TÜİK’in verilerine göre; Türkiye, 2024’de yüzde 3.2 oranında büyüdü. Bu büyüme; inşaat finans sektörü ve dolaylı vergilerden kaynaklanıyor. Sanayi ve tarım sektörlerinde ‘DURGUNLUK’ yaşanıyor.

Bu arada; sanayide, üretimde, yatırımda ve ihracatta gerçekleşmeyen büyüme; ‘KALİTELİ’ büyüme değildir. Dolayısıyla 2024’de gerçekleşen yüzde 3.2’ lik büyüme; soframıza yansımıyor. Ekonomi büyüyor, ancak; soframız küçülüyor. Ayrıca; 2024 yılı büyüme rakamları sağlıksız, dengesiz ve gelir adaletini bozan bir niteliktedir. Bu arada; iktisatçılar; yaklaşık 15 bin 500 dolara çıkan kişi başına gelir dağılımının emekliler için 5 bin 500 dolar, asgari ücretliler için de 8 bin 100 dolar olduğunu değerlendiriyorlar.

Bunun anlamı; ekonomi büyürken çoğunluk yoksullaşmaya devam ediyor. Üst gelir gurubundaki gelir ise daha fazla büyüyor. Denilebilir ki; sanayisiz, üretimsiz bir yılı daha geride bıraktık. İhracata dayalı büyüme modeli çalışmadı. Emeğin milli gelirden aldığı pay gerilerken sermayenin aldığı pay ise yükseldi. Bu tablo; ‘ADİL’ bir ekonomik düzenin olmadığını gösteriyor.

TÜİK ikna etmiyor

Emekli, memur maaşları ve asgari ücret artışlarının temel belirleyicisi; TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıdır. Bu nedenle; TÜIK’in enflasyon verilerine ilişkin açıklaması; emekli ve çalışan kesimler bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda; TÜİK’in açıkladığı aylık 2.27, yıllık yüzde 39.05 enflasyon oranı, çarşı-pazardaki fiyat artışlarıyla örtüşmediği gibi, gerçekleri de yansıtmıyor, toplumu da ikna etmiyor. Yaşanan hayat pahalılığı artarken, piyasalar ‘YANGIN YERİ’ne dönmüşken TÜİK’e göre; enflasyon yüzde 40’ın altında olduğunun açıklaması ne yazık ki; karşılık bulmuyor.

İktisatçılar; TÜİK’in enflasyonu ‘düşük’ göstererek faiz indirimine ‘ALAN AÇTIĞINI’ yorumluyorlar. Nitekim; Merkez Bankası 6 Mart’taki toplantısında politika faizini 250 baz puan düşürdü. Politika faizi 42 .500 düzeyine inmiş oldu. Bu arada; enflasyon verileri düşük gösterilse de, vatandaşın alım gücü erimeye devam ediyor. Zengin tasarruf yaparken dar gelirli ‘BORÇLANARAK’ yaşamaya çalışıyor. Yüksek enflasyon, sanayisiz, üretimsiz, kalitesiz büyüme, gelir adaletsizliğini derinleştiriyor. En yoksul yüzde 20’lik kesim, kazancının yüzde 36.6’ sını ‘GIDAYA’ ayırıyor. Yıllık ortalama yüzde 57.73 ‘GIDA ENFLASYONU’yla Türkiye, dünyada ilk sırada yer alıyor. ‘AÇLIK VE YOKSULLUK’ sınırı giderek genişliyor. Bu tablo; sürdürülebilir değildir.

SONUÇ OLARAK :

Ekonomimiz büyüyor, soframız küçülüyor. TÜİK’ in enflasyon, büyüme, işsizlik gibi temel verileri; toplumu ‘İKNA’ etmiyor.