Zulüm her gün kapımızın zilini çalmak ile meşgul. Kapının zilini duymamış gibi davranabilir miyiz? Önce dar bir koridoru görmezden geldiğim günlerim oldu. Koridorun bir kaç sonu var. Mavi Sakal'ın girme dediği odanın kilidini açalı bugün 42 yıl olmuş. 18 yıldır tüm karartmalarına rağmen çiziyor ve boyuyorum. Mavi Sakal'ın öğüttüğü çocukların zihinleri yüzyılları aştı. O çocuklar benim abilerim, ablalarım. Sakallı şirretlere birer manifesto gibiler. Kim onlar peki?
Tarih 1965. Fransızca art (sanat) ve peinture (tablo) sözcüklerini birleştirerek arture'lerini; toprak boyalar, bal, yumurta akı, sabun, ot, çay, tütün, kemik iliği, kan ve sidik imgesinin inşasına temel oldu. 1967'de eserleri 'cinsellikle ilgili ve iğrenç imajlar' içerdiğini öne süren maviş sakalların savcıları tarafından toplatıldı. Baselitz kadar ülkemizde anımsanmayan o bedelin ismi Yüksel Arslan'dır. Marx'ın elyazmalarından ve 'Kapital'inden esinlenerek model anlayışını değiştiren Yüksel Arslan bilinmeli, incelenmelidir. Kim onlar peki?
1981'de, Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü'nü, Heykeltraş İlhan Koman ile paylaştı. Stockholm Uygulamalı Sanatlar Yüksek Okulu'na öğretim üyesi olarak katkılar sunan, İlhan Koman'ın geometrik türevler ve yel değirmenleri gibi bilimsel buluşlarının, iz sürümünü okuyucuya bırakıyorum. İki direkli bir yelkenliyi satın alarak içinde yaşamak, çalışmak üzere tercih ettiği duruş vatansızlıktı. 'Hulda' adındaki evi ve im dünyası Baltık Denizi'nin bir kıyısıydı. Vasiyeti üzerine cesedi yakılarak, külleri bu sulara karışmıştır. Yolu Anıtkabir'e düşenler için; anıt mezar bölümüne çıkan merdivenlerin sağındaki Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartma komposizyonu Koman'ın form serüvenlerinden biri olarak göz kırpacaktır. 'Akdeniz' heykelinin başına gelenleri mavi sakal tezgahlamıştır belki...
Bugün yaşayan 'Böcek' evin misafiri, devrimci abimiz Mehmet Aksoy geliyor aklıma. Onu 1989'da Born şehrine dikilecek 'asker kaçağı' adlı heykelinden tanıyorum. Alman askerini küçük düşürdüğüne dair açılan dava sonucu meydana dikilmesine izin vermeyen heykel, uzun süre Almanya gündeminde kalmış, dikilmesinden vazgeçilmemiştir. 2011'de Kars gibi yakışıklı bir ilimizin 'İnsanlık Anıtı', ucube bir darbeyle yerle bir edilmiştir. Mehmet Aksoy 12 Eylül darbesinin de tanığıdır. Sivil ya da askeri olsun darbeler çeşit çeşit. Hiç üstümüzden düşmeyecekmiş gibi. Ancak burada karartmaların anlaşılamayan bir yanı var. Plastik bir refleks gözden kaçıyor. Bazen sanatçı siyah bir zeminde bulduğu renklerin ne kadar güçlü, parlak durabileceğini bize göstermek ister. Direnme becerisini yaratılan zeminden almaz. Onun becerisi kendindendir. Kimsenin elinden alamayacağı yegane yeteneğidir. Hepimizin yegane yeteneğinin hiç solmaması umuduyla. Bu arada 'Mavi Sakal' çocukluğumda okuduğum özel bir masal. Yakılıp yıkılmadan bir tanesini zaman kapsülünüze katmayı düşünebilirsiniz.