Trump başkanlık koltuğuna otururken birçok iddia ortaya attı. Rusya Ukrayna savaşını hemen bitireceğini, İsrail- Hamas savaşına hemen son vereceğini söyledi. Oldu mu olmadı.

Panama Kanalı’na el koyacağı, Grönland’ın ABD’ye katılacağı, Kanada’nın ABD’nin eyaleti olacağı savları da boşa çıktı. Bu söylemler dünya siyasetinde ve ekonomisinde sınırlı etki yaptı, ABD’ye uluslararası tepki de büyük oldu.

Trump, 2 Nisan’ı “Kurtuluş Günü” ilan etti ve neredeyse tüm ülkelere ek gümrük tarifesi getireceğini açıkladı. Bunun nedeni açık; ABD’nin ithalatı ihracatından fazla. 2023 yılında toplam ticaret hacmi 5,26 trilyon dolardı. 2023’te toplam ihracat 2,05 trilyon dolar, toplam ithalat ise 3,1 trilyon dolar oldu. Böylece 2023 yılında 1 trilyon dolar dış ticaret açığı verildi.

Trump bu durumu “ABD’yi soyuyorlar” diye yorumladı ve en az yüzde 10’luk gümrük vergisi getirdi. Bu arada hedefine Çin’i aldı. Daha doğrusu göreve gelir gelmez Çin’den yapılan ithalata yüzde 10 vergi getirdi. Çinliler bunu olgunlukla karşıladı. Trump 4 Mart’ta Çin’e yönelik vergi oranını yüzde 20’ye çıkarttı.

Sonra ne oldu? 2 Nisan’da bu vergiyi 200’e yakın ülkeye yaydı ve uygulamayı 90 gün erteledi ama her ülke için yüzde 10 vergiyi hemen uygulanır hale getirdi. Bir basın toplantısında da günde 2 milyar dolar vergi geliyor diye bir vurgu yaptı. Hava attı bile diyebiliriz. Günde 2 milyar dolar, yılda yaklaşık 750 milyar dolar vergi demek. Böylece ABD’nin bir trilyon dolarlık dış ticaret açığını yüzde 75 azaltmış olacağına işaret etmiş oldu.

Trump Çin ile yapılan ticaretteki vergiyi yüzde 34’e çıkardı, Çin de karşılık verdi. Trump yüzde 104’e çıkardı, Çin yüzde 84 ile karşılık verince, bu kez vergiyi gümrük tarifesini yüzde 125’e çıkardığını söyledi.

Ticaret savaşı Çin ile müthiş bir aşamada.

Trump söylemini kabalaştırdı. Daha önce Erdoğan’a yaptığı kabalıkları ve terbiyesiz mektubunu hatırlıyoruz. Dünya ülkelerine baskı yapmak için şöyle dedi. “Bazı ülkeler beni arıyor, k*çımı yalıyorlar (kiss my ass). Bir ticaret anlaşması yapmak için can atıyorlar... Lütfen efendim, bir anlaşma yapmamıza izin verin, her şeyi yaparız efendim diyorlar…”
Vietnamlılar arayıp böyle söyleyebilir. Avrupa Birliği ülkelerinin, Çin’in böyle bir yaklaşımda bulunmaları beklenebilir mi? Tabii ki hayır.

Üstelik Beyaz Saray’a geldikleri zaman, hem karşılamada, hem ağırlamada, hem de uğurlamada ne kadar kabalıkla karşılaşacaklarını tahmin bile etmek istemiyorum. Zaten Çin Devlet Başkanı’na gümrük vergisi konusunda emri vaki yapmıştı.

Bu ortamı hazırlamak için, ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, başkent Washington'da Amerikan Bankacılar Birliği toplantısında konuştu. "Çin'in gelip müzakere etmek istememesi ve tarife kararı talihsizlik. Çin tarifelerini artırabilir ama ne olmuş yani? Çin'in bu durumu tırmandırması onlar için kayıp. Gelip masaya oturmalılar" dedi.

Bu saygısız ortam içinde sadece kabalığı kabul eden liderler Beyaz Saray’a Trump’ı ziyarete gidebilir. ABD’nin Çin’in dik duruşunu beklemediği ortada. Trump kabadayılığını da ortaya koyarak Çin’i sindirebileceğini sanıyorsa, kanımca yanılıyor.

Dünyanın en güçlü ülkesinin, eğitimli insan gücü ve teknoloji konusunda lider ülkenin kabadayı durumuna getirilmesi, ABD’nin yalnızlaştırılmasına yol açabilir.
Trump’ın yeni çılgınlığının Orta Doğu’ya yönelmemesi en büyük dileğim.