Ülkenin emekçi sınıfına; “borçlanmak için gerekli olan şartları yerine getirebilirseniz tüketmek için sizleri kutsayabilirim” mesajlarını gaddarca verip, neoliberal politikalar ile tasarlanarak oluşturulmuş tüketim toplumunun sahip olduğu ıphone telefonu veya bilmem kaç binlik traktörü üzerinden siyasi akıl tutulması sendromuna yakalanmak ciddi bir ruh sağlığı problemi olsa gerek.
Bu topraklarda oluşturulan tüketim bağımlılığının seviyesi her geçen gün artmakla birlikte, insanların çaresizliği de gün be gün dibe doğru zirve yapmaktadır. Görevleri vatandaşın yaşamış olduğu bu zor durumun bir çözümünü bulmak olan sorumluların meydanlarda caka satmaları, sorumsuzca şımarıklık yapmaları, bu güne kadar onları bulundukları yere getiren toplum nezdinde de değerlendirilmektedir.
Unutulmamalıdır ki bu ülke 5’ten büyüktür.
Ülkede yaşanan zam fırtınalarının çökerttiği emekçi kesim üzerindeki kısıtlı kaynakları tüketip, toplayıp götürüp beşli çetenin borçlarının ödenmesi için büyük ve ucuz krediler verilmesi. Üstelik Cumhuriyet’in zor şartlar altında kurduğu kamu iktisadi teşebbüsleri de özelleştirerek bu çeteye pay edilmesi, ülkenin bir fiil her yerinin betona dönüştürülmesi, her dağın başına bir maden koyup ülkeyi parsel parsel altın tepsi ile mevzu bahis şirketlere sunulması, her dereye bir HES, her tepeye bir RES, her verimli ovaya bir JES yapılsa gene iyi onlarca, yüzlercesinin hiçbir yasa gözetmeksizin hunharca “al ye” denilmesi, yollara, köprülerle, hava alanlarına garanti geçiş ücretleri verilip şirketlerin ihya edilmesi bu güne kadar sizleri bulunduğunuz yere getiren toplum nezdinde de değerlendirilmektedir.
Mevcut krizin bildiğiniz tek çıkışı bu güzide şirketlere tekrar, yepyeni gıcır gıcır bir 128 milyar dolar vermek olacak lakin artık o da yok. Geçmişte olduğu gibi özelleştirme yapsak, bir şeyler satsak, geçinsek azıcık diyeceğiz de, o da bitti. Şimdi erken seçime doğru freni patlamış kamyonu kontrollü bir şekilde durdurmak gerekiyor ya tek bir yolu var bunun. Kırk haramilerin mağarasına “açıl susam, açıl” deyip girmek. Şu burjuva sınıfına da bir el atın bre getirip, bozdursunlar dolarları. TL’de tutsunlar azıcık.
Çekin ellerinizi milletin delik cebinden artık. Yılbaşından bu yana bir gübreye 31 kere zam gelir mi ya? Memlekette sabit kalan tek şey işçinin emekçinin alın teri. Her şeye defalarca zam geliyor lakin işçinin emeklinin memurun maaşı aynı. Hayvan yemine gelen zammın haddi hesabı yok fakat çiftçinin süt fiyatı sabit.
Anadolu’da çok güzel sözler var bu halimizi özetleyen;
Ne ekersen onu biçersin.
Sakla samanı gelir zamanı.
Darlıkta dirlik olamaz.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.
(Durumumuz boktan bir hal aldığı için bu Atasözü en sevdiğim)
G*tüyle inatlaşan, donuna sıçar.
Saygı ve sevgilerimle.