Torbalı Ovası’ndaki çevre mücadelesi İzmir’de düzenlenen 5. İzmir Kitap Fuarı kapsamında, Uzun Havuz Sahnesi’nde Yeni İnsan Yayınevi’nin düzenlediği “Yerel Mücadele ve Yeşil Politikalar” başlıklı bir söyleşide yankılandı.

Torbalı’nın Çapak Köyü’nde tarım arazileri üzerine kurulan ruhsatsız fabrikaların doğaya ve insan sağlığına verdiği zararlar, İzmir’de düzenlenen ekolojik adalet forumunda gündeme taşındı. Çapak köylüleri adına konuşan Nebi Uyar, “Vatandaş kendi parasıyla pazardan aldığı sebzeyle zehir yiyor” diyerek duruma tepki gösterdi.

Etkinlikte, çevre hukukçusu Arif Cangı ve doğa savunucuları, verimli tarım alanlarının sanayiye açılmasının gıda güvenliğini tehdit ettiğine dikkat çekti. Uyar, Çayırlı Ovası’ndaki toprakların kimyasal atıklarla nasıl kirlendiğini belgeleriyle anlatırken, forumun katılımcıları yerel yönetimlere ve ilgili kurumlara harekete geçme çağrısı yaptı.

Sesini duyurmaya çalışıyor

5. İzmir Kitap Fuarı kapsamında, Uzun Havuz Sahnesi’nde Yeni İnsan Yayınevi’nin düzenlediği “Yerel Mücadele ve Yeşil Politikalar” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşinin konukları arasında Tarım-Sen’den Tuğçe Kızıldemir, çevre hukuku alanında yaklaşık 32 yıldır çalışan Avukat Arif Ali Cangı ve Torbalı Çapak Köyü’nden çiftçi Nebi Uyar yer aldı.

Etkinlikte, çevreye zarar veren uygulamalara karşı verilen yerel mücadeleler mercek altına alındı. Özellikle Nebi Uyar’ın, köyünde faaliyet gösteren ve çevreye zarar verdiğini iddia ettiği bir fabrikaya karşı yürüttüğü bireysel mücadelesi dikkat çekti. Uyar, yaşadığı sorunları önce yerel yöneticilere, ardından Çevre Bakanlığı ve CİMER’e kadar taşıyarak sesini duyurmaya çalıştığını belirtti.

Kömürden çıkış için tarih verilmemesiyle eleştiriliyor: CHP’li Gürer’den kapsamlı İklim Kanunu çağrısı Kömürden çıkış için tarih verilmemesiyle eleştiriliyor: CHP’li Gürer’den kapsamlı İklim Kanunu çağrısı

Söyleşi sırasında Tire Belevi ve Torbalı Çapak Köyü’nde yürütülen çevre mücadeleleri de örnek olarak paylaşıldı. Konuşmacılar, Türkiye’nin birçok yerinde benzer sorunlar yaşandığını ve yerel mücadelelerin görünürlüğe, dayanışmaya ve kamuoyunun desteğine ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

Çayırlı Köylüleri topraklarına sahip çıkıyor

Söyleşide ilk sözü alan Tarım-Sen temsilcisi Tuğçe Kızıldemir, Belevi Çayırlı köylülerinin selamını ileterek konuşmasına başladı. Köylülerin, tapulu arazilerinde yapılan kesimlere ve mülkiyet haklarının engellenmesine karşı direnişini aktaran Kızıldemir, “Köylüler, doğasına geleceğine, nefesine sahip çıkıyor,” dedi.

Kızıldemir, köylülerin duygusal ancak kararlı bir mücadele yürüttüğünü, hiçbir resmi kararın dinlenmediğini ve kesimlerin durdurulmadığını belirtti. “Köylüler, zeytin ve incir ağaçlarına, geçim kaynaklarına, çocuklarına bırakacakları mirasa ve İzmir’in nefesi olan doğaya sahip çıkıyor,” ifadelerini kullandı.

Kamuoyu desteğine duyulan ihtiyacın altını çizen Kızıldemir, köylülerin seslerinin daha fazla duyulmasını istediklerini, ancak İzmir’de bunun kolay olmadığını düşündüklerini de aktardı. “Şu an kesimler durmuş durumda ama mücadele tapulu araziler üzerinden devam edecek,” diyerek dayanışma çağrısında bulundu.

“Tarım Alanında Kaçak Sanayi”

Torbalı Çapak Köyü’nde çiftçilik yapan Nebi Uyar, söyleşide duygusal ama kararlı bir şekilde yaşadığı çevre tahribatını aktardı. Uyar, tapulu tarım arazilerinin üzerine kaçak sanayi tesisleri kurulduğunu, bu fabrikaların ruhsatsız olmasına rağmen faaliyet göstermeye devam ettiğini belirtti. “Ben bu verimli arazide bir yılda dört kez mahsul kaldırdım. Şimdi ise bu topraklara çimento bacaları, plastik fabrikaları, parke taşı üretim tesisleri kuruldu,” diyerek yaşadığı dönüşüme isyan etti.

Uyar, çeşitli analiz raporları ve resmi belgelerle defalarca şikâyetçi olduğunu ancak sonuç alamadığını dile getirdi. “Çevre Şehircilik Bakanlığı 2023’te fabrikayı kapattı, üç gün sonra yeniden açıldı. Mühür kırılıyor, çalışmaya devam ediyorlar. Savcılığa gidin diyorlar ama devlet kurumu bile görevini yapamazken, ben ne yapabilirim?” diyerek çaresizliğini ifade etti.

Yeraltı sularının sanayi tesislerinde kullanıldığını, bölgenin kanalizasyon ve içme suyu altyapısı bulunmadığını, tarımsal sulama için su bulamayan köylünün ise susuz kaldığını vurguladı. “150 dönümden fazla arazi şu an ekilemez halde. Benim kendi ağaçlarım, kayısılarım, eriklerim kurudu. Tozdan dolayı meyve yiyemez hale geldik,” dedi.

Elindeki örneklerle defalarca yetkililere başvurduğunu, ancak “bizim yetki alanımız değil” cevabıyla karşılaştığını söyleyen Uyar, devlet kurumlarının sorumluluk almamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. “Ben burada hayvancılık yapıyorum, tozlu samanı hayvan yiyor, o hayvanın eti kesilip vatandaşa satılıyor. Vatandaş ne yediğini bilmiyor, Torbalı Belediyesi zabıtası sağ olsun her gün 3-4 kez burada, denetim yapıyor, görevini yapıyor, çözüm yok” dedi.

Sözlerinin sonunda, bu fabrikaların arkasında kimlerin olduğuna dair şüphelerini dile getiren Uyar, “Kimse taşın altına elini koymuyor. Arkasında bürokratlar mı var, milletvekilleri mi, bilmiyorum. Ama bu düzen böyle gitmemeli,

“Vatandaş parasıyla zehir yiyor”

Torbalı Ovası’nda tarım arazilerinin tam ortasına kurulan ruhsatsız sanayi tesisleri, sadece doğayı değil halk sağlığını da tehdit ediyor. Yeraltı suyuyla çalışan, kanalizasyon ve şebeke suyu olmayan bu fabrikalar, tarımsal sulamada kullanılacak su kaynaklarını tüketiyorken, toprağı ve havayı da kirletiyor. Ben burada hayvancılık yapıyorum. Hayvanlar bu havayı soluyor, samanı tozla kaplanıyor. O tozlu sütü ben mi içiyorum? Hayır, vatandaş içiyor. Arazimin hemen ilersinde pırasa tarlaları var. Erzurum’daki, Van’daki vatandaş da bu sütü, bu pırasayı alıp yiyor ama nereden geldiğini bilmiyor. Vatandaş kendi parasıyla zehir yiyor” diyerek kamuoyunu duyarlılığa çağırdı.

“Vali Bey İzin Verdi” İddiası

Nebi Uyar, yaşadığı çaresizliği şöyle anlattı: “Bir bürokrata gittim, fabrikadan rahatsız olduğumu söyledim. ‘Abi sorma’ dedi, özür diledi. Fabrika sahibinin vali beyle görüştüğünü, valinin de bir yıl izin verdiğini söyledi. Sonra beni bir bürokrat aradı ve ‘Burası zehir saçıyor ama vali bey buna bir yıl mühlet verdi, sen de idare et’ dedi. Peki ben bu zehiri nasıl idare edeyim?” diyen Uyar, ruhsatsız ve halkı rahatsız eden bir fabrikanın bu şekilde korunmasına isyan etti. Bürokrat, konuyu basın müdürüne devredip, “Yeni gelecek arkadaşa durumu anlatın, o ilgilensin” diyerek süreci kapattı. Ancak değişen hiçbir şey olmadı; fabrika çalışmaya devam etti.

Torbalı Ovası Çığlık Atıyor, Duyan Var mı?

Çevre hukuku alanında uzun yıllardır mücadele eden Avukat Arif Ali Cangı, söyleşide yaptığı konuşmada gıda krizinin kapıya dayandığı bir dönemde verimli tarım arazilerinin sanayiye açılmasının büyük bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. “Torbalı’nın havası şu anda mahvolmuş durumda” diyen Cangı, Nebi Uyar’ın tanıklıklarının ve verdiği mücadelenin bir çığlık olduğunu, bu çığlığın başta yerel yönetimler olmak üzere herkes tarafından duyulması gerektiğini belirtti.

Torbalı Ovası’nda yetişen meyve ve sebzelerin üzerine kapı-pencere fabrikasından yayılan plastik tozlarının, parke taşı üretiminden çıkan çimento tozlarının çöktüğünü ve bu durumun halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğunu ifade eden Cangı, bu yaşananların yalnızca Torbalı’ya değil, tüm insanlığa ait bir kriz olduğunun altını çizdi.

“Eğer yerel yönetimler gerçekten farklı olduklarını ve muhalif olduklarını iddia ediyorlarsa, bu soruna çözüm bulmak zorundalar” diyen Cangı, iklim krizinin yanı sıra gıda krizinin ve çoklu krizlerin yaşandığı bu dönemde, politikaların, hukukun, ekonominin ve yaşam biçimlerinin ekolojik temelde yeniden şekillendirilmesi gerektiğini söyledi.

COVID-19 pandemisine atıf yapan Cangı, doğaya yapılan her müdahalenin, yaban hayatıyla temasın insanlık için yeni felaketler yaratabileceğini hatırlattı. “İnsan türü, diğer türlerle birlikte var olabilir. Ekosistem bir bütündür ve biz bu bütünün bir parçasıyız. Yeşil politikalar işte tam da bu yüzden yaşamsal bir zorunluluktur” diyerek sözlerini tamamladı.

“Bu zehir hepimize bulaşıyor”

Söyleşi sonunda İz Gazete’ye başvurularını ve yaşadıkları çaresizliği belgeleriyle anlatan Çapak köylüleri, dilekçeler, toz kaplı yol görüntüleri ve kurumlara sunulan raporlarla geldiler. Tarım İlçe Müdürlüğü’nden “bizim yetki alanımız değil”, Çevre Şehircilik Bakanlığı’ndan ise “incelemede” yanıtları aldıklarını söyleyen köylüler, bu sessizliğe isyan ediyor. Yeraltı suyu kullanılan, kanalizasyonu olmayan ruhsatsız sanayilerin tarımı ve sağlığı tehdit ettiğini dile getiren yurttaşlar, artık daha fazla göz yumulmamasını istiyor. “Hayvanlarımız bu havayı soluyor, insanlar bu tozlu sebzeleri yiyor. Bu zehir sadece bize değil, herkese bulaşıyor” diyerek yetkililere çağrı yapıyorlar: “Toprağımıza, suyumuza, geleceğimize sahip çıkın. Daha fazla geç kalmadan.”

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ