İktidarın yaptığı her atama ülke gündeminde ses getiriyor ve tepkilere neden oluyor.

Boğaziçi Üniversitesine Rektör olarak atanan Melih Bulu’ya karşı öğrenciler ve toplumun birçok kesiminden tepkiler devam ediyor.

GATA’ya atanan Başhekim Yardımcısı Ali Adızer’in Medeni Kanun'la mücadele ettiğini’ ‘Boşanmak yerine ikinci eşi alın” şu gazeteciye pamuk koymayacağız, yıkanmaz, kime ne pamuk konulacak… gibi açıklamaları ise Bulu atanmadan önce gündem olmuştu.

Yine Eskişehir Üniversitesinin başına atadıkları Rektör Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı, sosyal medya hesabından yayınladığı videoda öğrencilerini 'anneme söylerim sizi' sözleri geçtiğimiz aylarda gündem olmuştu. Çomaklı'nın annesi Zekiye Çomaklı'nın İzmirlileri, gavur, dinsiz ve imansız olarak nitelendirmiş ve koronavirüs salgınının kentte yayılması temennisinde bulunmuştu.

Bu insanların ortak noktalarına bakınca ABD’de bir üniversite bağlantısı var ve Türkiye’ye gelir gelmez bir yerlere Doçent, Profesör, Rektör, Dekan oluveriyorlar.

Bir başka çarpıcı örnek ise “Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben açıkçası korkuyorum, ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum' diyen Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı cahil, okumamış halka daha çok güvendiğini belirtmiş, Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler düzerek sürdürdüğü konuşmasında "Ülkeyi ayakta tutacak olanların okumamış cahil halk" olduğunu da iddia etmişti.

Bu ve bunun gibi AKP iktidarıyla kendilerini ortaya atan bir çok örnek hafızalarımızda yer aldı.

Anlaşılıyor ki Siyasi İslam referanslı bu insanlar yani Siyasi İslamcılar eğitilmiş insanlardan nefret ediyorlar. Bu açıklamalar ve yaşananlar da bunu gösteriyor.

Buraya kadar eğitime bilinçli darbe.

Kim emrediyor?

Kapitalist güçler.

Kapitalizm demokrasi ve özgürlüklerle bağdaşmayan bir anlayışa sahiptir.

Boğaziçi ve diğer üniversitelerde yaşananları ve hiçbir uluslararası makalesi olmayan Rektör, Dekan, Profesör, Doçent olan bu insanların açıklamalarına bir bütünün parçası olarak bakmak lazım.

Dünyada Siyasal İslamcı anlayış küresel gelişmelere paralel bir şekilde evirilmekte ve birbirine zıt makro ve mikro süreçleri bir arada yaşamaktadır. Türkiye’de de yaşananlar bunu ortaya koyuyor.

Kapitalizm ne istiyor siyasi İslamcı liderler ve yönetimler anında o talepleri yerine getiriyor.

Sahip ve Köle oyunu.

Eğitimsiz, sorgulamayan bir toplum sahneleniyor.

Kapitalistler için İslamcı toplumlar bir Pazar, ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ise gişe geliri.

Bu yapılıyor mu?

Kesinlikle yapılıyor.

Bugün kapitalistler kullanmaktan vazgeçmeyeceği ve sadece kendilerinin kullanımına açık Siyasi İslamcı, Irkçı milliyetçi, faşist yönetimleri ayakta tutmaya çalışıyor.

Daha da önemlisi, İslamcı anlayıştaki söz konusu etnik ve milliyetçi boyutların yoğunlaşmasıyla, İslam adına yapılan cihad, teorik sınırlarını aşmakta her türlü değerden arınmış şiddet, ayırımsız ve acımasız terör bugün insanların birbirini rahatlıkla boğazladığı Ortadoğu ülkelerinde olanca şiddetiyle yaşanıyor.

Söz konusu durum, ortaya çıkan yeni küresel siyasal sürecin psikolojik bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Kapitalizme ve Siyasi İslam’a takoz olan Eğitim ise o yüzden polis copları, biber gazları ile baskılanmaya, yok edilmeye çalışılıyor.

Başarabilecekler mi?

Aslaaaa

Cahiller de Aya gidebilir diye konuşuluyor bir taraftan…

Yalnız  AKP aydınlarına şunu anımsatmak lazım Tekerlek icat edildi. Geri dönüş yok.

Düşünce varsa, Bilim, Özgürlük, Aydınlık ve Gelecek de var.