Uygulanan ekonomi politikası toplumu adım adım “AÇLIĞA” götürüyor. Gıdada “TASARRUF” dönemini yaşıyoruz.
Aylık net asgari ücretin 22 bin 105 TL olduğu ülkemizde, 4 kişilik bir ailenin yaşamı “AÇLIK SINIRI” nın altında.
TÜRK-İŞ’in “AÇLIK SINIRI ARAŞTIRMASI”; bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcamasını (23 bin 324 TL) kapsıyor.
TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre, “DAR VE SABİT GELİRLİ” kesimlerin geçim koşulları bozulmaya devam etmektedir. “Gıda harcamalarında bile tasarrufa gidilmektedir” deniliyor.
Bu arada; Türk-İş’in raporunda, “Türkiye’de çoğu ücretlinin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmesinin mümkün olmadığı” belirtiliyor.
Öte yandan; bir zamanlar hayvancılığın merkezi olan illerimizde yurttaşlarımız, eksi 10 derecede bir kilo “ucuz” et alabilmek için uzun kuyruklar oluşturuyor. Aynı şekilde Adalet Bakanlığı’nın AÇIK CEZA İNFAZ kurumlarında üretilen bir koli “UCUZ” yumurta almak için yurttaşlarımızın sabahın erken saatlerinde kuyrukta beklediklerini televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında görüyoruz.
Ayrıca; yeni yılın ilk aylarıyla birlikte enflasyon yükselirken, düşük ücret artışı nedeniyle geniş toplum kesimlerini “ZOR GÜNLERİN” beklediği anlaşılıyor.
Görünen o ki; dar ve sabit gelirlilerin yaşam koşulları bozulmaya devam edecek, satın alma güçleri her geçen gün biraz daha azalacak, gıda harcamalarında bile “TASARRUF”a gitmek zorunda kalacaklar.
Derinleşen yoksulluk
Daralan ekonomi, katlanan borçlar, icra dosyaları, tırmanan işsizlik, hayat pahalılığı, barınma ve beslenme krizi ile derinleşen yoksulluk; hem “AHLAKİ DEĞERLER”i ve toplumsal huzuru bozuyor, hem de birlikte yaşama iradesini zedeleyerek demokrasiyi tehdit ediyor.
Açlık sınırının altında olan asgari ücret, 8 buçuk milyon kişiyi, kadın çalışanların da yüzde 54’ünü aileleriyle birlikte açlığa ve yoksulluğa “MAHKUM” ediyor.
Bu arada; 11 milyon işsizimiz var ve her 10 işsizden sadece 1’i “İŞSİZLİK ÖDENEĞİ” alabiliyor.
Asgari ücret, “ORTALAMA ÜCRET”e dönüşmüş durumda. Diyebiliriz ki; açıklanan asgari ücret; yoksulluğu daha da derinleştirecektir.
Bu “KARAMSAR” tablo karşısında iktidar alışageldiği tutumunu sürdürüyor, muhalefet de, stratejik hedef yerine, “TAKTİK” manevralarla vakit geçiriyor, umudu örgütleyemiyor.
Oysa; toplum, bu “KARAMSAR” havanın dağılmasını, özellikle muhalefetin yeni bir hikaye yazmasını, umudu örgütlemesini, güven vermesini, demokrasiyi ve ekonomiyi soluklandıracak, refahı yaygınlaştıracak samimi, ikna edici bir “REÇETEYİ” gündeme taşımasını bekliyor.
SONUÇ OLARAK:
Halkın önceliği; huzur ve refah içinde özgürce bir yaşam.
Unutmayalım ki; hayat çözülecek bir problem değil; yaşanacak bir gerçektir.