Günlerdir izlediğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz dehşet veren kan donduran olaylar…
İnsanlar, kadınlar, çocuklar, masumlar…
Değişmeyen ve değiştiremediğimiz durumlar…
Bunlar karşısında ezilmekten yorulduk .
Nefretin, ırkçılığın, kinin ve zulmün tüm dünyanın gözleri önünde yaşandığı sessizlik tarafçılık…
Bitmek bilmeyen çığlıklar.
Nefret, kin, öfke; insanlığın yok ettiği masum insanların göz göre göre ölmeleri ve onları uzaktan izlemek böyle bir çağa denk gelmenin utancını yaşatıyor insana…
Bıkmadan, usanmadan bir şeyleri düzeltmek ve tamir etmekle geçiyor denilen ömür .
Ahmed Arif’in şu sözleri ne de güzel anlatır ;
“Nerede bir can ölse , oralı olur yüreğim.. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim “
İnsan olmak için başkasının acısını yaşamak, paylaşmak gerek bir çocuğun başını okşamanın bile nasıl yaralarını sardığını bir bilseniz ve yarın bu durum senin bile ne olacağın bilinmezken, başımıza ne geleceğini göremiyorken empatiden yoksun davranmak insanlığa ağır bir mesele…
Yahudi, Hristiyan, Müslüman, Filistin, İsrail davası değil bu!
Vicdan meselesi, insanlık meselesi…
Savaşın her türlüsüne elbette ki karşıyız.
Ölen masum insanlar için üzülüyor içimiz yanıyor.
Fakat bu demek değildir; Ülkeyi yasa boğmak ülkemizin geleceği için aydınlık günleri bize bırakan ve 100 . Yılımızı kutlamamak!
Kendi tarihine değer vereceksin!
Önce kendi ulusun, kendi vatanım diyeceksin!
Çünkü,
Cumhuriyet bir zaferdir, binlerce kahramanın bize bıraktığı mirastır.
Kurtuluştur ve tarihin en güzel örneğidir.
Mustafa Kemal'i anmak bu tarihin timsalidir.
O nedenle varlığınız, bugününüzü özgürce yaşamanız, geleceğiniz 100 yıllık tarihi bize bırakanlar ile yaşandı .