de olacaksınız ve böyle bir tiyatronun kuruluşunda yer alacaksınız. Bunlar çok kıymetliydi. Gelip sınava girdim ve kazandım. İyi ki de bu kurumun çatısı altındayım.
İlk o kursiyer ilanını gördüğünüz andan bugüne kadar baktığınızda sizin için önemli yol ayrımları neler oldu? İyi ki dediğiniz başka şeyler var mı?
Lisedeki hocalarım olan Hatice Meriç ve Metin Çakır’a ve DT sanatçısı Hüseyin Baylan ağabeye teşekkür etmek isterim. İyi ki bana yer verdiler orada. Bu üç kişi benim tiyatroyu sevmemde en önemli etken oldu... Diğer bir yol ayrımım ise konservatuvar sınavına hazırlanırken oldu. Kocaeli Şehir Tiyatrosu oyuncusu Zeliha Çetinkaya’nın bana yaptığı tırnak içinde söylemem gerekirse motivasyon konuşması, bir yol ayrımıydı; iyi ki yapmış… Ve tabii ki İzmir Şehir Tiyatroları sınav ilanı... Bunlar kariyerimin ciddi mihenk taşları oldu diyebilirim. Bu süreçlerde yanımda olan herkese teşekkür etmek isterim. Yine Şehir Tiyatroları’nın kuran ve başarıyla yoluna devam etmesi için emek veren herkese elbette…
İlk günkü gibi...
Sahneye çıkmak bir oyuncu olarak size nasıl hissettiriyor? İlk sahneye çıktığınızda hissettiklerinizle bugün hissettikleriniz arasında fark var mı?
Ben hala ilk günkü gibi hissediyor, heyecanlanıyorum. Sahne çok anda yaşadığınız bir yer. Her an her şey değişebilir, bir aksaklık yaşanabilir, oyun size gündeme ve duruma göre şekil alma alanı açıyor olabilir. Bu mesleğin kendisi zaten heyecana çok açık.
Bu yol gurur verici
İzmir Şehir Tiyatroları ikinci sezonunu tamamladı. Bu sezon sizin için de çok yoğun geçti, yeni çıkan üç yetişkin oyununda da sahne aldınız… İzBBŞT’nin son sezonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sezonu, şükürler olsun ki kapalı gişe kapattık. Tek sahnesi ve 37 oyuncusu olan bir kurumun bir sezonda dört yeni oyun çıkarması ve repertuvarındaki sekiz oyunu da kapalı gişe oynaması büyük bir başarı. Şu anda neredeyse hazır olan bir oyunumuz daha var. Oyunlarımızı da nitelikli çıkardık. Harika seyirci tepkileri ve farklı organizasyonlarda adaylıklar, ödüller kazandık. Güzel bir sezon geçirdik. Henüz iki yaşındaki kurumumuzun kat ettiği bu yolun çok gurur verici, kıymetli olduğunu düşünüyorum. Benim açımdan da sizin söylediğiniz gibi yoğun ve güzel bir sezondu. Üç farklı oyunda yer almak bir oyuncu için çok değerli. Örneğin üst üste, bir hafta ‘Benim Naçiz Vücudum’, bir hafta ‘Bahar Noktası’, sonraki hafta ise ‘3 Nalla 1 At’ oyununda sahneye çıktığım oluyor. Ben bu üç oyunda ‘Çingene, Gürcü ve Ermeni’ karakterleri canlandırıyorum. Dolayısıyla ağız yaparak oynuyorum. Tabii bu deneyim bana çok şey katıyor. Seyircinin, sahnede gösterdiğim performansa verdikleri reaksiyon gururumu okşuyor. En büyük ödül de bu biz oyuncular için…
Son olarak ‘3 Nalla 1 At’ oyununda canlandırdığınız ‘Çingene’ rolüyle, iki farklı yarışmada çeşitli ödüllere aday gösterildiniz… Role hazırlanırken böyle bir ilgi çekeceğinizi düşünüyor muydunuz?
Role hazırlanırken bu tür şeyleri pek düşünmezsiniz. Mesleğini saygıyla yapan her insanın düşündüğü şey, işini hakkıyla yapmaktır. Benim de role hazırlanırken aklımda olan tek şey işimi hakkıyla yapmaktı. Elimden geleni yaptığımı düşünüyorum. Bunun karşılığı olarak da önce seyircinin sonra birtakım değerli ödüllerin seçici jürilerinin dikkatini çekmiş olmak mutluluk verici.
Numan Aydın'ın enleri
Tiyatroya dair en büyük hayaliniz nedir?
Türkiye için öncelikli hayalim tüm sanat emekçilerinin emeğinin karşılığını tümüyle alabildiği, gönül rahatlığıyla işini yapabildiği bir ortam oluşmasıdır.
Bugüne kadar oynadıklarınız arasında en sevdiğiniz rol ya da oyun hangisi oldu?
Bir sürü parametresi var bunun tabii ki. Sanıyorum ‘Sevgi Çiçekleri’ndeki ‘baba’ rolüm ve ‘Ben Ödüyorum’ oyunundaki ‘Paulo’yu sayabilirim. Çok güzel kadrolarla, güzel zamanlar geçirdim…
Oynamadığınız ancak oynamayı en çok isteyeceğiniz oyun hangisi?
‘Domuz Ahırı’nda, ‘Küheylan’da, ‘Macbeth’te, ‘Othello’da oynamak isterim. Çok fazla oyun var yer almak istediğim, şimdilik ilk aklıma gelenler bunlar…
Birlikte oynamayı en çok isteyeceğiniz oyuncu kimdir?
Mesleğin düsturunu kendine ilke edinmiş herkesle çalışmak isterim.
Tiyatroya veya yaşama dair en çok ilham aldığınız isim kimdir?
Türkiye’de tiyatronun bugünlere gelmesine emeğini, zamanını harcamış ve hatta ömrünü adamış herkes benim için ilham kaynağıdır.