Geçen pazartesi yani 8 Mart günü burada ve dünyada geri dönülmez, döndürülemez bir şey oldu; kadınlar ve LGBTİQ+ lar iyiye, güzele doğru ne değişecekse ancak sokaklardaki irade ile değişebileceğini tüm iktidarlara gösterdiler. Gösterdik. Evdeki mikro iktidarlardan Saraylardaki makro iktidarlara kadar, tavrımız çok netti; böyle gitmeyecek!

En son ki yazıda da anlattığım gibi, ilmek ilmek örüldü bu süreç... ‘Bir bakıma buz tutmuş kötülük sarkıtlarını kıra kıra geldik bu günlere... (Hala da şiddet kıracakları elimizde.)

Haftalardır süren eylem, etkinliklerle sözümüzü esirgemedik. Pandemi dolayısıyla kapalı alanlarda toplaşamadık belki ama çevrim içi buluşmalara yetişmekte zorlandık. Hatta bu süreci fırsata çevirip, başka illerdeki etkinliklere dahil olduk. Örneğin, İzmir’de organize edilen bir söyleşiye Şırnak'dan, Kocaeli'den katılan kadınlar vardı. Fiziksel mesafeler engel olamadı yan yana durmamıza, birbirimizden güç almamıza! Birlikte düşünüp, konuşup, tartışıp öğrenmemize... Kapatılmak istendiğimiz evlerimizden ses verdik, ‘Buradayız, birlikteyiz, birlikte güçlüyüz’ dedik. Sözümüzü örgütledik. Şiirler okuduk, şarkılar söyledik ekranlardan! Filmler izledik, kitaplar okuduk, üzerine konuştuk, ufkumuzu genişlettik.

Kimimiz direniş, grev alanlarında karşıladı 8 Martı... Migros depo işçilerinden Aynur ve Fatma’nın yaptığı konuşma, sosyal medyada direnen kadının sembolü olarak yerini aldı. Tacizcileri ifşa eden direnişçi kadınlar, ‘Niye bu yasalar hep Fatma’ya işliyor?’ diye polislere haykırdılar. Erkek egemen kapitalizmin kadın emeği ve bedeni üzerindeki tahakkümünü bir kez daha ret ettiler.

Ülkemizde ve dünyada genel olarak baskılar artmışken, her yerde itiraz edenlerin, direnenlerin kadınlar olmasının yükselen feminist hareketle doğrudan ilişkisi var tabii. Gerek iktidarlardan gerekse ‘sol’dan gelen anti-feminist söylemlere kadınların itibar etmediğinin bir göstergesi bu durum. Dövizlerden sloganlara kadar buram buram feminizm koktu 8 Mart’ta. Bu yıl 19.’su düzenlenen İstanbul Feminist Gece Yürüyüşüne yine binlerce kadın ve LGBTİQ+ların coşkuyla katılması, feminizm ile aralarına ‘fiziksel mesafe’ koymakta ısrar edenlerin ‘sosyal mesafeyi’ engelleyemediklerinin kanıtıydı.

Sokağa çıkamadı iseniz bile sosyal medyada görmüşsünüzdür; her kesimden kadın derdiyle, talebiyle alanlarda yan yanaydı. Muktedirler için en korkuncu yani... Kadınların arasına gerilen ayrıştırıcı setler kadınlar tarafından yıkıldı. ‘Tecride hayır, zindanlara özgürlük!’ sloganını atan Kürt kadınların emek sömürüsüne karşı çıkan işçi kadınların, flört şiddetine tepki gösteren genç kadınların, nefrete inat yaşamı savunan LGBTİQ+ların sesleri, solukları, yürekleri birbirine karıştı.

Uzun zamandır hedef gösterilen gökkuşağının çocukları, tüm renkleri, öfkeleri, coşkuları ve direngenlikleri ile sokaklardaydı. Adana’da olduğu gibi yasaklanan gökkuşağı bayrakları tüm engelleme çabalarına rağmen yeri göğü boyadı. Bu durumu hazmetmekte zorlanmışlar ki, İstanbul’da konuşma yapan trans kadınları işkence ile gözaltına aldılar. Tepkiler sonucu serbest bırakıldılar. Ve daha çok gökkuşağı bayrağı geldi, sonraki eylemelere...

İzmir özelinde ise durum farklı değildi. Toplaşan 10-15 kadının bile etrafını saran güvenlik güçleri tam kadro iş başında idiler. Ancak kitle o kadar kalabalık, o kadar coşkulu, o kadar kararlıydı ki, yolu açmaktan başka çareleri kalmadı. Ve iki bine yakın kadın, LGBTİQ+ tüm renklerimizle Kıbrıs Şehitleri Caddesinde sel olduk, aktık. Hiç 8 Mart yürüyüşüne katılmadı iseniz, çok şey kaçırıyorsunuz canım kadınlar... Hiç tanımadığınız kadınlarla mutlulukla, öfkeyle, coşkuyla, cesaretle birleşen bakışlarınız, sesleriniz o kadar güçlü kılıyor ki insanı, ‘yurdum burası işte, kadınların yanı başı...’ diyorsunuz tüm yüreğinizle, tüm bilincinizle... Genç kadınların ve genç LGBTİQ+ların sayısının artmış olması, sokakların gücüne güç kattı. Varoluşlarına ve geleceklerine sahip çıkan bir gençlik var karşınızda, ey muktedirler! İşiniz zor valla. Öyle baskı ile, kaçırma ile, çıplak arama gibi işkenceler ile yıldıramadığınız bu gençler, ‘kindar ve dindar nesil’ projenizi yerle bir ediyorlar. Edecekler de.

Dedim ya, bir başkaydı bu 8 Mart! Haklarımız ve hayatlarımızdan elini, dilini, belini çekmeyenlerin örgütlü kötülüğüne karşı, dayanışma ve direnişi daha da güçlü örgütledik. En çok da şöyle haykırdık;

SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ!

Ve de zıpladık aynı ritimle!

‘Kaç kaç kaç kadınlar geliyor!’