Biz kadınlar için 8 Mart’ın anlam ve önemini ne kadar anlatsak eksik kalır. Her yıl Şubat ayının gelmesiyle birlikte bizi de bir heyecan, telaş sarar. Gelmektedir gelmekte olan iki gözümüzün çiçeği 8 Mart! Adı güzel, kendi güzel gün...
Aslında bir güne de sığdırmayız biz, eylemleri, etkinlikleri, buluşmaları... Çoktan başladık toplantılara, planlamalara. (Zaman zaman ömür tüketen toplantılar yaptığımız da oluyor maalesef. Ama bunun da çaresini bulacağız)
Her mücadele alanı gibi kadın mücadelesinin seyri de ülkenin, dünyanın iklimi ile oldukça ilintili. Demokrasi güneşli ve ılık ise bizim 8 Mart eylemlerinin önündeki polis bulutları ciddi kalabalık ve eylemi felç edecek düzeyde olmuyor. İlkbaharın ilk ayında kelimenin tam anlamıyla bir mor bahar yaşanıyor. Amaaa faşizm ve erkek egemenlikten gelen soğuk şiddet dalgası hepimiz için turuncu alarm demektir. Tomalardan yağan biber gazıyla karışık su, cop ve ters kelepçeyle birleşince hepimizin hayatı felce uğruyor.
Bu günlerde yine iktidardan gelen şiddet ve baskı dalgası muhalefetin her bölgesinde hissedilmekte; gençler, kadınlar, Lgbti+’lar, emekçiler, gazeteciler, siyasiler, insan hakları savunucuları vs. bu ortamı soluyor. Lapa lapa yağan örgütlü kötülük, başta doğusu olmak üzere tüm yurdu etkisi altına almış bulunuyor. Kadın kazanımlarının hedefe konduğu, bedenimize, emeğimize, kimliğimize dönük saldırıların sıklaştığı ve sertleştiği, kadın cinayetlerinin, şiddetin arttığı ama iktidarın katillere şemsiye olup, öz savunma yapan kadınları zemheri de bıraktığı, gökkuşağını kara bulutlar ardına saklamaya çalıştığı bir iklimde 8 Mart’ı karşılıyoruz.
Aslında bütün bir yıl boyunca iktidarın tavrı kadınlara ve Lgbti+lara karşı çok sertti. Burada da defalarca ifade edildiği üzere kadınların sesini kısmaya dönük çok ciddi bir yönelim vardı. Bir bakıma buz tutmuş kötülük sarkıtlarını kıra kıra geldik bu günlere... (Hala da şiddet kıracakları elimizde. )
Son zamanlarda kadınların yağmur çamur demeden sokağa çıkma ve sözünü söyleme girişimleri pandemi bahanesiyle engellenmeye çalışılıyor. Akp kongrelerine uğramayan virüsün bizi vurmasından korkuyorlar nedense... 15-20 kadına getirilen 150-200 polisin bizi ablukaya alıp, halkla iletişimimizi kesmeye çalışmaları İzmir Emniyet Müdürlüğünün de son zamanlarda sıkça başvurduğu bir yöntem! Yasal olarak engelleyemedikleri eylemliliklerimizi böyle hamlelerle boşa düşürmeye çalışsalar da çabalarının beyhude olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Baharımızı kışa çevirmeye ant içmiş muktedirler olarak ne ilksiniz ne de son olacaksınız. Koltuklardaki, sokaktaki eli telsizliler hep değişir, ama biz baharın müjdecisi olanlar, göğe bakma durağını hiç terk etmeyiz.
Yarattığınız zemheri kötülükten mücadele ve dayanışmayla korunuruz.
Ve her 8 Mart’ta olduğu gibi, bu yıl da direnişin ve dayanışmanın çiçeklerinden taç yapıp, gökkuşağını gerekirse ellerimizle boyayıp baharı saçlarından yakalayacağız!
Sizin havanız ne kadar soğuk ve kötü olursa olsun, bizim havamız hep iyi olacak 8 Martlarda!