Yaşadığım şu günler beni korkutuyor. Ölümden korkmanın, düşünerek ölmenin ayıpsız hüznünü kovalıyorum. ‘Guernica’ düşüyor imgeme. ''Bunu siz mi yaptınız?'' sorusuna Picasso'nun ''Hayır, siz yaptınız'' cevabının üzerinden çok geçti. Bilmeyen kalmış mıdır acaba! 1937'de Guernica kasabası, Cumhuriyetçilerin kalesi, bombalanır. Bombalanan aslında o günün masum çocukları ve kadınlarıdır. Dönemin Cumhuriyetçilerini, 30'ların devrimcileri gibi algılamak yanlış sayılmaz. En büyük savaş karşıtı yağlıboya resim, kabaca dört metreye yedi metre bir sipariştir. İspanya Hükümetinin, 1937 Paris Dünya Sanat Fuarı’na katılmak için Picasso'yu dahil ettiği bir girişimdir. Fuarları düşünecek olursak sanatçının insiyatif alarak girebildiği yerler değildir. Bu ticari alanlarda boy göstermek galerinin zevk algısına bağlıdır. Bazen ne yaptığınız değil, ne kadar satabildiğiniz öne çıkar. Üstünlük kurmanın bir yolu da kadroya Peygamberler katmaktır. Batının, takıntılı bir sunum taktiği de çok büyük ya da çok küçük çerçeve alışkanlığıdır. Başlangıçta İspanya'nın bir Pablo'su, Picasso'nun da devasal bir tuvali vardı. Etkili bir imge kıtlığını saymaz isek.
Alman ve İtalyan faşizmi imdadına yetişir. Guernica trajedisi tüm Avrupa basınının gündemine düşer. Tuval müzmin bir bilineni, yeniden inşa eder. Seksen üç yıl boyunca bir şey söyleyebilmiş midir? Savaşın yıkıntılarını hayal etmezsiniz sadece tanıklık edebilirsiniz. Söylem beceriniz; bir tür çizme, boyama alışkanlığıdır. Siyah, beyaz, gri bir tonlama, ucuz bir manipülasyon gibi durur. Hayatın renksizliğine cılız bir arabesk katmak, bilinen bir rutini desteklemek için ucuz bir yol.
Guernica neyi değiştirmiştir? Kendinden önce gelen sessiz ustalığı sahneye taşımıştır. Ressam sahneye gözünü diktiği gün, en büyük ihaneti tuvaline boyamıştır. Picasso, bu başarısızlığını bir gün tarih nezdinde kabul edecektir. Bunun için seyircinin tüm uyarıcılardan bağımsız, yeniden izlemesi şartıyla…
Guernica neyi değiştirememiştir? Trajik bir gerçekliğin (savaş), ticari bir kazanç olarak vazgeçilmez oluşunu kabul etmeyi. Bu kabul ile gündemde kalmak.
Sanat eseri yaratmak bilinenin aksine yetenekten uzak bir olgudur. Picasso yaratıcılıktan uzak bir yetenek olgusudur. Bu yetenek savaşın sonuçlarını ve sahiplerini bizden biri yaparak kavramın sonuçlarına yabancılaşmamızı olası kılmıştır. Bugüne döndüğümüzde savaş karşıtlığı maalesef pek bir yol kat etmiş görünmüyor. Bunu 2003'te Colin Powell ve John Negroponte'un basın toplantısı ile desteklemek isterim. Basın toplantısı sırasında, tablonun görünememesi için büyük mavi bir örtü ile maskelenir. Konu ABD'nin demokrasi adına, Irak hükümetine müdahale gerekçelerini sunmaktır. Resim, Madrid'de Reina Sofia Müzesi’ndedir. Basın toplantısı ile ilişkisine şöyle bir bilgi geçmek gerekir. Tablonun bir kopyası; New York'taki Birleşmiş Milletler binasının duvarında, Güvenlik Konseyi Salonunun girişinde sergilenmektedir. Tablo buraya, savaşın dehşetinin bir hatırlatıcısı olarak yerleştirilmiştir. (Nelson Rockefeller tarafından yaptırılarak bağışlanan bu kopya, orijinali gibi siyah beyaz değil, kahverengi tonlarındadır.)
Kısacası değişmekten çok, gündem oluşturması öncelik olmuş ucuz bir imgedir. Savaşı anlamak, talep etmemekten geçiyor. Brecht'in ''Cesaret Anası'' ilgi ve öneri dağarcığı ile sahneye daha çok yakışıyor…
Sevgi ve saygılarımla…