İzmir’in gündemi gökdelen tartışmasını noktaladığı gibi kucağında nur topu gibi bir ‘kayyum’u buluverdi. Batı’nın da batısına iktidar tarafından atanan kayyumun verdiği mesajın açık olduğu inkar edilemez.
CHP’li Urla Belediye Başkanı Burak Oğuz’un tutuklanmasının ardından gözler Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Örgütü’ne çevrilmişti ki aralarında Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve İlçe Başkanları’nın da bulunduğu toplantının ardından yapılan basın açıklaması ‘girdisi çıktısı’ 4 dakika sürdü. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel soru kabul edilmeyeceğini söyledi.
Bir başka basın açıklaması ise Cuma günü İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından gerçekleştirildi. Bu basın açıklaması CHP’nin ‘olağanüstü’ gerçekleştirdiği basın açıklamasından çok daha uzun sürdü. Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasına CHP katılmadı. CHP’yi temsilen kimse de katılmadı.
Emek ve Demokrasi Güçleri temsilcilerine, basın açıklamasına ilişkin CHP yetkilileri ile görüşüp görüşmediğini sorduğumda ise bir görüşmenin gerçekleştiği ancak Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanlığı’nın bu açıklamanın içerisinde olmaya yanaşmadığı yanıtını aldım. Yani açıklamaya davet edilen CHP’de katılmadı.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin süreçte de Türkiye benzer şeyleri tartışmıştı. doğrudan HDP’yi hedef aldığını düşümdüğümüz iki durumda da Cumhuriyet Halk Partisi sessiz kalmış, ama bu sessizlik hali dönüp dolaşıp yine CHP’yi vurmuştu. Nasıl ki o günlerde Enis Berberoğlu dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla yargılanmışsa, bugün de Urla Belediyesi’ne kayyum atandı.
KAYYUMUN MAĞDURU
Kayyumun mağduru şu anda dolaylı olarak Cumhuriyet Halk Partisi gibi görünse de asıl mağdur şu anda Urla halkı. Bundan sonraki süreçte bir değişiklik olmazsa seçmedikleri bir başkan tarafından yönetilecekler.
Teşekkürler Tunç ağabey...
Bandırma’yı tanıyanlar, bilirler Bandırma meydanı iki adımda bitecek kadardır. İki adım atar sonra da döner aynı yere oturursunuz. İşte o içinizin içinize sığmadığı iki adımın bir tanesinde Tunç Başaran sizi bekliyor olurdu. En azından benim hatıramda kalan bu. Yanına oturduğunuz zaman, sanki yarım kalmış bir sohbetiniz varmış gibi kaldığı yerden devam ederdi konuşmasına. Henüz tanışalı birkaç gün olmuşken bana ‘Sana yarın iki kitap getireceğim, burada olur musun?’ diye sormuştu. Çalıştığım kitapçıya en azından haftanın iki günü uğrardı. Ertesi gün elinde Adam Yayınları’ndan çıkan Sait Faik’in ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’ ile Charles Bukowski kitabı ile çıkagelmişti. Sait Faik Abasıyanık’ı ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’ ile tanımış bir daha da elimden bir an için bile bırakamamıştım. Kendi adıma en başta Sait Faik için, arkasından ise bu dünyaya kattıkların için teşekkürler Tunç ağabey...