Zor bir yılı geride bıraktık. Pandemi, deprem, siyasi kriz, ekonomik kriz, eğitimdeki sorunlar derken kaygılarımız, yoksunluklarımız, kayıplarımız, acılarımız arttı. Tüm bunlarla baş edebilmenin yegâne yolunun ise mücadele ve dayanışma olduğunu da bir kez daha hep birlikte deneyimledik.
Bu köşede defalarca yazıldığı gibi bu sürecin en ağır bedellerini yine kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar, mülteciler ödedi.
Çocukların cinsel istismarına af getirecek düzenlemeyi yapmaya çalışanların karşısına onlarca kadın örgütü, binlerce kadın dikildik. #ÇocukİstismarınıAKlatmayacağız diye haykırdık. Mücadele ettik. Geri adım attırdık. Biz kazandık!
#GercüşteNelerOluyor diye sorduk. İstismarcıların korunmaması, AKlanmaması için ses çıkardık.
En demokrat geçinen birey, örgüt ve yerel yönetimlerin bile görmezden geldiği, salgının en mağdur kesimlerinden seks işçileri, seslerini duyurmaya ve dayanışma ile ayakta kalmaya çalıştılar. (Kadın hareketi olarak gerektiği kadar yanlarında olamadığımızı üzülerek belirtelim)
Salgının nedeni oldukları iddia edilerek nefret söylemine bir kez daha maruz bırakılan LGBTİ+’lar, salgın nedeniyle sokaklarda yapılamayan Onur Yürüyüşü için sosyal medyayı gökkuşağının renklerine boyadılar. Boyadık. ‘Burdayım Aşkım!’ diyerek birbirimize ses olduk. Can olduk.
‘İntihar’ denilen kadın cinayetlerinin peşini bırakmadık. Davaları takip ettik.
Musa Orhan’ı ve onu koruyanları teşhir ettik. Musa Orhan en ağır cezayı alıncaya dek susmayacağız!
Hayatlarımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtılar, dört koldan! Kaldırmaya niyetlendiler. Sokaklara çıktık. Polis şiddetine uğradık. Gözaltına alındık. Sosyal medyayı etkin kullandık. Vazgeçmedik. Geri adım attırdık. Biz kazandık!
Pandemide kadın işsizliğinin, yoksulluğunun, yoksunluğunun ve kadına yönelik şiddetin arttığı tespitini yapmakla yetinmedik, dayanışma ağları ördük. Heybemize, birlikte oluşturduğumuz Kadın Dayanışma Paketini, ‘Kız kardeşimize Mektup’umuzu, İstanbul Sözleşmesi’nin bizim için anlam ve önemini anlatan broşürümüzü, tüm kadınların selamını koyduk, mahallelere gittik. Gülen yüzlerle karşılandık. Yaz sıcağında yüreğimize soğuk sular serpildi. Kış soğuğunda içimiz ısındı. Güç aldık. Dayanışma ile gönendik. Sloganımıza hayat verdik.
Muktedirler, ‘çıplak arama yok!’ dediler. Biz ‘Var!’ dedik. ‘Mağduruyuz. Tanığıyız!’ dedik.
Uğradıkları tacizler yüzünden yıllarca acı çeken, kendini suçlayan, kâbuslar gören kadınlar, bir gece ansızın ‘Tacizcisin!’ dediler, sanatçı, aydın, akademisyen, siyasetçilere! Dünyada daha önce başlayan #Metoo rüzgarı bizde de esmeye başladı. Kadınlar kâbuslarından uyandı, tacizcilerin uykuları kaçsın diye... Hep birlikte haykırdık; #UykularınızKaçsın!!! Saldırdılar teşhir eden ve onları destekleyenlere. Solcu, sosyalist, demokrat, aydın, sanatçı geçinen takım sahip çıktı birbirlerine. Çünkü hepsi korkuyor, ‘Sıra bana ne zaman gelecek? Benim ipliğim pazara ne zaman çıkacak?’ diye. Korkun da zaten! Biz uyandık, sayenizde gördüğümüz kâbuslarımızdan; öperek iyileştirmeye çalışıyoruz, dayanışma ile sarıyoruz yaralarımızı! Susmayacağız asla!
30 Aralık’ta da sokaktaydık; indirimlerle teşvik ve takdir ettiğiniz katillerin aramızdan aldığı kadınlar için... Anlamıyor musunuz? Vazgeçmeyeceğiz asla! Bir kişi daha eksilmeyene, gerçek adalet tesis edilinceye kadar susmayacağız, korkmayacağız, sokakları terk etmeyeceğiz!
Evet, geride bıraktığımız yıl, tüm zorluklara mücadele ve dayanışma ile cevap verdiğimiz bir yıl oldu. Öyle de devam edeceğe benziyor. Biz kadınlar, yeni yıla dair tüm iyi dilekleri ellerimizle, direncimizle, bilincimizle hayata geçireceğimize eminiz.
‘Yeni yıl bizimle güzel olacak!!!
Dağılmadan önce 2020’nin en tutulan sloganını atalım;
‘Gece karanlıktan korkarsan, bu şehri ateşe veririz’!