Türkiye’nin her geçen gün ağırlaşan ekonomik ve siyasi gelişmeleri yoksul halkları barınma ve beslenme girdabı içine çekiyor.
Toplumun orta kesimleri yoksullaşırken, yoksullar açlığa sürükleniyorlar.
Bu perspektiften baktığımızda: İş, aş, eğitim, sağlık, barınma, geçim, zam… tartışmaları kamuoyunda dalga dalga yayılarak siyasi gündemi belirliyor. Ülkenin orta yerine ateş topu gibi düşen ekonomik buhran ve siyasi çözümsüzlük kimilerini tutuştururken, kimilerini can alıcı yerinden yakıyor, kimilerini dumanında boğuyor. Ateşin küllerinden nemalanan sermaye daha fazla kâr sevinci yaşıyor.
Ekonomik zayıflamanın ateşini söndürmek, siyasi yapıya güven tazelemek için siyaset bilimciler gündem değişsin istiyorlar.
Sosyologlar; öfkeleri, tepkileri kontrol altında tutmak, toplumu gerçek gündemlerinden koparmak istiyorlar.
Yeni kapılar aralayıp, kanallar açıyorlar.
Ekonomik ve siyasi çıkmaza karşı toplumsal muhalefetin dinamizmini kırma hedefleniyor.
Türkiye halkları geçmişten bu güne; mezhep, din ve etnik kimlik ayrışmalarından çok acılar yaşadı.
Bugün ibrenin kutuplaşma-ayrışma yönünde hızla yükseldiğini görüyoruz. Toplumlar kurgulandıkları din, mezhep, ulus, milliyet değerleri üzerinden kışkırtılıyorlar.
Tuzağı fark edenlere tuzak kuruluyor!
Bu tuzağı fark ederek; toplumun ayrışmasını, kutuplaşmasını önlemeye çalışan gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, siyasetçiler…, soruşturmalara uğruyorlar, cezaevlerine gönderiliyorlar. Muhalif gazeteler, televizyonlara afaki rakamlara varan cezalar veriliyor. “Islah” edilemeyince kapatılıyorlar.
Yazar, sanatçı, siyasetçi, aydınlar… din, mezhep, ulus değerleri üzerinden hedef tahtasına konuluyorlar.
Geçmişten bugüne toplumlar dini, milli, ulusal duyguları üzerinden provoke edilerek, galeyana getirilerek kutuplaştırılarak çalıştırıldılar.
Küresel sermaye ve yerli işbirlikçiler için as olan sadece sermaye birikimidir. İş birlikçi oldukları için milli değerler umurlarında olmaz. Her şeyi para gördükleri için çevre duyarlılığı nedir bilmezler. Kölelik koşullarında işçi çalıştırıp, emek sömürüsünden beslendikleri için insanı makine görürler. Harcamayı sevmezler.
Sermaye kârlı olduğu için, bir taşla iki kuş vurmayı çok sever.
Halkın sanat ve kültürel değerleri, sanatçıları kuzgunların önüne atılıyor. Ülke gündemini harlı ateşin korundan çekilerek soğutmak istiyorlar.
Toplumun, inanç, milliyet, ulus, ülke değerlerini kullanmak için uçuşan sivrisinekler insanların en hassas damarından kanal açıp, zehirlerini kana karıştırıp, bedenleri, beyinleri tahriş ediyorlar.
Toplumun geri kesimlerini yedekleyerek, özerk sanat üreten sanatçıları ablukaya alıyor.
Halkları kendi karanlıklarında tutup, sızdırdıkları kadar ışıkta yaşamaya razı olmalarını dayatıyorlar. Belirledikleri kadar bilgiye sahip olmalarını istiyorlar.
Ahmet Kaya, Sezen, Gülşen, Musa Eroğlu…
Musa Eroğlu’nu hedef gösterme Musa Eroğlu’nun söylemine tepkiden değil, cebelleşilen süreci kurtarma taktiğidir.
Musa Eroğlu ile ilişkilendirilen söyleme gelince , "Zülfikarın ağırlığı 2 ton 700 kilo. Tasviri doğruysa onu anca Tanrı kullanabilir. Kul kullanamaz çünkü ağır gelir. Bunu kullanan g. bir bıçak sokup öldürüyor Ali’yi. Şimdi düşün, 2 ton 700 kilo kılıç taşıyan herifi biri kamayla öldürüyor. Gel de buna inanasın." ifadelerini kullandığı iddia ediliyor.
Diyanet, 2011’de 100 uzmanın katıldığı 'Hadis Külliyatı' çalışmasıyla 204 bin hadisi ayıkladı. Çalışmada 30 bin civarındaki hadisin 'tartışılamayacak kesinlikte' olduğu saptandı
Diyanet hadisleri hangi kaynağa göre ayıkladı? Diyanete göre hala ayıklanması gereken hadisler var mı? Hadisler, kimin referansı ile doğru/yanlış olarak kabul edilecek?
Peki, Hz. Ali hakkında yazılanların kaynağı nedir? Bugün evlere, inanç kurumlarına asılan fotoğraflar gerçekte Hz. Ali’ye benziyor mu? Zülfikarın ağırlığının 2 ton 700 kilo olduğu hadisinin doğruluğu nedir? Hangi bilimsel veriye, kaynağa dayanıyor? Bu ağırlıkta kılıç taşımak için bir insanın boy ve ağırlığının ne olması gerekir? Hz. Ali’nin boyu, kilosu konusunda fikirlerini beyan eden yüzlerce yazar var.
İnsanın doğru bilgiye ulaşma temel hakkı var. O nedenle insanlar; konuşarak, tartışarak, okuyarak, araştırarak doğru kaynaktan doğru bilgi edinirler. Bilimsel gelişim çağında zülfikarın ağırlığının 2 ton 700 kilo olduğu anlatıldığında kaç kişiyi inandırabilirsiniz? Hz. Ali bilgisi, düşünceleri ile değil de neden savaşçı oluşu, kılıcı (silahı) ile öne çıkarılıyor?
Musa Eroğlu’nu hedef tahtasına koymak!
Musa Eroğlu, söyleminde, insanların doğru bilgi edinmelerine dikkat çekiyor. Musa Eroğlu, tam da çağın bilimsel öğretileri ile gelişip aydınlanmasını hedef gösteriyor. Musa Eroğlu’na karşı cepheden saldırmak yerine söylemi dikkate alınarak iyi analiz edilmeli.
Musa Eroğlu gündeme taşınarak, Gülşen’in yargılanma biçimine karşı gelişen toplumsal tepki mi yumuşatılıyor?
“Biz sadece İmam hatip mezunları için sarf edilen sözlere değil, Aleviler için söylenen sözlere de tepki gösteriyoruz.” Algısını mı yayıyorlar?
Bu mesajı alan bazı işgüzar Alevi örgütlerinin yöneticileri ellerinde taşlar ile Kadı’nın avlusuna koştular. Musa Eroğlu nezdinde, sanat, kültür, türkü düşmanlığı geliştiriliyor.
Musa Eroğlu, yaşamı ve sanatı ile rüştünü ispatlamış halk ozanlarından biridir. Halk ozanı, “sesi güzel olup, eline hangi türkü metni verilirse okumak ile olunmuyor.
Halk ozanı, vatan, insan, doğa, hayvan, bitki severdir. Sosyal, siyasal ve sosyolojik bilgi donanımlıdır. Bilgi donanımları ile eser üreterek, toplumun içinde yaşarlar. Ozanlar, dini, mezhebi, toplum yaşamını, siyaseti kendi öğretileri ile ele alırlar.
Musa Eroğlu söylemini, öylesine bilinçaltı ortaya çıkan bir konuşma olarak görenler punduna getirdiklerini sanarak, puan almak istiyorlar.
Musa Eroğlu, bugüne kadar bilgi ve birikimini cesurca toplum ile paylaşarak halk ozanı oldu. Bugün, doğru bilgiye ulaşmanın, tartışmanın, sorgulamanın kendince gever açtı. Bilgiye ulaşmayı engelleme, gerçekler ile yüzleşmeyi yasaklama, farklılıklara hoşgörü gösterme, ahlakını zedeleme siyaset mühendisliğidir.
Musa Eroğlu’nun araladığı ışıktan doğru kaynağa ulaşmak için: Okuma, araştırma, yazma, sorgulama, tartışma ahlakı edinmek gerek.
Hadi hayırlısı…