Eylem’le Çağdaş hatırlar mı bilmem, onlarla en son Erdal Beşikçioğlu’nun Bostanlı Suat Taşer’deki ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ oyunu öncesi karşılaşmıştık. Minnak Öykü Arin de vardı ve bebek arabasındaydı henüz. Geçtiğimiz hafta Eylem’le, dünyanın karantinaya girişiyle onların Antalya’daki evlerinde neler yaptığını konuştuğumuz bir röportaj yaptık. Öykü Arin’in Çağdaş’tan yarı uyumlu ilik nakli yapılması sonrası onlar zaten uzunca bir süredir önce sadece bir hastane odasında sonra da hastaneye çok yakın kiraladıkları bir evde karantinadalar. Eylem’le Çağdaş’ı, Öykü Arin’in hastalık sürecinden öncedir tanıyorum. Gazeteciliğe başlamadan önce, 1 Mayıs’ta birlikte aynı kortejde yürürdük. Böyle bir anne babanın kızının elbette güçlü ve her şeyi alt edebilecek karakterde olduğunu biliyorum. Eylem’le yaptığım son röportajda biraz alışılmışın dışına çıkmak istedim. En son, Bostanlı’da oyun öncesi karşılaştığım ve tanımaya fırsat bulamadığım Öykü Arin’in nelerden hoşlandığına kafa yordum, bu yönde sorular sordum annesine. Öykü Arin’in ilgisini ne çeker, en çok sevdiği karakterler, çizgi filmler nedir merak ettim. Hep lösemiye kitlendik çünkü. ‘İlik nakli bulunsun, iyileşsin’e kitlendik. Ama bu güçlü anne babanın çocuğu ne sever, ne izler, neyin karakterine bürünür çok merak ettim. Zamanla canımız ciğerimiz olan koca parlak gözlü Öykü Arin, Miyazaki severmiş. Scooby Doo severmiş. Scooby Doo kocaman bir Danua cinsi köpek. O büyük cüsseli köpüşlerin karakterinin nasıl sevgi dolu olduğunu biliyorum. Aranızda Karşıyakalı olanlar var mıdır? Karşıyaka sahilde Zübeyde Hanım heykelinin köşesindeki apartmandaki gri danuayı bilenler var mı? Yıllarca o balkondaki danuaya bakıp, ben de böyle bir köpüş istiyorum dedim hep. Bu yüzden Scooby Doo çizgi filmini çocukken de yetişken de merakla izledim. Ama ben şimdi zurnanın zırt dediği yere geleceğim. Hayao Miyazaki söz konusu olacak çünkü. Miyazaki, Japon bir yönetmen. Ghibli adında anime filmleri yapan stüdyonun sahibi. Miyazaki bugün 79 yaşında. Kurucularından olduğu stüdyoda şimdi oğlu daha aktif ama o da son bir film çekti. Filmin ne olduğunu bilmiyoruz ve çok merak ediyoruz.
Öykü Arin’in hangi animasyonları izlediğini merak ederken öğrendim ki anne babası O’na Miyazaki izletmiş ve Totoro’yu çok sevmiş. Totoro, biri 4 biri de 10’lu yaşlarda iki kız kardeşin, yaz ayında babası ile Japonya’nın kırsalında yaşamasını konu alıyor. Kızların annesi bir hastanede tedavi görürken çok tatlı, eski ‘perili’ bir eve taşınıyorlar. Miyazaki’nin beni ve onu sevenlerin kalbini çalmasının ana nedeni sanırım doğanın ruhunu ele alışı. Bu filmde de kızlar eve yerleşir yerleşmez eski ve uzun zamandır oturulmamış evde biriken mini mini kül tavşanları ortaya çıkıveriyor. Sonra o mini mini kül tavşanları 4 yaşındaki minnoş kızın ısrarı ve cesaretli takibiyle Totoro’ya ulaşmasını sağlıyor. Totoro yüzünü ablaya da gösteriyor. Çünkü doğanın ruhu saf kalplerin imdadına yetişir. Abla kardeş toprağa meşe palamutu ekiyor Totoro yardım ediyor. Küçük kız kardeş, hasta annesinin eve gelemeyişine üzülüyor, evden kaçıyor, abla Totoro’ya gidiyor. Totoro minnak kız kardeşi buluyor.
Anlatsam olmaz izlemeniz lazım. Miyazaki’yi sevmenin temelinde doğaya inanmak yetiyor ve bir de insan ilişkilerinin temeline saflığı koymanız gerekiyor. Yoksa o filmler size sadece çizgi film kalır.
Ömrü elbette daim olacak Hayao Miyazaki’nin önce çocuklara sonra yetişkinlere telkin ettiği bir destur var; insan doğa ile ilişiklidir, insan doğadan kopmadan diğer insanlarla ilişkilerini bunun çerçevesinde kurabilir ve uyum sağlayabilir.
Eylem, Öykü Arin’e Miyazaki’nin diğer filmlerini de izlettiklerini ama zor, ağır geldiğini söyledi. Çünkü dediğim gibi Miyazaki’nin filmlerinde doğa teması işlenirken malumunuz insanın doğayı fena halde harcayışı konu ediliyor. İnsan modernleşti, insan küçük mavi gezegenimize sığamadı, onu hor kullandı ve doğayı tahrip etti. Miyazaki filmlerinde bunu açıkça anlattı. Bir çocuk bunu izlerken ‘Anne, baba neden böyle?’ diyebilir ve bu çocuğu tedirgin edebilir.
Velhasıl, Miyazaki çocuklar ve yetişkinler için eşsiz bir yönetmendir. Eylem ve Çağdaş, Öykü Arin’in tedavisi sürecinde bu Haziran’da İzmir’e evlerine taşınmayı planlıyorlardı. Doktorlar, ayda bir kontrol için Antalya’ya gelmek dışında İzmir’e taşınabileceklerini söylemişlerdi. Ama Koronavirüs salgını onların da evden çıkamamasına neden oldu. Ben en son 3 yıl kadar önce gördüğüm Öykü Arin ile gerçekten tanışmayı dört gözle bekliyorum. Öykü Arin İzmir’e gelse onunla bilmem kaçıncı kez Totoro izleyeceğim.
Bir aydan fazladır evden çalışıyoruz. Sabahları 8 buçukta uyanıp kahve demleyip 12 buçuk gibi kahvaltıya oturuyoruz Ali ile. Ali de çok şanslıyım ki, bana kocaman bir Miyazaki coğrafyası açtı. Hatta itiraf edeyim ilk buluşmamızda gönlümü çalma nedenlerinden biri bu oldu. Şimdi sabahları kahvaltı yaparken bir Miyazaki filmi açıp bilmem kaçıncı kez tekrar izliyoruz Miyazaki filmlerini. Kendimize, iki kişilik yalıtılmış ve korumayı istediğimiz bir dünya yaratıyoruz böylelikle. Hatta dün akşam kadehlerimizi Miyazaki için çin çin ettik. Miyazaki’nin buluşturduğu kalpler bir olsun, bugünkü temamız budur Romalılar.