Gelecek kaygısı ve hayat pahalılığı insanları bireysel çözümlerini üretmeye zorluyor. Gelecek kaygısı kadın emekçileri daha fazla ek iş yapmaya yöneltiyor.
Krizin yükünü kimin çektiği sorusunun, yani yaşam koşullarının bozulması ve zorlaşması açısından bakıldığında krizin maliyetine kimin katlandığı sorusunun kuşkusuz sınıfsal bir yanıtı var. Zira emeğiyle yaşayan, sabit gelirliler açısından ekonomik krizin en hafif atlatılması halinde dahi enflasyon karşısında gelirlerin erimesi ve alım güçlerinin düşmesi anlamına geliyor.
Kadınlar hane gelirinde düşüş nedeniyle, aile bütçesine katkı amacıyla ya da ailenin geçimini sağlamak için iş gücüne katılırlar. Bu durum, yazında ek işçi kavramıyla açıklanır.
Kadınlar artan işsizlik ile beraber iş bulma ümitlerini kaybederek iş aramayı bırakır, hane refahının korunması için önemi artan ev içi ücretsiz çalışma sorumluluklarına geri dönerler. Cinsiyetçi işbölümü nedeniyle, kadınlar hem işte hem de evde, çifte çalışma yükü altındadır. Erişilebilir bakım hizmetlerinin bulunmaması, işsizlik sigortası uygulamasının yetersizliği gibi nedenlerle kadınların uzun süre iş aramayı sürdürmeleri güçtür. İş bulma ümidini erkeklere göre daha çabuk kaybederek hane gelirinin düşmesiyle artan ev içi iş yüküne yönelmekte ve ücretli çalışmak istemelerine karşın işgücünün dışına düşerek resmi işsizlik rakamlarının dışına düşmektedirler. İş aramayı bırakmakla birlikte iş olsa çalışmak isteyenler yazında ümidi kırık işçiler olarak tarif edilir.
Karma işyerlerinde, erkek egemen bakış açısının da etkisiyle “ev geçindiren” erkeğin işine son vermenin daha zor kabul edilmesi, kadınların daha kolay gözden çıkarılmasını sıklıkla beraberinde getirir. Kadınların görece daha az deneyimli olması, niteliksiz işgücü olarak kullanılmasının yaygın olması, kriz dönemlerinde işten çıkarılıp genişleme dönemlerinde yeniden işe alınabilecek bir işgücü rezervi gibi kullanılmalarına neden olur.
Kadınların haftalık çalışma saatleri artmıştır. Kriz sonrasında ise erkeklerin çalışma saatleri hızla artarak kadınların çalışma saatinin 2.5 katına ulaşmıştır. Kadın istihdamı artmakla beraber kadınlarda erkeklerden farklı olarak kısa çalışmanın payı da artmıştır. Bu durum iş paylaşımı gibi istihdamı koruyan ama eksik istihdam koşullarında çalışmak anlamına gelen uygulamaların erkeklerde aynı oranda uygulanmadığına işaret etmektedir.
Ekonomik kriz ile beraber kişiler iş konumlarını ve çalışma koşullarını korusalar bile artan enflasyon, kamu harcamalarındaki daralma ve artan vergi yükü sonucu hane geliri düşer. Gelir dağılımının bozuk olduğu, Türkiye gibi ülkelerde ise bu ancak ve hatta büyük oranda borç çevirerek geçinilen aylığın artık hanenin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemesini beraberinde getirir. Tam da bu noktada ekonomik krizin emekçilerin yoksullaştırılma politikalarına denk gelmesinden kaynaklı kadınların ev yerine iş hayatını tercih etmesine neden olmuştur. Ataerkil toplumlardan kalma “eşimi çalıştırmam” diyen erkek egemen zihniyetinin kriz vesilesiyle ayakta kalabilmek için çeşitli iş kollarında ya da branşlarda eşlerini çalıştırması için( bir çıkar yol) bulmak adına “ben eşimi çalıştırmam”ın önüne geçmiştir.
Sosyal yardımların düzenlenme biçimi AKP iktidarının kendi siyasal ihtiyaçları yönünde kullandığı önemli araçlardan biri olageldi. Sosyal yardıma en çok başvuran, yardıma bağımlı hale getirilen kesimlerin başında ise kadınlar geliyor. Bu nedenle sosyal yardım politikası, kadınlarla birebir ilgili. Sosyal hizmetlerin sosyal yardımlara indirgenmesi, sosyal yardım verilen miktarın fazlalığı ile övünme ve bu yardımları oya çevirme çabası sıkça üzerinde durduğumuz yönlerdendi. Şimdi ise ekonomik krizle birlikte kısıtlama yapılacak alanlardan birinin de bu yardımların olacağı görülüyor. Hazine ve maliye bakanlığının verileri sosyal yardımlardaki mevcut kesintiyi gösteriyor, bundan sonrasına dair de kesintinin nasıl devam edeceğine dair fikir veriyor: Hane halkına yapılan karşılıksız yardımlar ağustos ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre 1 buçuk milyar TL’den fazla azaldı. En yüksek kesinti %98’lik azalma ile yiyecek amaçlı yardımlarda, %75’lik azalma ile sağlık yardımında olmuştur.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ekonomisi büyümemiş, az gelişmiş ülkeler arasında çalışma koşullarının da (istihdam stratejisinde de belirtildiği gibi) yarı zamanlı çalışma, tam zamanlı çalışma, evde çalışma, uzaktan çalışma, esnek çalışma gibi çalışma koşullarındaki değişkenlikler ve kayıt dışılık ibarelerini de göz önüne aldığımızda önümüzdeki süreçte ekonomi ve sosyal gelişmelerin ışığında kadınların çalışma hayatında daha fazla rol alacağı bir gerçekliktir.
Veri kaynağı; Dr. Öğr. Üyesi Özge İzdeş