Geçen hafta aldığımız üç iyi haberden bahsetmek istiyorum. Birincisi, Ankara Sincan L Tipi cezaevinde tutuklu bulunan vegan mahpus İda Koçak’ın navegan yemek verilmesi sebebiyle başladığı açlık grevinin kazanımla sonuçlanması… (Bu arada bu yazıyı yazarken ‘vegan’ kelimesinin altı kırmızı ile çiziliyor. Yani böyle bir kelime yok ya da yanlış yazdın! Bilinçte olmayan dilde olmuyor tabii.) Türkiye’de cezaevleri ciddi bir baskı, şiddet ve buna karşı verilen bir mücadele alanı. Hele bir de trans ve vegan iseniz işiniz hepten zor! İda’nın açlık grevi kısa sürede kamuoyu tarafından sahiplenildi. Sosyal medyada yankı buldu. Pembe Hayat Derneği, cezaevi ile görüşmeler yaptı. İda’nın talebi kabul edildi. Bir insanın nasıl besleneceğine kendi karar vermesi ve buna uygun yaşaması hakkı. ‘Normal’in dışında iseniz, hakkınız olan için daha fazla mücadele etmeniz gerekir. En temel insan haklarının kullanılabilmesi için verilen mücadelelerin tarihi tarihimiz. Cezaevlerinde vegan yemek hakkı böyle bir mücadele sonucu elde edilmiş ve yasal güvenceye kavuşturulmuştur. 1992 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Evcan, 2011’ de Kırıklar F Tipi cezaevinde 43 günlük açlık grevi yaptı. Sosyal medyada ‘Osman’a vegan yemek’ kampanyası başlatıldı. 2012 28 Mart’ında Adalet Bakanlığı bir yönetmelik değişikliğine giderek ‘… inancı gereği ve ya vegan, vejeteryan türü özel bir beslenme şekline sahip hükümlü ve tutukluların talepleri, iaşe miktarı ile sınırlı kalmak üzere karşılanır.’ ifadelerini kullandı. Bu başarı Osman’ın bilinci, duruşu, kararlılığı ile O’na destek olanların, sahip çıkanların gösterdikleri dayanışmanın sonucudur.
İkinci iyi haber Ceren Damar’ın katiline indirimsiz müebbet ceza verilmesi… Katilin avukatına dair söylenecek çok şey var. Başka yazıya kalsın şimdilik öfkem(iz). Sıkça dile getirdiğimiz gibi, kadın katillerine iyi hal ve / ve ya haksız tahrik indirimleri verilmesi erkek egemen yargının çokça tercih ettiği bir uygulama. Ama bazı davalar var ki, kamuoyu baskısı yüzünden buna cesaret edemeyebiliyorlar. Çünkü örgütlü ve sürekli bir şekilde duruşmaları ısrarla takip edilen, ayrıntıları doğru ağızlarlardan kamuoyu ile paylaşılan, saklanılmak ya da çarpıtılmak istenilenlerin teşhir edildiği, sosyal medyada yeterince gündemleştirilebilen, takip edilen ve mümkünse uluslararası mecraya taşınabilen davalarda adaletin tecelli ettiğine şahit olabiliyoruz. Bu hem anne, baba, çocuk, eş, kardeş vs. geride kalanların yüreğine su serpiyor hem de bize iyi geliyor. Umudumuz ve mücadeleye, direnmeye, dayanışmaya olan inancımız artıyor.
Üçüncü iyi haber de stajyer bir genç bir kadını taciz eden avukatın tutuklanması… Dava süreci mutlaka buranın da gündeminde ve takibinde olacaktır. Taciz edildiği ve daha kötü şeylerin yaşanmaması için yardım isteyen kadına başta kadın avukatlar olmak üzere geniş bir kesim sahip çıktı. Dayanışma gösterdiler. Tacizci tutuklandı. Rahat bir nefes almıştır kadın!
Kazananlar hep mücadele edenlerdir ya, dayanışma da mücadelenin can suyudur. Mücadele ettiğimiz, edenlerle dayanıştığımız, seslerine ses olduğumuzda güzelleşiyor dünya!