Sözcükler, adalet yakarışlarıyla güne kavuşuyor. Adımlar, aydınlık günlere doğru çoğalıyor. Uzun bir mevsimin ortasında, yokuş yukarı tırmanan yürekler: hak hukuk adalet, sesleriyle kendi kendilerine coşkuyla büyüyorlar. Her soluk, yıllardır yorgun düşmüş umut tohumlarına can veriyor.
Bazen geniş bazen dar, aydınlık caddeler boyunca yürüyorlar. Büyük bir zafere doğru, dağlardan, bayırlardan, köprülerden, birbirlerine kenetlenerek kol kola geçiyorlar. Korkuya ve umutsuzluğa kapılmadan, geçtikleri her yeri alkışlarla sarmalayarak, yüreklerindeki sevgiyi umudu çoğaltarak, yürüyorlar.
Devleti devlet yapan ve milleti bir arada tutan adalet duygusudur.
Türkiye Cumhuriyeti’nde adalet sistemine olan güven sarsıldı. Bu sebeple, ülkenin geleceğine güven de kalmadı. Bu bağlamda 'Adalet devletin temelidir' söylemi nedensiz bir söylem değildir.
Adalet ‘’ güçlünün işine gelen ‘’ olduğunda devlet de yok demektir. Ülkeyi yönetenler, hiçbir zaman temsil ettiği halktan daha büyük değildir.
Samimiyetsizlikle suçlanıyorlar, geç kaldı daha önce olacaktı bu direniş,
bu adımlar boşa atılıyor diyorlar. Bu yürüyüş, adaletin yeniden inşası için atılan bir adımdır. Bu sebeple bir parti yürüyüşü olarak değerlendirmek yanlıştır.
Bu süreç, adil bir yargı isteyenlerin başladığı bir harekettir.
69 Yaşında bir adam yürüyor, onun ardında binlerce insan yorulmadan, genciyle, yaşlısıyla, yorulmadan, yılmadan sadece ve sadece ‘’ adalet ‘’ için büyük adımlar atıyorlar. Onların adımlarında tutuklu gazeteciler var, onların alınlarından akan her damla ter de, ne idüğü belirsiz vekâlet savaşlarında şehit düşen kınalı kuzularımız var. Onların her adımın da görevlerinden ihraç edilen akademisyenler, onların her adımında Nuriye ve Semih var.
Nuriye ve Semihin gözleri, hâlâ ıslak bir çakıltaşı gibi parıldarken, hızla derinleşen, karanlığa gömülen demir parmaklıklar ardında, bu kâbustan uyanmak istiyorlar. Geleceklerini ellerinden alanlara kırgınlar. Uzaklarda çok uzaklarda kızıl bir ufka baka, baka, ölüme kanat aça aça, zafer çığlıkları ata ata ölüyorlar.
İnsan canını her şeyden üstün tutan dinimizde, sözüm ona dindarlar, politik bir inatla susuyorlar, böyle adalet aranmaz diye diye, insan canı üzerine bahis açıyorlar.
Bu acıların bir sonu olmalı!
Anayasa değişikliğiyle ilgili halk oylaması öncesi, “hayır” diyenleri terörist ilan eden iktidar, şimdi de “adalet… adalet” diye yürüyenlere de “terörist” damgası vuruyor. Açıkçası kendileri gibi düşünmeyen, hükümeti eleştiren herkes terörist, vatan haini gösteriliyor.
Adalet yürüyüşü adım adım çoğalırken, bu süreci eleştirenler, kendilerinin de bir gün adalete ihtiyacı olacağını niçin hiç düşünmüyor? Bu kadar insan ne uğruna yürüyor, sorusunu neden kendilerine sormuyorlar?
Bağımsız ve tarafsız bir yargı olsaydı, bu durum her kesimi memnun etmez miydi? O zaman böyle bir yürüyüşe gerek kalır mıydı?
Eleştirmek, yerden yere vurmak onlar için çok daha kolay!
15 Temmuz darbe girişiminin üzeri ört bas edilirken, o günlerden bu günlere ülkemizde ‘’ barış ve huzur ‘’ adına hiçbir şey kalmadı.
Yalnızca yürüyen ve adalet yazılı pankartı taşıyanlar taşlanıyor. FETÖ'cülükle suçlanıyor, samimiyetsizlikle suçlanıyor. Yollarına gübre dökülüyor, mermiler bırakılıyor. Gübreyi dökerken çekilen görüntüyü sosyal medya hesabında, "Bizde misafire ikramda bulunmamak ayıptır" notuyla da paylaşıyor.
Bir ülkenin başbakanı, ana muhalefet genel başkanının yürüyüşünü terör örgütleriyle bağdaştırırsa, daha ne beklenebilir ki? Korku, insana her türlü saçmalığı yaptırır. Korku, insanı insanlıktan çıkarır.
Hiçbir şey yapmadan her şey isteyenler, oturduğu yerden geçmişte yapılanları, doğru ya da yanlış diye eleştirenler, düzenim bozulmasın, gelirim katlanarak çoğalsın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler; unutmamalıdır ki, bir gün çok zengin olabilirsiniz hatta ve hatta paralarınızı koyacak yer de bulamayabilirsiniz, ama bir bakarsınız vatanınız topraklarınız elden gitmiş!
O zaman adalet diye haykırmak için çok geç kalmış olabilirsiniz.
Bu insanlar; çok geç kalındı, her şey bitti, atı alan Üsküdar’ı geçti demeden, yürüyor. Uzaklar ancak bu şekilde yakın oluyor. Sisin içindeki bir dünyadan aydınlığa doğru, adımları büyüyor.