Küresel yönetimden Trump bile şikayetçi. Dünya Sağlık Örgütü’ne demediğini bırakmadı. En çok parayı ABD’den alan DSÖ, parayı verenin düdüğünü çalamamış; Covid19 Pandemi yönetiminde Çin’in maşası olmuş!
Birleşmiş Milletler Örgütü, beşli oligarşik yapısı ve küresel siyasetteki pek çok tutumu ile zaten eleştirilirken DSÖ’nün çatı örgütü olarak da nasibini alacak. Bu örgütlerin memnunları ve kızgınları kısa aralıklarla yer değiştirse de gidişat güvensizliğin yayılması, prestij ve güç kaybının artması yönünde.
Küresel Para Sistemi ve kapitalizmin bu alandaki örgütleri de tefecilikten politik kayırmacılığa korozyona uğradılar. 1945 sonrasında yapılandırılan Bretton Woods Sistemi, IMF, Dünya Bankası, IFC gibi kuruluşlar ile Dünya Ticaret Örgütü, uluslararası merkez bankaları ağının durumu bunun kanıtları!
Batı tarzı demokrasinin temel ve ilkeli kurumları olduğu varsayılan tüm küresel örgütler; içlerindeki kimi pozitif unsurlara rağmen inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Liberalizmin geç versiyonu neoliberalizm gibi püskürtülmeleri ya da tedavülden kaldırılmaları yakın gibi!
Pandemi sonrasının küresel mottosu: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözleri, eski durumun iyi olmadığına mündemiçken; en çok da yenilenme ve iyileşmenin gerekliliğini işaret etsin istiyor insan!
Zorba Mızıkçı
Doların değerini altına göre sabitleyen Bretton Woods Sistemini, bizzat ABD, daha 1971’de, doları tek taraflı olarak devalüe edip; yıkmıştı. Vietnam Savaşının maliyetini müttefiklerine paylaştırma gerekçesiyle, adeta oldubittiye getirilerek doların değerinin düşürülmesi; ABD Yönetiminin oyunbozanlığını ve kendi parasını sattığından daha düşük değerle geri almayı dayatabileceğini, taahhütlerinden keyfi cayabileceğini göstermiştir.
O tarihlerden itibaren durgunluk ve işsizlik, kronik bir hastalık gibi kapitalist dünyayı çürütmekteyken; 1991’de SSCB’nin çözülmesi, batının daralan pazar sorununa soluk aldırmış, tek kutuplu globalleşen siyasi hegemonya atak yapmıştı. 2007-2009 Krizi bu soluğun da tıkandığını açığa çıkardı.
Aralıklarla derinleşme gösteren süreğenleşmiş sistem krizi, Covid19 Pandemi’si üzerinden 2020’de yeni bir evreye girmiş görünüyor.
Kapitalizmin kronik ve derinleşmekte olan bunalımına Pandemi’nin etkisi nelere yol açacak henüz öngörülebilir görünmüyor. Daha derinleşeceği ya da temizlenmeye/arınmaya yol açarak “eskisi gibi olmayacak” yeni dünyanın yolunu açacağı spekülasyonları üretilebilir.
Pandemi yönetim sürecinin ortaya çıkardığı yeni kötülük tohumlarına karşı içinden iyinin doğabileceği pek çok yeninin, küreselleşerek çoğalmakta olduğu da vakıadır.
Asosyalleştiren “sosyal mesafe”, sokak yasakları, insan korkusu ve kalabalıktan çekinmek, hayatı salt biyolojik bir olguya indirgeyerek yaşama edinimi, ne olursa ama ne olursa olsun hayatta kalmalıyım bencilliği bir yanda; insan sağaltma adına ölüme göğüs geren sağlıkçılar, yokluğu ve yoksunluğu paylaşma gayretinde milyonlar, ‘askıda’ porsiyondan askıda faturaya, dayanışma çabaları; ırkçılık ve polis vahşetine karşı ABD’de başlayan, en az siyahlar kadar beyazların da katıldığı, mesafe ve yasak tanımayan yüzbinleri bir araya getiren, kıta aşıp İngiltere’ye Avrupa’ya yayılan soluk alınabilir bir dünya isteyen dayanışmacı hareketlerin küreselleşmesi öte yanda…
2019 Krizinin olumsuzluklarına karşı, İstanbul, Ankara, İzmir gibi pek çok belediyenin yönlendirdiği veya örgütlediği, halkı ‘yaşar kılma’ çabaları; Belediyelerin, dar zamanlarda açığa çıkarılabilecekleri yerel ve yaratıcı potansiyellerini de kanıtlamaktadır.
Yarının iyi olabilmesi, yarını hangi güçlerin inşa ettiğiyle doğrudan ilişkilidir.