AKP'nin 'Sağlıkta çağ atladık' açıklamaları bütün alanlarda olduğu gibi bu konuda da, eski Türkiye ve yeni Türkiye arasında söylemsel bir karşıtlık kurma çabasından başka bir şey değil. Asıl "Çağ atlamak" bütün yurttaşların sağlık hizmetlerinden bedava veya küçük bir ücret karşılığı ulaşabilmesiyle olur. AKP'nin her konuda olduğu gibi sağlık konusunda da tercihi halktan yana değil, sermayeden yanadır ve piyasallaştırdığı sağlıkta 'çağ' atlaması mümkün değil. AKP'nin daha önce zam olayını "güncelleme" diyerek algı yaratmaya çalışması gibi sağlıkta da siyasete endekslenmiş bir algıdan başka bir şey değil. Vurgulamak istediğim en önemli bir nokta da sağlık bir insan hakkıdır, önceliklidir ve kamusal altyapısı olmalıdır. AKP iktidara geldiği yıllarda kapattığı ancak önemi pandemi de anlaşılan Hıfzıssıhha Enstitüsü'nde olduğu gibi, köklü sağlık araştırma kurumlarını kapatmakla çağ atlanmaz. AKP'nin birçok Bakan ve yöneticisinin Altarnatif Tıp diye lanse edilen HIV, hepatit B ve hepatit C bulaşması riski taşıyan hacamat tıbbın alternatifi olamaz. İktidar bu konuda bilimsel ve çağdaş tıp uygulamaları yerine ‘alternatif' yöntemlerle telafisi mümkün olmayan toplum sağlığı sorunlarına yol açacağı uyarılarını duymazdan geliyor. AKP uyguladığı yanlış politikalarla vahşi kapitalist sistemin yarattığı holding devletlerin ve sermayenin yanında olduğunu açıkça ortaya koyan bir partidir. İktidara geldiğinden bugüne kadar bu politikaları harfiyen uygulamaktadır.
Kapitalist sistemde hakim güç durumuna ulaşan çokuluslu tekeller ve mali oligarşi kendilerine duydukları aşırı güvenle birlikte devletin kendi denetiminde tuttuğu tüm alanları ele geçirmek doğrultusunda politikalar geliştirmişlerdir. Bu politikaları uyguladığı en önemli alanlardan biri de sağlıktır.
Tüm kamu hizmetlerine karşı sürdürülen saldırılar, çokuluslu ilaç, tıbbi teknoloji, sigorta tekellerince de bir önceki dönemin ürünü olan kamu sağlık hizmetlerine yöneltilmiştir. Kamusal sağlık sisteminin işlemeyen yanları, yaşanan adaletsizlikler ön plana çıkartılmış, eşit, etkin, kolay ulaşılır sağlık hizmetleri söylemi eşliğinde anti-reform politikaları Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar aracılığıyla hükümetlere dayatılmıştır.
PİYASALAŞTIRILAN SAĞLIK
2002'de iktidara gelen AKP, SSK’nın sağlık tesislerine 2004 yılında el koymuş, kurumun 141 hastanesi, 9 doğumevi, 213 dispanseri, 178 sağlık istasyonu, 1 sanatoryumu ve 9 diş tedavi merkezini eline geçirmişti. SSK’nın bu tedavi kurumlarında 60 milyonluk ülke nüfusunun 27 milyonuna kendi üyelerine daha ucuz olan ve kaliteli sağlık hizmeti sunuyordu. SSK’nın doğrudan tedavi hizmeti üstlenmesinin yanı sıra, kendisine ait sağlık kuruluşu olmadığı yerlerde ya da kendi sağlık kuruluşunda veremediği hizmetleri de üniversiteler ve özel sağlık kuruluşları ile anlaşmalar yaparak genişletmişti.
Sağlıkta çağ atladığını sanan ve öyle bir algı yaratmaya çalışan AKP, hekimleri ve sağlık emekçilerinin her gün darp edilmesine göz yummakla mı çağ atladı? Hekimlerin masum talepleri olan özlük haklarını vermeyince haklı taleplerini dile getirmek için yürüyen doktorlara "nereye giderseniz gidin" diyen Erdoğan'ın sözleri mi çağ atlattı? Sağlık emekçilerine, hekimlere dönük saldırı eğilimi, normal görülemez. Yapılan bütün saldırıları da şiddetle kınıyorum. Bu olsa olsa çağı geri vitese almaktır. Bu iklimden hekimleri ve sağlık emekçilerini ucuz iş gücü olarak görüp, sömüren, emeği hor gören iktidar zihniyeti sorumludur. Sağlığı ticarileştiren, iç barışı zedeleyen, şiddeti besleyenler hastaları mağdur ederken, hekimleri ve sağlık emekçilerini de değersizleştirenlerdir. "Sağlıkta çağ atladık" masalını anlatan AKP iktidarına ve peşinden gidenlere, emperyalizmin göbeğinde yetişmiş ancak yaşadığı düzenin insan haklarını birçok konuda yok ettiğini gördüğü için şiddetle eleştiren ünlü İngiliz İktisatçı ve Sosyal Bilimci John Hobson'ın "Emperyalizmin ve halk yönetiminin hiçbir ortak noktası yoktur. Politikaları, usulleri ve ruhları birbirinden ayrıdır." sözlerini anımsatmak isterim. Sağlık sektöründe hekimlerin, sağlık çalışanlarının ve halkın yaşadığı bütün olumsuzlukları hepimiz biliyoruz. AKP iktidarının sağlık da çağ atlamakla övündüğü 'Sağlıkta Dönüşüm Programı' uygulamadan 4-5 yıl sonra zaten çöktü. Sülük, hipnoz, hacamat gibi siyasi İslamcı anlayışın rağbet ettiği tıp uygulamalarının önünün açılmasıyla sağlıkta ortaçağa geri dönüldü, performans dayatması hayata geçirildi, kâr odaklı sistemde hekim-hasta ilişkisi bozuldu... Yıllardır ambargo uygulanan Küba'da ise Amerika'nın hemen yanı başında küçük bir ada ülkesi, sağlık ve eğitimi önceleyen devlet anlayışı ile sağlık ta çağ atladı. Çağ atladık diyenler bir de oraya baksın! Bugün Amerika'da sağlık pahalı olduğu için yüzbinlerce Amerikalı, dün ambargo koydukları Küba'ya gelip sağlık hizmeti alıyor. Neden mi? Küba bilim insanına önem verirken, bilime yani sağlığa bütçeden yüzde 80-85 pay ayırıyor. Sağlıkta çağ atlayanlar merkezi bütçeden sağlığa en yüksek pay ayıran Küba gibi ülkelerdir. Diyanetin "Fiyatları tayin eden Allah'tır" diyecek kadar halkın inancını sömüren, yaptıkları yanlışları sıkışınca tanrıya yükleyen zavallı ve çağ dışı anlayışla çağ atlanmaz. Özetle insanlara parasız hiçbir şey vermeyen neoliberal politikalar, bırakın sağlığı hiçbir konuda çağ atlatamaz. Sadece sömürür. Ez cümle;
Sağlıkta çağ atladık" diye övünen AKP anlayışı sayesinde bırakın çağ atlamayı cin çıkartma, hipnoz, sülük tedavisi gibi izin verilen hacamat evleriyle ülkeyi Orta Çağ'a atmaya çalışıyor.