Yılların hayalidir; verandasında güneşi batıracağım, bahçeli, açık mutfağı olan, minik bir ev. 2 oğlum, 2 kedim ve 2 bisikletimle merkeze uzak ancak ulaşması kolay bir lokasyonda; korunaklı, kirası makul, aydınlık… Listeyi anca bu kadar uzatabilirdim. Arada göz attığım yaşam alanları fikirlerini düşününce, aslında hazırlandığım bir durum olduğunu fark ettim: Gerçekten küçük bir evde, az eşyayla yaşamak.
Aradığım kadarına sahip bir ev tuttum. Can arkadaşlarımın desteğiyle taşınma işini hallettik. Daha önce 1+1 tecrübem olmamıştı. Heyecanım, heyecanlarımızla birleşince kimse evin metrekaresine dikkat etmedi. Ta ki; bir klima alana dek! İlanda evin 60m2 olduğu yazılıydı. Evin tamamının kocaman bir salon kadar olduğunu düşünüp, bir exper çağırma önerilerine kulaklarımı tıkadım. Siparişin ertesi günü dev kutular içinde klima geldi. Bayiye yakın olduğumuz için kendileri getirmiş. Henüz yerleşmediğim için eşyalarımızı sağa sola çekip, iç ve dış ünite kutularını salona sığdırdık. Ev ilk defa o gün gözüme küçük geldi. “Hayırlı olsun, daha küçük BTU’ lu bir model de alabilirdiniz” dendi. Çok da takılmadan teşekkür edip geçtim. Birkaç gün sonra servis geldi. “Hayırlı olsun, daha küçük BTU’ lu bir model alabilirdiniz” cümlesi tekrarlandı. Bu kez biraz sinirlendim. Ardından ev sahibim uğradı ve “Hayırlı olsun, daha küçük BTU’ lu bir model alabilirdin kızım. Bu ev 30-35metrekayi geçmez.” deyince gerilmekte olan sinirlerim koptu! İlanda 60m2 yazdığını söylediğimde emlakçının neden böyle yazmış olabileceğini sesli düşünerek uzaklaştı. Emlakçıya sorsam, aynı şeyi ev sahibi için söylemesi ihtimalinin yüksekliğiyle, güzel verandamda güneşi batırdım.
Neden hala yerleşemediğimi öğrenmekle beraber; 35m2’ lik 1+1’ de yaşayacak olma gerçeğine alışmam kolay olmadı. 146m2’ lik eski evimden fazla bir şey getirmemiştim. 1 sene geçirdiğim eşyalı evde, fazla bir şeye ihtiyaç duymamıştım. Geçen 12 ayda yine bir şeyler birikmiş. Lazım olabilir; nihayetinde çocuklu insanım diye depoda tuttuğum kutulara tam 16 büyük kitap kolisi de eklenince tam bir kabus yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. İlk taşınmamda büyük bir gururla, kolumun altına sıkıştırdığım, en büyük lüksüm dediğim kahve makinama bir ay sonra yer bulabildim ve hala çalıştıramadım. Beyaz eşyaların gelmesiyle orada duran kutular da salona yığıldı. Kedi yavrusunu kaybetse bulamaz derler ya; 2 kedimi hala eve getiremedim. Hakikaten bulamazdık!
İlk yazımdan sonra konuyla ilgili yazmama devam etmemi isteyenler oldu. Sadeleşmeyle ilgili çok soru gelmişti. İçimden bir ses “Bekle” diyordu ve haklı çıktı. Asıl eğlence şimdi başlıyor.