Son günlerde Amazon Prime’ın da Türkiye’ye gelmesiyle dijital platformların daha da yaygınlaşmasının sürdüğünü görüyoruz. Avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte biraz bunlardan konuşmak istiyorum. Öncelikle interneti sık kullanan genç-orta yaş kuşağında artık televizyonların dayattığı programlar yerine, kişisel tercihler doğrultusunda seçilen yayınları izlediklerini kabul etmek gerekir.
Elbette tarihi daha eskiye dayanan televizyon kültürüyle de rekabet içine girmiş oldu bu dijital platformlar. Yalnızca televizyon da değil üstelik sinema için de geçerli bu. Hatırlarsanız televizyon kanalları için yapılan filmler vardı bir dönem. 90’lı yılların sonlarında Yönetmenliğini Çağan Irmak’ın yaptığı, Volkan Severcan’ın bir radyo programcısını oynadığı Günaydın İstanbul Kardeş’i hatırlarsınız. Artık dijital platformlar için özgün prodiksiyonlar yapılıyor. Yakın dönemde sinema salonları için yapılan filmlerin ilk hafta gösteriminden sonra hemen dijital platformlara satıldığına da şahit olduk. Radyoculuk demişken radyoculuk bitti mi? Belki evlerde, ofislerde bitmiş olabilir fakat özellikle trafik kültürü radyosuz yapamıyor. Kültüre eklemlenmiş olgularda tamamen bir tükenme söz konusu olmuyor. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde adını daha sık duyduğumuz bir kavram çıktı ortaya “podcast”. Çeşitli dijital platformlar üzerinden herkes artık kendi radyo kanalını oluşturuyor ve tamamen kendi içeriklerini bu podcastler aracılığıyla yayımlıyor. Dinleyici bulmak çok da zor değil önemli olan sunduğunuz içeriğin niteliği elbette. Ferhan Şensoy’un podcast yayınlarını özellikle tavsiye ederim.
Şimdi asıl meseleye dönelim. Televizyon ile rekabet içinde olan dijital platformlar da elbette RTÜK tarafından denetleniyor. Geçtiğimiz haftalarda içeriklere müdahele konusundaki tartışmaları belki işitmişsinizdir. Dijital platformlarda izleyici önüne geleni değil de daha çok ne arzu ediyorsa onu izliyor. Amerika ve Avrupa hatta Asya ülkelerindeki dizi kültürüne yakınlaşmaya başlıyoruz. Kendi özgün yerli prodiksyonlarını üretiyor bu platformlar. Genç, orta kuşağın izleyebileceği ve toplum üzerinde mevcut otorite tarafından sakıncalı(!) sayılabilecek yapımları bu platformlarda görebiliyoruz. Yeni, genç ve orta kuşağın artık görmek istedikleri türdeki yapımlar dijital platformlar sayesinde karşımıza çıkıyor. Şöyle bir örnek vermek gerekirse; Masum, Şahsiyet, Bozkır vb. dijital platform dizileri televizyon için üretilen dizilerden tartışmasız daha kaliteli oluyorlar. (Masum dizisinin daha sonra televizyonda çeşitli sansürlerle yayınlandığını da belirtmek lazım. Behzat Ç.’nin televizyonlarda yayımlanan son sezonunun, yayıncı kanalın kendi sitesi üzerinden sansürsüz biçiminde yayınlandığında daha çok izleyici bulduğunu söylersek yanılmış olmayız.)
Üstelik dijital platformların başka avantajı ise bu sektörde çalışanların, çalışacakların umudunu yükseltmesidir de diyebiliriz. Özel bir istihdam kanalı olarak da görülebilirler. Genç senaristler, yönetmenler piyasa veya ana-akım kanallar yerine artık projelerini dijital platformlara yöneltmiş durumdalar. Bu yöneliş elbette kendi işini, kendi tercih ettiği platforma uygun olduğunu düşünmesinin de bir getirisi. Televizyonlara tekrar dönecek olursak, tarihi istediği gibi yorumlayan yapımların ideolojik aygıtlara dönüştüğünü söylemek mümkün. (Bir de memlekette yaratıcılık ve senaristlik kıtlığı varmış gibi transfer edilen vasat yabancı dizi uyarlamaları.) Milliyetçiliği, şovenizmi ve resmi ideolojiyi parlatan diziler de aynı işlevi görüyor. Düşünülmesi gereken ise genç kuşak bunları gerçekten görmek istiyor mu? Yapım ve yayınlanan kadar seyirci de çok önemlidir. Seyirciyi de doğru veya yanlışa yönlendirmek (doğru ve yanlışı da tartışırız isterseniz.) yapımcıların elinde biraz. Dolayısıyla internet ve internetin nimetlerinden biri hâline gelen dijital platformların bunu biraz da olsa kırdığını düşünüyorum. Ekonomik dezavantajına gelirsek eğer bu dijital platformların tümüne abone olmak, internet ve elektirik faturası da dahil edilince maalesef biraz daha pahalıya patlıyor fakat bu platformların kendi aralarındaki rekabetçiliği zamanla bu masrafları da azaltacaktır. Yazıya giriş yaparken bahsettiğim platform Amazon Prime örneği gibi. İçerik olarak henüz zayıf fakat fiyat politikası ile iyi bir giriş yaptılar.
Daha sonra tiyatrodan ve edebiyattan da bahsedeceğiz elbette, hepsinin sırası gelecek. Benim televizyonum yok ve Fleabag çok harika bir dizi. Tavsiye ederim.