Herkese Merhaba!
Arapça ve Farsça’da merhaba “Benden sana zarar gelmez” anlamı taşıyor. Bugünlerde şüphesiz ve yalın bir merhabaya ne kadar çok ihtiyacımız var değil mi?
Yarım yüzyılı geride bırakmış yaşama çok erken atılmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki kirlenmişliğin, entrikanın, riyanın bu kadar çok insan hayatına girdiği bir dönem daha yaşamadım.
İnsan ilişkilerinin, politikaya sirayet etmemesini beklemek olanaklı mı? Tabii ki hayır! Bu sirayet etmişlik içinde ülkedeki bir kısım yurttaşın haleti ruhiyesi de üzgünüm çok da farklı olmuyor.
İktidar mekanizmasını elinde tutanlar bu haleti ruhiyeden şikâyet etmek bir yana sanki memnun gibi de görünüyorlar.
OHAL’in bir yılını değerlendirmeyi amaçladığım haftalık yazıma, klavyenin üzerindeki parmaklarımla, düşüncelerimin işbirliğinde böyle bir giriş ortaya çıktı.
OHAL, bir yılını geride bırakırken, iktidarın bir yıl önce ki söylemleri ile bir yıl sonraki söylemleri arasındaki derin farklılıklar kimseyi şaşırtmadı. Bir yıl önce OHAL’in ne kadar süreceğine yönelik açıklamalarda ” kısa sürecek” denilirken, bir süre sonra “huzur gelene kadar” daha sonra da “gerektiği kadar süreceğe” dönüştü.
FETÖ/PDY ve teröre karşı ilan edildiği belirtilen OHAL, bugün tüm muhaliflere uygulanmaya başlandı.
OHAL üzerinden geçen bir yılın ağır bilançosuna bakalım.
Erdoğan’ın Başkanlığı’nda toplanan Bakanlar Kurulu 26 KHK yayınladı. Bu KHK’lar sonucunda 111 bin 240 kamu görevlisi işinden oldu. 32 bin 80 kamu görevlisi açığa alındı.
KHK’larla toplam 33 bin 74 öğretmen, 5 bin 295 Akademisyen ve 1194 idari personel ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerin 380’inin, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atmaları gerekçe gösterildi. Üniversitelerde görev yapan 1577 dekanın istifası istendi. 15 Vakıf Üniversitesi kapatılırken 6 bin kişi bir gece de işsiz kaldı.
Bir yıl içinde 169 bin kişi hakkındaki adli işlem sonucunda 50 bin 510 kişi tutuklandı. 43 bin 439 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakılırken, 91 bin 843 kişinin yargılanması devam ediyor.
169 General, 8 bin 815 emniyetçi ve 24 Vali tutuklu...
Yargıda görevli adli ve idari hâkim, Cumhuriyet savcısı, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, HSYK üyeleri olmak üzere toplam 2 bin 431 kişi tutuklandı.
OHAL sonrası, değişik meslek gruplarından 37 kişi yaşamına son verdi.
Bir yılın sonunda 2 bin 679 adli dosya açılırken, 2 bin 59 dosya hala iddianame bekliyor.
Siyaset arenasında FETÖ’cü milletvekili tespit (!) edilemese de 11HDP’Li 1 CHP’li milletvekili tutuklandı.36’sı kadın, 74 belediye eş başkanı tutuklanırken, KHK ile yapılan değişiklikle 89 belediyeye kayyım atandı. 28 HDP’li İl Başkanı olmak üzere 89 ilçe eşbaşkanı, 780 il ve ilçe yöneticisi cezaevine konuldu.
43 ilde toplam 966 şirkete el konularak TMSF’ye devredildi.
110 medya kuruluşu KHK ile kapatıldı. 715 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. 157 gazeteci cezaevinde yatıyor.
Şimdi yukarıdaki rakamları okurken hepinizin aklından türlü düşünceler geçtiğini tahmin ediyorum. Bazılarına “oh olmuş”,”Suçlarını çekiyorlar” hatta sizin gibi düşünmüyorlar diye seviniyor da olabilirsiniz.
Hiçbir suç cezasız kalmamalı, fakat hani “Masumiyet Karinesi” hak getire...
Hayatım boyunca şiddete hep karşı çıkan biri olarak, şiddeti onaylamam olanaklı değil. Gülen Cemaatine, 17/25’ten önce de sonra da hep karşı çıktım. Hiçbir zaman onların yalanlarına kanmadım, kandırılamadım.
Şimdi soruyorum; Anadolu’daki yoksul çocukları onların kucağına kim sürükledi?
FETÖ’nün öğrenci yurtlarına kim olanak sağladı?
Okulu bitirdikten sonra onların okullarına, dershanelerine gitmekten başka çare bırakmayan kimlerdi?
Devlet iş bulmak zorunda değil diye kim hönkürdü?
Bank Asya’nın kurdelesini kimler kesti?
Türkçe Olimpiyatlarını, okullarını, yurtlarını, ışık evlerini kim finanse edip, gericiliği bu seviye getirdi?
Bu suçun ortağı tabii ki sadece 15 yıllık iktidar değil. Asamayalım da besleyelim zihniyetinin ürünü bugüne kadar geldi.
1980 sonrası iktidar olanlar, sendikalar meslek odaları yerine cemaatleri makul kurum haline getiren herkes suçlu!
Yeşil Kuşakçılar, BOP’çular kokteyl suçlusunuz. Yukarıdaki tablo bir bütün olarak sizin eseriniz.
Bilimin yerine, hurafeleri, cihadı okul müfredatlarında okutmaya devam etikçe Gülenciler gider, bilmem kimciler gelir...
Bir merhabaya ne dersiniz?