Gidilmez yolları gittiğinizde, geri dönüşün o kadar yalnız olacağını bilmediğinizdendir, giderken kendinizden verişlerin tükenmesi…
***
Yok olurken; anlatılamazken bile yaşanan güzellikler, hiçe sayılırken; hiçsizliğimizi var eden yaşanmışlıklar, insanı dışsal insandan ayırıverir vefa denen o geçmişi sırtlayan semer... Bitiverdiğinde, bitmez sanılan başlangıçlar; sancısı başlar hatıralara gömülecek fotoğraf karelerini kovalamanın. Aynı duyguya, aynı gülümsemeye banmış fotoğraflar, tozlanacağı meçhul bir rafa kalktığında nasılda huzurludur o esmer bünye; ta ki şuurunu kaybetmiş yüzler o fotoğraflarda yerini alana dek… Meçhul bir duygunun tozsal kaderini yaşayan raflardan inen fotoğraflara baktığımızda görürüz ki, yeri bile değişmiştir o fotoğraf kahramanlarının. Vefayı unutanlar kavanoz dibidir artık, sesini hayatımıza salıverenlerse ön koltukta bir hükümdar…
***
Gidilmez yolları gittiğinizde, geri dönüşün o kadar yalnız olacağını bilmediğinizdendir, giderken kendinizden verişlerin tükenmesi… Oysa sınırsız bir yürek vanası açılışındaydı sevginiz, karşılığında bir damlacık vefaya değişmeyi göze aldığınız... İnsan katabildikleriyle, verebildikleriyle çoğalır diye bildikleriniz vefasızlık denen yıkımın altında polifonik bir enkazdır artık; siz hatırla sevgili nostaljisinde şarkılar mırıldanırken az sayıdaki vefalı dostunuzla… Brüt bir verişin net bir dönüşüydü oysaki vefa denen o insansı beklenti… Bazen telefona salıverilen bir alo ile, bazen yolları yakın eden otobüs konukluğu ile bazen de sanal duvarlara yazılan ülkeyi değil belki ama dostluğu kurtaracak yazılar ile su yüzüne çıkan…
***
Vefayı yazmak isterken bile vefasızlığa yol alan cümlelerden de anlaşılıyor ki; dosttan gelen mektuplar, fotoğraf arkası notlar azalmış; faturalar çoğalalı beri paslanmış posta kutularımızda… Gitmek isterken ardına kadar açık sanılan bir dostun kapısına bile, melankolik bir dönüşün koynuna düşmemizden belli oluyor ki, kapılarımız çalmaz olmuş epeydir ; yollar aşırı yan yanalıklar, sanal arkadaşlıklarla kapalı olalı beri… Yeni bir insana güvenirken bile tedirgin omuz sıvayışlarımızdan seziliyor ki, vefasızlığı yakıştırıyoruz sanki herkese; en güvendikleriniz sizi hayatın vefasızlığında bir zeytin dalına asalı beri… Oysa ki zeytin dostluktu, onlar sizi dostluğunuzun sularında boğmadan önce….
***
Sütten ağzı yananların yoğurdu üfleyerek yemesini benimsemediğimizden olsa gerek, defalarca o zeytin dalına asılarak panoramik albüm oluşturma çabamız… Çünkü sevmek ve güvenmek yangın yürekli insanların küllerinde var… Çünkü sevmek ve güvenmek ilk şartıydı insan olabilmenin, vefaysa kalabilmenin…
Vefanın özellikle böyle zamanlarda insan kalabilmemizde ayırt edici bir yanı var. Zor günlerin gölgesinde bir güneş yanığıdır vefa. Ondan uzaklaşmak için yağmuru beklemeyin artık. Çünkü yağmur da güneşin bir vefasıdır aslında...