Bilmem kaçıydı.
Gece,
Bir iskele üzerinde,
Soğuk rüzgarın sayfaları eskittiği,
Bir kitap gibi akıyordu zaman.
Senin yıldızının karar almasına,
Yani;
Venüs ile Jüpiter’in yan yana gelmesine,
Henüz otuz yılı vardı.
Otuz yılı vardı sindirilen kararsızlığın.
Oysa bu dünya;
Kendi kararsızlık deryalar içinde,
Başkalarının karar havuzlarını doldurma yeriydi.
Ve sana dikilmişti;
Rengin,
Irkın,
İnancın.
Enlemin ve boylamın.
Üstelik bunlar;
Yasalar,
Silahlar,
Mayınlar,
Su gibi akmaya hazır kanlar
Ve dikenli tel örgütleriyle sıkı sıkıya bağlıdırlar.
Çıplaklığını unutturmuşlardı,
Giyindirdikleri rengarenk kıyafetlerle.
İklimlerden sadece bahar varmışcasına,
Özgürlüğü öğrettiler.
Sonra koştu bebekler,
Tenlerini eriten bombaların sıcağına.
Dünya çocuklara satılan
Oyuncak silahların akıttığı kan içinde,
Cirit atan milyarlarca aşığı besliyordu.
Daha katil çocukları doğurmak için.
Bir afyon gibi satıldı aşk,
Çarşıda, pazarda, ağaçta.
Senin görevin birkaç aşık yaratıp,
Aşık olmaktı ki zaten düzen böyle işliyordu.
Ve sen sonuna kadar hep haklıydın.
Artık ortada avazın çıktığı kadar bağırarak,
Ağlayabileceğin bir kıç ağrın yoktu.
Alıştın.