CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Güvenpark’tan başlattığı ADALET Yürüyüşü kuşkusuz toplumun birçok kesiminden destek aldı. Yürüyüşün değişik etaplarında işçi ve memur sendikalarından DİSK ve KESK başta olmak üzere sendikaların yönetici ve üyeleriyle destek vermesi sadece bir fotoğraf karesi değildi.
Adil olmayan ücret dağılımı, sendikalaşmanın önündeki engeller, hak aramanın en önemli aracı olan grevin fiilen uygulanmasının önündeki engeller ve son dönemin resmi OHAL yasakları, emek dünyasında adalet çığlığının yükselmesine neden oluyordu.
Bu süreci en iyi açıklayan ise AKP’in Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yabancı yatırımcılara yaptığı konuşmasıydı. Ne diyordu Erdoğan,” "OHAL'i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifade ederek anında müdahale ediyoruz" Aslında bu sözler OHAL’in de, Adalet Yürüyüşünün de emekçiler açısından kesişme noktasıydı.
KHK İHRAÇLARINDA İŞÇİLER DE VAR
OHAL sonrası açıklanan 12 ihraç (işten atma) listesinde 120 bin civarında kamu -görevlisi- emekçisi ile birlikte sadece son KHK ile DİSK’e bağlı Genel-İş sendikasının üyesi 306 işçi işten çıkarılırken, toplam 1961 Genel-İş üyesi OHAL sonrası KHK ile işten çıkarılmış oldu.
KHK ile atanan kayyum yönetimleri sendikalı işçilere yönelik tam bir kıyım dönemi başlatmış oldu. Kamu emekçilerinde olduğu gibi 692 Sayılı KHK ile kimin, kimlerle hazırlandığı belli olmayan işten atma –ihraç- listeleri iş akitlerinin sona ermesiyle sonuçlandı.
İŞSİZLİK ORANLARI SİNİR BOZUCU
KHK’larla işten atılan işçiler, memurlar kadar adalet bekleyen diğer kesim ise işsizlerdi. Patronlarla, koyun pazarlığı yaparak başlatılan kampanyalar fos çıktı. TÜİK verilerine göre bile geçen yılın aynı ayına oranla işsizlik 1,6 puanlık artışla 11, 7 seviyesine yükseldi. İşsizlik oranındaki artış toplumsal adaletsizliğin çığ gibi büyümesine neden olurken, işsizlik seviyesi son yılların en yüksek rakamlarına ulaştı. TÜİK’in tartışmalı verilerine rağmen İŞKUR’un veri yayınlamaması işsizliğin hat safhaya ulaştığı yorumlarına neden olmakta.
SENDİKASIZLAŞTIRMA VE OHAL
İşsizlik rakamları, enflasyon rakamları gibi sendikalılık oranları da şüpheli rakamlara dönüşmüş görünüyor. Devlet kurumları arasındaki oranlar tam bir analiz uzmanlığı istiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2017 başında yayınladığı toplam işçi sayısı 12 milyon 700 bin, sendikalı işçi sayısı ise 1 milyon 547 bin yani yüzde 12,18. 2013 yılı rakamları ile kıyasladığında ise sendikalılık oranındaki yüzde 54’lük artış gerçekten hem düşündürücü hem de gayri ciddi görünmektedir.
DİSK-Ar’ın Ocak 2017 yılında yayınladığı sendikalaşma oranlarındaki veri başka bir adaletsizliği karşımıza çıkarıyor. Bu verilere göre resmi sendikalaşma oranı yüzde 12,2 iken, fiili sendikalaşma oranı yüzde 10,1 Toplu İş Sözleşmesi kapsamı ise yüzde 6,5, TİS kapsamındaki özel sektör ise sadece yüzde 4,3’tür.
“milli güvenliği bozucu”
AKP Hükümetinin 2002 yılından bu yana alışkanlık haline getirdiği grev yasaklamasının ortak gerekçesi ise “Milli Güvenlik” oldu. Yasaklanan grevlerin ortak açıklaması ise Erdoğan’ın yabancı yatırımcılara yaptığı konuşma ile adeta itiraf niteliğindeydi.
2002 yılında iktidara gelen AKP Hükümeti sayısız grev yasağına imza atarak, dikensiz gül bahçesi yaratma yolunda önemli mesafe kat etti.
Grevlerin “Milli Güvenlik” gerekçesiyle yasaklanması ABD’de 1947 yılında Taft-Hartley Yasasıyla gündeme geldi. Türk mevzuatına Taft-Hartley’den geçiş yapması ise 15 Temmuz 1963 tarihinde 275 Sayılı Yasanın Meclis’te görüşüldüğü esnada Taft-Hartley Yasası’na atıfta bulunulmasıydı.
Bazı işkollarında grev ertelemesi ve yasaklamasına yönelik Anayasa Mahkemesi’nin 2014 yılında iptal ettiği şehiriçi toplu ulaşım ve bankacılık sektöründeki yasaklar, 678 Sayılı KHK’nın Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından tekrar hukuksuz bir şekilde uygulanmaya başlandı.
GREV SEVMEZLER KULÜBÜ
AKP, iktidara geldiği günden bugüne 13 grev yasağına imza atarken, bunun 5’i OHAL dönemine denk gelmektedir. AKP’nin yasakladığı 13 grevin gerekçelerinin arasında “milli güvenliği ve genel sağlığı bozucu” ilk sırada yer alsa da 20 Mart 2017’de yasaklanan Akbank grevindeki, “ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte görüldüğü” gerekçesi de iş koluna uygun grev yasağına uydurulmuştur. OHAL sonrası yasaklanan grevlerde ön plana çıkan grev Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu EMİS’e bağlı işyerlerinde 20 Ocak 2017’de başlayan grevinin, Erdoğan’ın da imzasının bulunduğu bir kararla ‘milli güvenliği bozucu’ nitelikte olduğu gerekçe gösterilerek yasaklanması oldu.
AYM’NİN KHK İLE DANSI
OHAL sonrası uygulamalardaki hukuksuzluğun her boyutuyla emek alanına yansımaması garip olurdu. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen grev yasaklarının uygulanmasına yeni kılıf ise grev erteleme oldu. İhraç edilenlerin idari mahkemelerine başvuramaması, yetkisizlik ‘komedyası’ benzer boyutuyla bu alanda da kendini hissettirmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin varlık amacı ayaklar altına alınırken, kuruluş gerekçesi de yok sayılmaktadır. 20 Temmuz 2016’dan bu yana yayınlanan KHK’ların Anayasa’ya uygunluğu bile “yetkisizlik” gerekçesine toslamaktadır. OHAL, zırhına bürünmüş KHK, Anayasa Mahkemesi’nin geçmiş kararlarını da alt üst etmektedir.
Bugün toplumun tüm kesimlerinin adalet haykırışları boşa değildir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, grev önlüklü fotoğrafının üzerinden çokça zaman geçti. Fakat işçilerin sendikalı, toplu sözleşmeli-grevli yaşam talebi eskimedi. İşçilerin üzerinde ki grev gömleği ise o ilk günkü gibi tertemiz.
TARİHTEN NOTLAR
- İlk yasaklanan grev 1 Temmuz 2003’te Türk İş’e bağlı Petrol-İş’in örgütlü olduğu Petlas Lastik Sanayi ve Ticaret AŞ’deki grevi.
- 8 Aralık 2003’te, Kristal-İş üyesi 5 bin Paşabahçe işçisinin grevini daha başlamadan yasaklandı.
- Camda yasağın kalkmasının ardından, Paşabahçe işçileri 30 Ocak 2004 günü greve yeniden başladı. Ancak AKP, grevi ikinci kez ‘milli güvenliği bozucu’ gerekçesine ‘genel sağlık’ gerekçesi ile yasakladı.
- 21 Mart 2004’te Lastik-İş’in toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca 20 ayrı fabrikada 5 binin üzerinde işçinin aldığı grev kararı Bakanlar Kurulu tarafından yasaklandı.
- 1 Eylül 2005’te, Türkiye Maden-İş’in örgütlü olduğu Erdemir Madencilik’teki grev yasaklandı.
- 27 Haziran 2014’te 5 bin 800 işçinin Şişe Cam’a bağlı 10 cam fabrikasında 8 gün sürdürdüğü grev, ‘genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu’ nitelikte olduğu iddiasıyla yasaklandı.
- 21 Temmuz 2014’te ise Bakanlar Kurulu, Çöllolar Kömür Sahası işyeri ile Çayırhan Kömür İşletmesinde, Türkiye Maden İşçileri Sendikası tarafından alınan grev kararını, genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle yasakladı.
- 30 Ocak 2015’te Bakanlar Kurulu, Birleşik Metal-İş’in, aralarında Anadolu Isuzu, Demisaş Döküm, Federal Mogul, Sarkuysan ve Türk Prysmian Kablo’nun da olduğu 22 fabrikada uyguladığı grevi yasakladı.
- AKP’nin OHAL’i fırsat bilerek yasakladığı ilk grev Asil Çelik oldu. AKP, toplu iş görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine Bursa Asil Çelik’te 18 Ocak 2017’de başlaması planlanan grevi yasakladı.
- Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu EMİS’e bağlı işyerlerinde 20 Ocak 2017’de başlayan grev, Erdoğan’ın da imzasının bulunduğu bir kararla ‘milli güvenliği bozucu’ nitelikte olduğu gerekçe gösterilerek yasaklandı.
- 20 Mart 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, Akbank grevi ‘Ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte’ olduğu gerekçesiyle başlamadan yasaklandı. Akbank grevi, “ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte görüldüğü” gerekçesi ile yasaklanan ilk grev oldu.
- 22 Mayıs 2017 tarihli Resmi Gazete’de yer alan kararla Şişe Cam işçilerinin 24 Mayıs’ta başlatacağı grev “milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle başlamadan yasaklandı.
- Mefar İlaç Fabrikası'nda toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine alınan grev kararı Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. 5 Haziran 2017 tarihinde alınan kararda, “genel sağlığı bozucu nitelikte görüldüğünden” ifadeleri yer aldı.