Merhaba!
Memleketimin güzel kentlerinden biri İzmir’in günlük gazetesi İZGAZETE ile yollardan anılarımı aktaracağım.
Her ayın ikinci Perşembe’si memleketin herhangi bir köşesinden yaşadıklarımı, gözlemlerimi yazacağım.
Merhaba dediğim bu ilk kavuşmayı turne tiyatrolarına ayırdım. Turne yapan bir tiyatro oyuncusu olarak tiyatro sanatının bu gezginci yanını yazalım dedim.
Samsun Sanat Tiyatrosu olarak 19 yıldır Anadolu yollarında aralıksız turne yapıyoruz. Turne tiyatrosu bir gelenektir. Sergilenen oyunlar başka illere, ilçelere gidilerek oynanır. Bu gitmeler ve perde açmalar hiç de kolay değil elbette. Kendiliğinden olmaz bazı şeyler. Bir oyunun üretimine verdiğimiz emekten daha fazla mücadele veririz oyunumuzu sergilemek ve resmi makamlardan izin almak için.
Oyun oynanacak şehirler belirlenir. Oyunu organize edecek kurum ile anlaşılır. Bu bazen bir sendika, bazen bir şahıs, bazen de bir STK olur. Salon tutulur.
Oyunların sergilenmesi için izin almak zorundadır tiyatro. Bu faşist ve denetleyici düzen böyle geldi, böyle devam eder gider. İncelenmek üzere oyun metni istenir, oysaki repliklerin metinde durduğu hal ile sahnede can aldığı hal arasında çok fark vardır. Kim okuyacak, neye göre inceleme yapılacak çok da bilinen bir konu değildir. Aslında bu inceleme ve denetleme, başlı başına bir tez konusu. Tüm mesele oyun metninde iktidara karşı bir söylem var mı? Elbette var. Tiyatronun asal görevi olmayanı işaret eder. Yanlış gidişatı uyarır. Bu konu hakkında yüzlerce örnek vardır. Uygun bulunmayan metin yasaklanır. İdare mahkemesine baş vurulur ve hemen mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıkarılır. Bu süreç aslında oyunun bir nevi reklamını da yapar. Şimdilerde o mahkemelerden eser kalmadı elbette. Şimdiler de eser incelemesine pek önem vermiyorlar. Direk oyuncuları tutukluyorlar. Tiyatroları kapatıyorlar.
İzin almak için sunulan dosyaların içeriği ise hayli kabarıktır. Öncelikle oyunun metni, sonra oynayacak oyuncuların kimlik bilgileri, ikamet senedi ve iyi hal kağıdı... Eğer kağıdınız iyi halli değilse oynayamıyorsunuz. Tüm işlemler halledildikten sonra gün gelir oyununuzu sergilemek üzere salondasınızdır artık. Seyirci alınır salona
polis kordonu altında. Gelen izleyici kameraya alınır. Oyun da bu kameradan nasibini alır elbette. Oyun izleyen güvenliğimizi sağlamak için gelen görevli memur bedava izler tiyatro oyununu. O halen mesaidedir çünkü. Telsizi açık memur arkadaşları ile iletişim halindedir. Sizin sesiniz onların sesine karışır. Oysa en çok sessizliğe ihtiyacınız olduğu o andır. Şehrin acar medyası da çalışır. Flaşlar patlatarak görevini yapar. En iyi kareyi yakalamaya çalışır. Bazen oyun seyir halindeyken çıkar sahneye seyirciyi çeker. Oyun öncesi yapılan anonslar o anda kalmıştır ve hiçbir önemi yoktur.
Bu günlerde ise bunların yerini kısmen akıllı telefonlar aldı.Eskiden İstanbul tiyatroları nisan ayında başlardı turne macerasına. Ekim-Nisan arası İstanbul’da perde açar, nisan-mayıs aylarında da Anadolu’ya göçerler, yaz aylarını fuar ve yazlık yerlerde sahne almakla geçirirlerdi.Tek kanallı televizyon ve gazetelerin takip edildiği dönemlerden hatırlarız. Nasıl da beyaz camda gördüğümüz sanatçıları beklerdik.Ankara Birlik Tiyatrosu turne tiyatrosu olarak çok katkı sunmuştur yurduma. Halen de sunmaya devam eder, bütün zorluklara, olanca engellemelere rağmen. Halen de zorluklar ve engellemelerle boğuşur tiyatro emekçilerimiz...Zeki Göker’i Samsun’dan tanırım. Samsun’a turneye geldiklerinde Oda Tiyatrosu'nu 3 ay kiralar ve ev tutarlardı. Şehrimizde 3 ay boyunca oyunlarını sergilerdi. Şimdilerde ise bir şehirde bir kez oynamak yetiyor.Nejat Uygur’u hatırlarım. Yazın fuar sezonunda gelir, açık hava da bir ay boyunca oyunlarını sergilerdi.Kocaeli Bölge Tiyatrosu tüm Anadolu’yu baştan sona gezer, senede 140-150 günlük turneler yapardı.Ankara Sanat Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu, Orta Oyuncular, Erkan Yücel Halk Tiyatrosu, İstanbul Halk Tiyatrosu ve daha bir çok adını hatırlamadığım tiyatrolar turne geleneğini sürdürdüler geçmişte.Bu günlerde turne geleneği halen devam etmekte. Ama küçük bir ayrıntı ile büyük şehirlere ve organizasyon maliyetini karşılayacak yerlere. Devlet tiyatroları ise bu sürece sahnesi olan yerlere oyunlarını göndererek olumlu katkı sunmaya başladı.Şehirlerde salon kiralarının çok pahalı olması, halen tiyatroların kuyumculardan fazla vergi ödemesi ve bilet fiyatlarının bu maliyeti karşılamaya yetmemesi bir sorun olarak durmakta. Ve elbette okuyan ve kültürel faaliyetleri izlemek isteyen seyircinin azlığı. Yeni seyircinin az yetişmesi de başka bir sorun olarak durmakta. Tüm bu sorunlar bir yerde dururken bizler oyunlar üretmeye ve sizlerle kavuşmaya devam edeceğiz.
Bir sonraki yazımda başka bir şehirden konular ve anılarla kavuşmak dileğiyle...