AKP döneminde yaşanan rezillikleri aklımıza geldiği kadarıyla bir anımsarsak nedense aklıma önce AKP'li Malatya Belediyesi'nden Almanya'ya götürülüp geri gelmeyen adamlar geldi. O adamlar yeteneklerinden dolayı Almanya'nın bir eyalet belediyesinde yönetime mi seçildi? Merak ediyorum. Ses soluk yok.
Yine doğalgaz tedariği sürecinin yönetilememesi nedeniyle sanayi elektriğinin kesilmesi, AKP'li Isparta Belediyesi yetersiz kaldığı için, kar nedeniyle şehrin 72 saat boyunca elektriksiz kalması sonrası bugün 'O insanlar bunu unuttu mu acaba?' diye sormak lazım.
Bir başka yaşanan rezillik ise, bugünkü Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 2016 yılında cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran yasayla ilgili skandal bir açıklama yapmıştı. Çocuğa tecavüzü "Küçüğün rızası" diyerek savunan Bozdağ tekrar Adalet Bakanı yapıldı. Bunları unutmamamız ve unutturmamamız gerekir. Bir diğer rezillik ise sağlık personellerine sunulan berbat çalışma koşulları nedeniyle hastanelerin hizmet vermeyecek duruma gelmesi... Bu aralar bu ve benzeri rezillikleri ne yazık ki yaşıyoruz.
AKP'nin siyasi islam anlayışında oy devşirmek için yapılan her şey mübah yaklaşımı ile ibadete açılan Ayasofya'nın kırılan imparatorluk kapısı, batıl inanç yüzünden sökülen duvarları arada çerez kalıyor desem yeridir.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 20 yıllık siyasi geçmişinde hem kendisini hem de bünyesinde bulunduğu siyasi partiyi birçok şeyin sorumlusu haline getirdi. Ancak unutmamak gerekir ki atadığı Bakanlar, danışmanları, parti yönetimindeki isimler ve milletvekilleri her konuşmalarında "Sayın Cumhurbaşkanımızın inayeti, izinleriyle" cümlelerini kullanarak yaşanan olayların tek sorumlusu olarak Erdoğan'ı işaret etmeleri ise dikkat çekici bir davranış olarak görüyorum. Yani Erdoğan'ın etrafındaki avanesi, "iktidar değişince yarın ne olur ne olmaz" diye düşünerek kendini kurtarma çabası içine girmiş gibi görünüyor.
Ülkeye böyle birçok olumsuzluklar yaşatan AKP iktidarı, yandaş ve yanlış yönetimden dolayı kaybedecek. Yoksullaştırdığı halkı kendi tebaası olarak gördüğü için kaybedecek.
Sanatçı Gülşen’in tutuklayarak gündem değiştirme, toplumu korkutarak sindirerek yönetme çabaları yüzünden kaybedecek.
Savcı ve yargıçların yasanın kendilerine sağladığı tutuklama kararı verme işini açıkça kural dışı kullandıklarından dolayı kaybedecekler. O hakim ve savcılardan da kesinlikle hesap sorulması gerekir. AKP'ye oy vermiş ve savunan lümpen ploreterya para, para ve yine para diyor. Erdoğan'a sadık bir kaç tarikat üyeleri hariç makarna, nohut ile beslediği kesimin enflasyon krizinde nevri döndü, açlıkla karşı karşıya geldi. Bu kesim artık Erdoğan'a güvenmiyor ve açlık, sefaletle yüz yüze geldikleri için akıllandılar. Olanı biteni görüyorlar artık.
20 yıldır olan tonla şey var. İsteyen istediğini anlatsın. Ekonomik kriz artık herkesin hissettiği boyutlara ulaştı, daha da ulaşacak. Oy veren seçmenlerinin çok büyük bir kısmı eğer ekonomik olarak sıkıntılı olmazsa, AKP'nin yaptıkları her şeyi din, vatan, bayrak için yaptıklarını düşünüp yine savunur ve savunanları da var. Bazıları ekonomik olarak sıkıntılı olsa bile ses etmiyor ve savunuyor, onlar ayrı bir inceleme konusu. Ama şu anda AKP'ye oy vermiş olan ve önümüzdeki seçimlerde oy vermeyeceğini söyleyen lümpen ploreteryanın derdi ülkede hukukun, eğitimin çökmüş olması değil ekonominin çökmüş olmasından dolayı AKP'ye "başka kapıya" sinyalini veriyor.
Lümpen ve cahil kesimin en kutsalı ise cebindeki paradır. Ona dokunursan yanarsın. Toplumu yoksulluk ve açlıkla yönetmek isteyen Saray yönetimi burada çuvalladı.Yandaş şirketlere ve sermayeye destek verdi. Yoksul kesime ise her zaman olduğu gibi amentü, nas, sabır, bir lokma bir hırka düştü.
Ne zaman eğitimin ucunu kaçırdılar? Cahil bir gençlik yarattılar, imam hatiplerin kendilerine hizmet edeceğini düşündüler, işte o zaman hata yaptılar. Cahil ve ideolojiyle büyütülen her çocuk bir müddet sonra başkalarının aklıyla ve fikriyle kendisini büyütene düşman olur; yani her sistem kendi zıttını doğurur haberleri yok işte. Tarikat ve cemaatleri bu devlete musallat eden ve destekleyenler, insanlarını laik, mücahit dindar ve kindar olarak ayrıştırandan daha büyük bir bölücü olamaz. Hele ki bir toplumun temel taşı olan milli eğitimin içinin boşaltılıp kadrolarına da içi boş adamları doldurmanın zararını, hiç bir dış mihrak asla veremez.
Özetle zaman içerisinde pek çok grup AKP ile yollarını ayırdı. Hiçbirinin sosyolojik karşılığının abartıldığı kadar olmadığı da görüldü. Olmayan sosyoloji ile 81 milyonun kaderine arızi bir zamanda etki edilebilir. Fakat siyaset sosyolojisi bu duruma uzun erimli fırsat vermez. Bu durum ancak ihtilal dönemlerinde mümkündür ki, darbelerin ömrü fazla uzun sürmüyor artık. Ez cümle sürekli yanlış yapan birinin gelişim çağında bir sorun yaşadığını düşünüyorum ve Romalı Devlet Adamı Cicero'nun binlerce yıl öncesinde söylediği "Herkes yanlış yapar, ancak ahmaklar yanlışlarında direnirler" sözünün büyüklüğünü bir kez daha anımsatmak isterim.