Son zamanlarda şu hikayeyi sık sık hatırlıyorum: .

Amerika’da siyahlara oy hakkı tanındıktan sonra ırkçı Güney eyaletlerinden birinde seçim günü siyah derili bir seçmen sandık başına gitmiş.
“Nüfus kağıdı?’”demiş sandık başkanı.  
Uzatmış.  
İkamet senedi, onu da vermiş. 
Evinin tapusu. O da hazırmış. 
O günedek  ödediği vergilerin .makbuzları.
Buyrun burada. 
Öğrenim belgeleri., diplomalar. Alesta. 
Başka?
“Son bir şart var demiş” sandık başkanı.  “Şu kağıttaki cümleyi okuyun, oy kullanabilirsiniz.”
Adam kağıda bakmış, Çince bir cümle. Acı acı gülümsemiş
“Ne yazıyor?”  diye sormuş sandık başkanı
“Bu seçimde de siyahlar oy kullanamayacak yazıyor.”

İmamoğlu'nun Çincesi

Cumhurbaşkanı aday adayı olan Ekrem İmamoğlu’na yapılanlar bu türden acı acı gülünecek bir olay değil midir?  Soruşturma üstüne soruşturma…  Belli ki sonunda ona da Çince bir metin uzatacaklar ve “Oku bakalım!” diyecekler.

 Başta geçmişten örnek verdim ama bu gibi olaylar son zamanlarda dışarda da sık sık yaşanıyor.

Örneğin Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna Başkanı Zelensky’e yaptıkları da beni acı acı gülümsetenler arasında.

Ne diyor Trump?  “Seni Putin’e yem etmemi istemiyorsan şu şu şartları yerine getir, bir de en değerli madenlerini bana vereceksin!” 
“Nasıl olur, benim onlara ihtiyacım var!”
“Orası beni ilgilendirmez, ben Amerika’yı yeniden büyük yapacağım!”
“Etme eyleme… Bu bir şantaj!”
Nafile. Sonunda Trump  adamın eline Çince bir kâğıt tutuşturur. Madenler Amerika’nın olur. 

Ya Netanyahu’ nun Filistin halkına yaptıkları?

Orada acı acı gülümsemenin göz yaşlarıyla karışık  olduğunu itiraf ederim.  Adam gariban Filistin halkını öz vatanından atmak için şart üstüne şart koşuyor.. Gazze bitti? şimdi Batı Şeria’ya saldırıyor.  Aslında üzerinde “sizi burada istemiyorum” yazan Çince yazı  hep elinde. Trump amcası ver deyince verecek…
.
Bir de bizde arkası gelmeyen şu belediyelere kayyım atamaları var.  Aday adayı resmi koşulların hepsini karşılıyor, ona “temizsin buyur gir seçime deniyor; üç ay sonra eline Çince yazının bir benzeri tutuşturuluyor. Uygun değilsin!

Acı acı gülümsemek bile istemiyor insan.

Hukuk ve hakkaniyet

Yarım asır kadar önce Istanbul Üniversitesi’nde Hukuk Felsefesi derslerinde,  hayvanlarda da tek tük rastlansa da hakkaniyet duygusunun insani bir duyarlık olduğu öğretilmişti.  Bu duygu örgütlenip kurumsallaşınca , toplumsal hayat için vazgeçilmez olan hukuk ve adalet ortaya çıkıyordu.  O duyarlık olmayınca hukuk guguklaşıyor, haksızlıklara engel olacağına  onların silahına dönüşüyordu.

Hukuk, ancak hakkaniyete uygunsa kamu vicdanını  tatmin eder.  

Diyelim, Tayyip Erdoğan Anayasa uyarınca seçime giremeyeceğine göre bir başka aday,  gösterildi.. Anketlere  göre seçimi kazanması kuvvetle muhtemel görünen İmamoğlu saf dışı  bırakıldıktan sonra seçime girip “kazanan” kişi  kendisini gerçekten kazanmış sayabilir mi?  Hak etmediği makam odasına vicdan huzuru içinde girebilir mi Yoksa içindeki küçük ses ona sık sık gerçeği hatırlatıp durur mu? O zaman yüzü kızarır mı?

Dahası,  adının tarihte Trump ve Netanyahu gibi fırsatçılarla yanyana anılmasına gönlü razı olur  mu?

Şu üç günlük hayatta kazanmak her şey değildir,  Bazen kazanan kaybeder! Büyük kaybeder.