Türkiye’de, yurttaşından kurumuna, eğitim sisteminden ekonomisine her şey bir kıskaç altında.
Soruna boğulduk; bir şeyler oluyor herkes de görüyor ve bu olanları kanıksıyoruz.
31 Mart yerel seçimlerinden bu yana halkın iradesiyle seçtiği belediyelerden 32’sinde kayyum görev yapıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi uzundur süren iktidarını sarsacak neresi varsa kayyum atayarak yurttaşın iradesini yok sayıyor ve olağanüstü hal rejimini fiilen uygulayarak kalıcılaştırıyor.
Görevini bir sebepten yapamayan belediye başkanlarının yerine seçilmişler vekalet etmez mi? Bu sebepten de kayyum kararlarının demokratik bir hukuk devletinde yerinin olmaması gerek.
Ama iktidar 31 Mart yerel seçimlerinden önce kayyumların sinyalini veriyordu. HDP’li adayların seçilmesi durumunda görevden alınabileceklerinin işaretini vermişti. Seçimlerden sonra HDP’nin kazandığı belediyelere çorap söküğü gibi kayyum atandı. Belediye binalarına emniyet ablukası, karşı gelenlere şiddet. Hatta dün gözaltına alınan Sur Belediyesi Eşbaşkanı Filiz Buluttekin’in hem kendisinin hem çocuğunun hem de eşinin kafasına silah dayanmış. Yüzde 60,76 oyla ilçesinin belediye başkanı seçilen bir kadına ve ailesine bu şiddeti kim neden reva görüyor?
CHP, seçimlerden sonra HDP’li belediyelere yapılan kayyumlara pek ses çıkarmadı. Neye güvenerek ses çıkarmadı bilmiyorum. HDP’ye yapılanın kendine yapılmayacağını düşünmemiş değildir herhalde.
İnsanlar öyle alıştı ki kayyum atamalarına. Kayyumlar bir haber başlığı olarak akıp gitti önümüzde.
Oysa şimdi Urla’da da kayyum var. Hem de rantın yüksek olduğu, değerli arazilerin yer aldığı bir ilçe artık kayyumla yönetilecek. Bölgede ayrıca TMMOB’un Kent Suçları kapsamında değerlendirdiği Balıklıova Taş Ocağı, Demircili RES Projesi, Ovacık RES Projesi, Zeytinalanı Planı ve Urla Villları var.
Korunması gereken bir bölgeye, iktidarın atadığı, Urlalıların seçmediği bir kişi atandı. Örneğin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 2018 yılında onayladığı Zeytinalanı Mahallesi’nde 27 ada 1 parsele ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı açıkça hukuka, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı. Dava konusu plan değişikliğinin gerekçeleri bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayanmaması nedeniyle Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne aykırı. Plan değişikliğine ihtiyaç olduğunu öne sürecek teknik bir gerekçe plan açıklama raporunda yer almıyor. Davalık olan plan değişikliğinin parsel bazında hazırlanarak onaylanması Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne de aykırı. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği 26.madde (2) fıkrası gereği sosyal ve teknik altyapı plan değişikliği ile azaltılamaz. Dava konusu plan değişikliği, bölgedeki yoğunluğu arttırıcı nitelikte alt ve üst yapı açısından ciddi sorunlar yaratacak.
Bunun gibi birçok kent suçu mevcutken bir de halkın seçmediği bir kişinin yönetimine geçmek rahatsız edici.
HDP’li belediyelere atanan kayyumlar artık kanıksanmıştı. Şimdi ortak bir mücadele yürütülmezse seçimler iyice kuşa dönecek ve seçtiğimiz adayların bizi yönetme ihtimali iyice düşecek. Yurttaşlık kavramı iyiden iyiye, göz göre göre silikleşiyor Türkiye’de.