Hey Ahmet Hakan Selamın Aleyküm, hayırlı Cumalar.
-Hey*: bilmeni isterim ki ben "hey" dedin "ey" demedin polemiğine girenlerden değilim. Sana senin dilinle seslenmek istedim, sadece kontak kurmaya çalışıyorum...
Hayırlı Cumalar*: ben bu yazıyı pazartesi günü yazıyorum ama sen okuyana kadar günlerden Cuma olabilir, bu sebeple hassasiyetle davranmak istedim.
(Ayrıca Ahmet Hakan şunu da söylemek isterim ki; ilk kez yazdığım bir yazıda yıldızlı açıklama yapıyorum. Bana kendimi şimdiden çok iyi hissettirmeye başladın)
Yazıyı direk sana hitaben yazıyorum, biraz mektup gibi olacak.
Öncelikle belirtmeliyim ki "Sen ne büyükmüşsün hey Atatürk" başlıklı yazını şahsen ben çok beğendim...
“Yeni mi aklına geldi? Sen zaten fırıldaktın! Dönek dönekliğini yapacak!” tarzda yaklaşımları kınıyorum.
Yaptığın iş gerçekten çok önemli...
Benim de bazen Kemalistlerin sekterliğine kızdığım oluyor ama onlara kızdım diye Mustafa Kemal'i harcamıyorum.
Ömrünün sonun da dahi, hatta ölmeden bir dakika önce bile, herhangi bir meselede böylesi bir özeleştiri yapmak bence çok şereflidir.
Seni tebrik ediyorum.
Yaşça senden küçüğüm ve sakalımda sadece bir tane ak var ama yine de seni tebrik etmeme engel değil sanıyorum.
Sana bir teklifim olacak kabul edersen.
Atla gel İzmir'e çay içelim.
İçten içe İzmir'i sevdiğini de biliyorum.
Tamam hemen Yılmaz Özdil gibi karşılanmayı bekleme ama böyle giderse İzmir demokratları seni ondan daha fazla sevecek.
Kiminle konuşsam (sekter olanlar hariç) bu özeleştirini yerinde buluyor.
Bence bu yazının arkasına hemen İzmir'e gelmelisin.
Gel, Kordon’da çimlerin üzerine oturur sohbet ederiz...
Bira içen çocukların yanın da çiğdem çitleriz...
Buzlu bademler benden, buzlu badem yemek için illa içki içmeye gerek yok...
Buzlu badem sevmezsen nohut alır yeriz, Kordon’da çok keyifli oluyor nohut yemek...
Şimdi nohut deyince yemek gelmesin aklına.
O yemeğin henüz bitki olan halini yiyoruz biz, pekte lezzetli namussuz...
Onu da beğenmem dersen boyozla yumurta alır gelirim ben köşeden, bol karabiberli...
Aslında boyoz için gece yarısını beklesek daha iyi, sıcak boyoz çıkıyor gece...
Sonra oradan Asansöre gideriz, nefis manzara eşliğinde sen çay içersin, bende kafama göre bakarım içecek bir şeyler, sorarım garson arkadaşlara...
İyi çocuklardır oradaki garsonlar, hepsi sendikalı.
Bozuk bir liran varsa dürbünle körfezi seyredebilirsin...
Güneşi batırırız asansörde, oradan Kale'ye çıkarız...
Bir masa atarız kenti gören hâkim bir yere, semaverde çay içeriz...
Bak aklıma ne geldi, sizin Enis Berberoğlu vardı bildin mi? Eski Genel Yayın Yönetmeni şimdi CHP Milletvekili?
Şemdinli dağlarına masa atıp kahve içmişti bir zamanlar...
Rol çalmış gibi olmasın ama bizde Enis Bey gibi atarız bir masa Kale'de hâkim bir yamaca, önümüzde muhteşem İzmir manzarası, arkamızda devasa Atatürk mask'ı eşliğinde fotoğraf veririz basına...
Bence bu güzel teklifi kaçırma...
Gece boyu oturur sohbet ederiz...
Arkada Mustafa Kemal resmi de şahane olur hani...
Sonra aşağıya iner boyoz ve yumurta yeriz bol karabiberli...
Sadece birkaç kilo almana neden olur bu seyahat, tek olumsuz yanı bu...
Ama kazandıkların paha biçilmez.
Gel bence...
-