Taliban zulmünden korkup kaçmaya çalışanları çok iyi analiz etmek lazım, bunların Türkiye’de yayınlanan resimlerine göz attığımızda, hepsinin sportmen, asker ve gerilla kılıklı genç insanlar olduğunu görüyoruz. Yanlarında yaşlı, kadın, çoluk çocuk yok. Belli ki bunlar emperyalist Amerika’nın yıllar boyunca Afganistan’da kendi çıkarları doğrultusunda kullanmış olduğu karşıt güçler, teröristler, Afganistan’da ne yaptıkları belli olmayan bir takım paramiliter unsurlar.

Amerika bu insanları alması konusunda birçok Arap ülkesi ile müzakereler yaptı ama hiçbir ülke bu tehlikeli grubu kendi ülkesine kabul etmedi. İhale ise Türkiye’ye kaldı. Amerika’ya yaranmaya, Amerika Başkanı Biden‘ın gönlünü almaya çalışan Türkiye yönetimi bu güvensiz ve ne oldukları belli olmayan Afgan grupları NATO toplantısının hemen ardından toplu halde Türkiye’ye getirdi. Getirmekle kalmadılar “Taliban ile aramızda görüş birlikteliği var” dediler.

 “Taliban” denilen insanlık ile ilgisi olmayan azılı radikal insanlık düşmanı katiller 2012 yılında 15 yaşındaki Malala’yı öğrenci otobüsünden indirip, beynine kurşun sıkmışlar, mucize eseri hayatta kalan genç kız 2014 Nobel Barış ödülüne layık görülmüştü.

Atatürk Türkiyesi’nin “Taliban” denilen alçaklarla nasıl bir ortak alanı olur, inanılır gibi değil.


Afganistan kaynaklı bu göç sürecine dikkat ederseniz, iktidar tamamen suskun. Türkiye sınırları çok yüksek güvenlik önlemleri ile korunmaktadır. Teröristlerin sınır ihlallerini önlemek için TCK bu sınırları çok yüksek güvenlikli karakollar, gözlem istasyonları, radarlar, gece görüş aygıtları, İHA’lar ile donatmıştır. Çok sıkı korunan doğu ve güney sınırlarımızdan güvenlik güçlerinin haberi olmadan kimse ellini-kolunu sallayarak Türkiye’ye giremez. Ama yönetim bu konuda en ufak bir açıklama vermiyor. Her iki durumda da rezalet, “Kaçak girmişler” deseler, “neden sınırları korumuyorsun” diyecekler, yok “biz izin verdik” deseler, “Hangi hakla, sen teröristleri ABD işbirlikçilerini bu ülkeye sokarsın” diyecekler.

En iyisi “millet nasılsa unutur” deyip suskunluğa bürünmek..

Ne olduğu, kim oldukları bilinmeyen binlerce paramiliter Afganlının hudutlarımızı geçerek tüm Türkiye’yeye dağılmaları ve arazi olmaları hükümetin bilgisi dışında gerçekleşen bir olay değildir. Afganistan’ın Amerikan işgaline çanak tutan, kendi yurttaşlarıyla savaşmış ve belki de binlerce Afgan’ı öldürmüş olabilecek bu “Amerikan işbirlikçilerini” Türkiye’ye kabul etmek tek bir kişinin kararı olmamalıdır. Bu ülkede ismen de olsa hala bir TBMM var. Türkiye halkın yüzde 85’i yeni mülteci akımına karşıdır.

Ülkemize yeni intikal eden Afganlı göçmenlerin göç sürecini Afganistan’daki Amerikan Konsolosluğu organize ediyor. Ocak ayından beri Afganistan’ı boşaltacağı belli olan ABD kendi işbirlikçilerine gidebileceği ülkeler bulma arayışı içindeydi. Katar, BAE gibi ülkeler bu kaçakları kabul etmedi. Sonuçta ABD’ye karşı eli zayıf olan politikacılarımızın kişisel kararları ile bu tehlikeli göç grubunun bilinçli bir şekilde Türkiye yollandığı aşikardır.

Basına düşen görüntüler, sağduyu sahibi herkese AKP iktidarının gerçek maksadını sorgulatıyor.

Ülkenin kontrolsüz bir göç ile tehlikeli bir duruma sokulması ile insanların canlarını kurtarmak için savaştan kaçarak ülkemize gelmeleri farklı olgulardır.
Türkiyenin aydınlarına düşen görev ise, iki farklı süreci birbirinden ayırmak ve yabancı düşmanlığını, ırkçılığı destekleyecek sert dil ve eylemlerden kaçınmalarıdır..