Türk futbolunun en büyük gerçeği, milli takımımızın her turnuvada bir muamma olması. Bir gün Avrupa’nın devlerini dize getirir, ertesi gün sahada tanınmaz halde oluruz.
İşte tam da bu dalgalanma, milli takımın bugününü ve geleceğini sorgulamamıza neden oluyor. Peki, bu iniş çıkışların ardındaki nedenler neler? Ve daha da önemlisi, gelecekte bizi neler bekliyor?
Heyecan Var, İstikrar Yok
Son büyük turnuvalara baktığımızda, tablo net: Türk milli takımı büyük umutlarla gider, ancak hayal kırıklıklarıyla döner. EURO 2020 bunun en somut örneğiydi. Turnuva öncesi altın jenerasyon konuşuluyordu, ama sahada gördüğümüz takım kimliksiz, ruhsuz bir görüntü çizdi. Sonrasında yapılan teknik değişikliklerle toparlanma sürecine girildi ve bazı olumlu sinyaller alındı. Ama bu sinyaller yeterli mi? Tartışılır.
Genç oyuncuların A Milli Takım’da daha fazla süre alması, en büyük umut kaynağımız. Avrupa’nın dev kulüplerinde forma giyen gençlerimiz, milli formayla da sorumluluk almayı öğreniyor. Hakan Çalhanoğlu’nun liderliği, Merih Demiral ve Ozan Kabak’ın savunmadaki yükselişi, Arda Güler ve Kenan Yıldız gibi gençlerin sahneye çıkışı, takımın geleceği adına sevindirici gelişmeler. Ama işin sadece yetenekle bitmediğini de unutmamak gerekiyor.
Peki, Neden Sürekli Hayal Kırıklığı?
Bu sorunun tek bir cevabı yok, ama birkaç temel sebep sayabiliriz. Öncelikle, oyun kimliği eksikliği. Başarılı ülkelerin oturmuş sistemleri vardır. Biz ise her turnuvaya farklı bir anlayışla gidiyoruz. Bir gün savunma futbolu, bir gün hücum futbolu derken ortada belirgin bir kimlik kalmıyor.
İkinci büyük problem, baskı altında oynayamamak. Oyuncularımız kulüp takımlarında rahat performans sergilerken, milli forma altında ayaklar titriyor. Bunun en büyük sebebi, mental hazırlığın yetersiz oluşu. Büyük maçları oynamayı öğrenmeden büyük takım olunmaz.
Son olarak, savunmadaki bireysel hatalar ve orta sahadaki pas organizasyonu eksikliği de büyük sorun. Takımımız zaman zaman parlayan bireysel performanslara bağlı kalıyor. O gün bir yıldızımız sahneye çıkmazsa, sistem tıkanıyor.
Gelecek İçin Ne Yapılmalı?
Milli takımın geleceği parlak olabilir ama bunun için ciddi adımlar atılmalı. Öncelikle, teknik direktör tercihinin uzun vadeli olması gerekiyor. Sürekli değişen sistem ve antrenör yapısı, istikrarsızlığın temel nedeni. Modern futbol anlayışına sahip, sabırlı ve gençlerle çalışmayı bilen bir hocayla yola devam edilmeli.
İkinci olarak, altyapı hamlesi şart. Avrupa’da büyük başarılar yakalayan ülkeler, bunu sağlam altyapılara borçlu. Genç oyuncularımızın düzenli forma giymesi sağlanmalı, Süper Lig’de gençlere daha fazla şans tanınmalı. Eğer Arda Güler gibi yeteneklerimizi erken yaşta kazanamazsak, yine kaybolan jenerasyonlardan bahsetmeye devam ederiz.
Ve en önemlisi, mental hazırlık. Büyük turnuvalarda sadece teknik değil, psikolojik olarak da güçlü olmak gerekiyor. Oyuncularımıza baskıyla başa çıkma eğitimi verilmeli, kritik anları yönetebilmeleri sağlanmalı.
Türk milli takımı her zaman potansiyeli olan ama bu potansiyeli istikrara çevirmekte zorlanan bir ekip oldu. Bugün elimizde Avrupa’da kendini kanıtlamaya başlayan bir jenerasyon var. Ama yetenek tek başına yetmez. Eğer uzun vadeli bir strateji oluşturulmaz, gençlere yatırım yapılmaz ve milli takımın oyun kimliği netleşmezse, yine “geleceğin takımı” olarak kalırız. Artık günü kurtarmaktan vazgeçip, geleceği inşa etme zamanı.