Hayatımızın dönüm noktaları vardır. Bazen bilerek, bazen de bilmeyerek bir yola gireriz. Yola çıkarken bizi etkileyen öğretmenlerimiz ve yaşam bilgelerimiz vardır. Tecrübeleriyle bize yön verirler. Bu verdikleri hayat ışıklarıyla girdiğimiz yolu aydınlatırlar. Bazen de yoldan çıkmışlığımız olur. Yeniden yola girmek için yolumuza yeniden çıkar yaşam bilgeleri... Adları zaman zaman değişerek. Öğretmen olur, anne olur, baba olur, amca olur...
Size çok bilindik bir hikaye anlatmak istiyorum.
Hayatın zorluklarını söke söke gelmiş bir kişi orta halli bir ilçede küçük bakkal dükkanı açar. Güler yüzü, yardım severliği ile dükkanı iyi iş yapmaya başlar. Uygun fiyata sattığı ürünler ile çevrede kısa sürede isim yapar. Hatta çevre ilçeler ve illerden dükkana müşteri gelmeye başlar. Diğer illerden şube talepleri gelir. Ama daha onun için erkendir, işleri büyütmek. Geçen zamanda ailesi de büyür. 3 erkek evlada sahip olur. Zamanla şube taleplerine cevap vermeye başlar. İş büyür ve zincir marketlere dönüşür. Sıradan sokak bakkalı tabelası ülke çapında bir marka olur. Yıllar yılları kovalar. Kahramanımız yaşlanır. Bir gün hastalanır hastaneye kaldırılır. Anlar ki, yolun sonuna gelmektedir. Bir sokak bakkalından büyük bir zincire dönüştürdüğü marketleri oğullarına teslim etme kararı verir. Ama hangisine? Hastane çıkışı eve geldiğinde 3 oğlunu çağırır durumu anlatır. İçlerinden birini işin başına geçirmeye düşündüğünü söyler. Ama bunun için bir sınav yapacaktır.
HAYATIMIZA IŞIK YAYANLARA SELAM OLSUN!
Marketçi oğullarına, "Size 100 lira para vereceğim. Bu parayla öyle bir şey alacaksınız ki akşam geldiğinizde bu kaldığım odayı bir uçtan bir uça dolduracak" isteğinde bulunmuş. Oğullar, 100'er lira parayla evden çıkmışlar. Akşam eve dönüşlerinde baba sormuş oğullarına: "100 lira ile ne yaptınız?"
En büyük oğul, "arkadaşımın çiftliğine gittim, 100 lira ile 2 çuval aldım" diyerek samanları odanın içinde suvarmaya başlamış. Samanlar yere indiğinde görmüşler ki odanın tamamına kaplamamış.
Diğer oğul, "ben yorgancıya gittim, 100 liralık kuş tüyü aldım" diyerek o da tüyleri odanın içine harmanlamış. Ama yerde yine açıklıklar kalmış. Oda dolmamış.
Marketçi en küçük oğluna "Sen ne yaptın 100 lira ile?" sorusunu son kez yöneltmiş.
Küçük oğul, "Babacığım, senden 100 liraya aldıktan sonra senin ilk açtığın bir mahalle dükkanına benzer bir dükkana gittim. Dükkan sahibine parayı bozmasını istedim. Sonra 50 lirasını bir hayır kurumunun kumbarasına bıraktım. 40 lirasıyla yolda gördüğüm 2 muhtaç insana yiyecek alıp verdim. Kalan 10 lirayla 2 şey satın aldım" der. Küçük oğul daha sonra cebinden bir mum ve bir çakmak çıkarır. Odanın lambasını söndürüp, mumu yakar. Oda bir uçtan bir uça mumun ışığıyla dolar.
Gözleri yaşaran marketçi baba küçük oğluna dönerek, "Benden sonra işlerin ve ailemizin başına sen geçeceksin. Çünkü hayata dair çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı öğrenmişsin"...
Son cümle: "Bize ışığı yaymayı öğreten yaşam bilgelerine ve öğretmenlerimize bin selam olsun..."