Muhalefetin erken seçim çağrılarına Cumhur İttifakı'ndan 2023'e kadar seçim yok dense de ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarının git gide artması ve çözüm bulunamayışı, erken seçimi zorunluluk haline getiyor. Meclis'in kapanması ile birlikte parti liderleri milletvekillerine alan talimatı verdi. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da milletvekillerine, vatandaşla daha sık buluşmaları konusunda telkinde bulunduğunu söyledi. Bu da yakın bir zamanda bir erken seçimin kaçınılmaz hale geldiğini gösteriyor.
Suç örgütü lideri Peker'in iddialarının yanı sıra ekonomik ve sosyal sorunlar, toplumun her geçen gün yoksullaşması, işsizliğin artması, Suriyeli, Afgan, Iraklı, Afrikalı mülteci sorunu, dış politikanın tıkanmışlığı gibi bir çok sorun çözülmüş değil. Muhalefetin yıllardır tepki gösterdiği ve AKP iktidarının kaldıracağız derken, son torba yasanın içine koyarak getirdiği ve bir yıl daha uzattığı OHAL sorunu eklendi. Yani Cumhur ittifakı OHAL ile seçime gideceğinin sinyalini verdi. OHAL kararının Erdoğan'a ilaç olacağını sanmıyorum, tam tersi oy kaybettirecek bir karardır. Aslında Erdoğan bu kararları alırken kendisinin de kaybedeceğini bence biliyor. Önümüzdeki bir seçimde kaybedeceğini görüyor. Aslında Erdoğan bunu konuşmalarının satır aralarında ortaya koyuyor. En son yabancı tahkim mahkemeleri ile ilgili muhalefete, "sizden söke söke alırlar" sözleri bunun bir dışavurumu olduğunu düşünüyorum. Yani Erdoğan duygularını dışa vuruyor.
Hazineden milyarlarca doların yandaş beşli çete dedikleri şirketlere projeler üzerinden para aktarıldığı muhalefetin her gün dile getirdiği, eleştirdiği konuların başında geliyor. Farklı bir pencereden bakacak olursak bunca para acaba bu 5 şirketin sahiplerine mi gidiyor? Bence gitmiyor. 'Bu firmaların acaba gizli ortakları mı var?' sorusu akıllara geliyor. Bu soru aynı zamanda Ankara siyasi kulislerinde çok dile getiriliyor.
Türkiye devlet geleneği ve kültürü ile yönetilmiyor. Hiçbir zaman muhalefetin uyarılarına tavsiyelerini önerileri dinlenmiyor. Ayrıca suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddiaları da bunu doğrular nitelikte. Bütün bu yapılanlar, konuşulanlar 'Acaba ülkede farklı bir çark mı dönüyor? Sezgin Baran Korkmaz kara para aklama sürecinde "büyükbaba" kod ismini kullanması ve "O beni korur ve kimse bana dokunamaz" anlayışıyla hareket etmesi, toplumda doğal olarak farklı bir yapılanma mı var acaba?' sorusunun çok önemli olduğunu ortaya koyuyor. Her gün dehşete düşürücü iddialar yüzünden toplum septik paranoya yaşıyor. Ülkede bazı bürokrat, siyaset, medya sac ayağında kirli işlerin döndüğü mafyavari bir yapılanma iddiaları ortada ve iddiaları araştırmak için hiç bir hareket yok. Suç örgütü lideri Peker Türkiye'deki sisteme bizzat kendisi, "mevcut sistem bir pislik içinde" demişti. Pislik ve kirli vurgusu yaparak, " evet ülkece pislik varsa da ben onun en küçüğüyüm"sözü ile özeleştiri de yaptı. Bu ara muhalefetin hedefinde olan ve beşli çete olarak tabir edilen iddia yakın isimlerde Cengiz holding sahibi Mehmet Cengiz daha önce, "bu milletin...a.. koyarız" demişti. Cengiz, eşi Fatma Cengiz'in kendisine açtığı ve 400 milyon TL tazminat talep ettiği boşanma ile ilgili yaptığı son açıklaması ise daha önceki sözü gibi skandal boyutta. Boşandığı eşinin tazminat istemesine Mehmet Cengiz, "Bu 400 milyon önemli değil, milletçe çalışır ve öderiz" diyor. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti 19 yıldır bu insanlar için çalışıyormuş meğer!
Hazineyi tüketen projeler ve bunların yaptığı işlerle halkın parası böyle heba oluyor. Halk ne durumda? dersek işsiz, aç, yoksul, perişan büyük bir geçim sıkıntısı içinde. Özetle Erdoğan kendisinin kaybedeceğini biliyor. Türkiye'nin rahatlaması, düze çıkması için kesinlikle bir iktidar değişimine ihtiyaç var ve o da en kısa zamanda bir erken seçimle mümkün olacaktır.